Uzm. Ecz. Afşar Çelik

Bir çekirdek de sen at

Uzm. Ecz. Afşar Çelik

Türk Yurdu Anadolu'yu çorak biliriz, ezelden beri.

Oysa Evliya Çelebi, güzel yurdumuzun bir uçtan bir uca ormanlarla kaplı olduğunu,  bundan dört yüz yıl önce yazmıştı. Rahmetli Babam, bugün görenlerin, ağaçlık olduğuna inanamayacakları, Burdur'daki köyümüzün sırtlarında, gün battıktan sonra dolaşmaya korktuklarını anlatırdı.

Bir yaz günü Erciş'e doğru giderken tatlı meyilleri ve yumuşak göbekleriyle göle doğru uzanan yamaçlarda, sırtlarda, utangaç yeşilliklere veya cılız kamışlıklara rastladığımızda, oralardaki suyun varlığını hep sezmişizdir. O sular varlıklarını, kışları yol yarmalarından baş verip de donakaldıklarında, istemeden gösterirler.

Derebelek'ten, Çakırbey'den geçerken kavakların uzun gölgelerine seviniriz de yol boyunca; neden başka koruluk ya da orman bulamadığımızı sormak aklımıza gelmez.

Oysa Van Denizi'mizin çevresi sulak alanlarla doludur.

Yol kıyılarında kendiliğinden bitmiş akasyalar bile bizi düşündürmez.

Van, Doğu Anadolu yanardağ coğrafyasının göbeğinde bir şehrimiz. Dünyanın merkezinden gelip de ortalığı kasıp kavuran fakat sonrasında toprakları bereketlendiren püskürtülerin harmanlandığı yerlerden biri. Aslında Van ve havalisi Edremit'te veya Ahlat civarlarında göle doğru yürüyen tortul kitleleriyle de karmaşık bir yapı sergiler.

Kısacası Van toprağı göründüğü kadar çorak ve bereketsiz değil.

Van çevresinin bu denli çorak kalmasının en büyük sebebi galiba bizim fikirlerimizin çoraklığı.

Düzenli ağaçlandırma etkinlikleri düzenleyebilsek çok kısa zamanda denizimizin çevresi şenlenir. Üstelik sürekli çam dikmemiz de gerekmez. Akasya gibi son derece dayanıklı türlerle kısa sürede yöremiz şenlendirilebilir.  Kaldı ki neredeyse her adımda yamaçlarında suyun izine rastladığımız tarım arazilerimizde meyve üretiminden bahsetmiyorum bile.

Nitekim sınır komşumuz güzel Türk yurdu Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti'nde devlet dairelerinin her birinin, yolların kenarında dikilmiş meyve ağaçları var.  Bu dairelerin çalışanları her hafta sonu diktikleri ağaçların bakımını yapıp onları suluyorlar. Eşimle bir seyahatimizde ömrümüzde yemediğimiz kadar dut'u bir saatte yediğimizi hatırlıyorum.

Bana kalsa Erciş'e her seyahatten evvel bir fidan alıp yol kenarlarına dikelim, derim.

Bütün bunlar, bizim gibi üşengeç bir millet için çok zor görünebilir.

Çok şükür ki tembelliği bile akılcılaştıran bir milletiz. O halde doğuştan tembellerimize son bir teklif sunalım da görevimizi yerine getirmiş olalım.

Erciş'e giderken yanımıza bir kilo meyve alalım. Giderken yol boyunca yediğimiz meyvelerin çekirdeklerini veya koçanlarını arabamızın camından hızla fırlatarak onların en azından bankete, toprağa düşmesini sağlayalım. Yollarımızın eğimleri de düşen her damla suyun yol kenarına ulaşmasını sağlayacaktır. Meyve çekirdeklerini çöplüklerde heba edeceğimize, onları vatan toprağımızın şefkatine emanet etsek daha iyi olmaz mı?

Çekirdek atıp da kolumuz yorulacak ama…

Yazarın Diğer Yazıları