Şahbettin Uluat

Seslerimiz de sözlerimiz de farklıdır

Şahbettin Uluat

Her insan farklıdır. Farklı bir birey olarak doğar ve bu dünyadaki yaşamı boyunca da farklılaşması sürer.

Görünüşü de farklılaşır, duruma göre dünya görüşü de, anlayışı da farklılaşır.

Her birey, aynı dili konuştuğu diğer insanlara bile kendi farklı sözleriyle ve söyleyiş biçimiyle seslenir.

Her birey farklı şeylere ilgi duyar, farklı şeyleri yaşamının merkezine koyar ya da duruma göre o merkezden çıkartır.

Çok farkında olmasa da diğerlerinden farklı şeyler düşünür, farklı şeylere yoğunlaşır, farklı şeylere önem verir.

Yaşanan dünya da, kullanılan diller ve sözcükler de, dokunulan diğer insanlar ve fiziksel şeyler de, ulaşılan, kabullenilen inançlar da, değer yargıları da bu farklılıkları besler.

Öyle olunca da her birey bazen ötekilerle paralel şeyler düşünür, aynı şeylere inanır; bazen de farklı düşünür, farklı şeylere inanır.

Sözün kısası, her insan bir müzik enstrümanının farklı telleri gibi farklı sesler salar evrene. Farklı şeylere yoğunlaştığı için farklı konularda konuşur, yazar; farklı sözler söyler.

***

Karşımdaki duvar takviminin kartonunun üst kısmında İsmail Hakkı Bursevi'nin şöyle bir özlü sözü var.

"Su gibi alçağa ak; vâsl-ı umman olam dirsen."

Sözün sahibinin bilge biri. Ummana varmak isteyenlere su gibi alçağa akmayı insanlık zemininde buluşmayı öneriyor.

O, insanın her anlamda evren ummanıyla bütünleşmesinin yolunun alçakgönüllü olmaktan alçaklara akmaktan geçtiğini ifade ederken, suyun denize ulaşmasını örnek olarak gösteriyor. Kendi ilgi alanlarında, kendi bilgi derinliğiyle ve kendi bilinç düzeyiyle gezinirken yürüdüğü yollardan, soluklandığı duraklardan, karıştığı kalabalıklardan süzüp derlediği mesajını derinliği olan bir sözle veriyor.

Bursevi ile benzer ufuklarda gezinen bir başka ulu kişi olan Mevlana'da günümüze ulaşan değerli kitaplarıyla kendi zamanını ve coğrafyasını aydınlattığı gibi günümüz dünyasını da aydınlatmaya devam ediyor. "İnsan bazen dünyalara sığmaz, bazen de bir zerrede boğulur." anlamlı özdeyişinin sahibi Mevlana'nın uyarısı da,  "Cahil kimselerin yanında kitap gibi sessiz ol." sözüyle geliyor.

Daha farklı konularda düşünen, fikir üreten şair ve yazarımız Cenap Şahabettin "En verimli yağmur alın teridir." vecizesiyle ışık tutuyor yaşamın kavşak noktasında duranlara.

Yaşadığı dünyayı yorumlayan Jorneille,  "Dedikodu, basit ruhlu insanların eğlencesidir." diyerek uyarıyor bizleri.

Dünyanın tanıdığı bilim adamı Albert Einstein farklı bir alanda, bilimsel süreçler içinde düşünürken "Düş gücü bilgiden çok daha önemlidir." diyor ve anlamaya çalıştığımız evrene farklı bir pencere aralıyor.

Aynı Einstein bir taraftan fizik biliminde çığır açan gelişmelere imza atarken insanları ve gidişatı değerlendirip "Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir." mesajıyla bizleri bir kez daha düşünmeye zorluyor.

"Güzel bir kıza kur yaparken bir saat bir saniye gibi geçer. Köze oturursanız bir saniye bir saat gibi geçer. İşte görecelik budur." sözü de yine bilimseli basit bir dille anlatan Einstein'dan geliyor.

İşi gereği yönetim ve insan konularında çokça düşünen eski Amerikan Başkanı Abraham Lincoln "Bir insanın karakterini sınamak istiyorsanız ona yetki verin." diyor.

İnsan türünün maruz kaldığı en büyük suçlardan birine, beyaz - siyah ırkçılığına karşı mücadelesinde canını veren Malcolm X de, kölelik zincirinin ağırlığını boynunda, ayak bileklerinde hmiş biri olarak, bizlere yaşadıklarından ve tanık olduklarından süzdüklerini "Huzuru özgürlükten ayıramazsınız çünkü hiç kimse özgürlüğüne sahip olmadan huzur içinde olamaz" özlü sözüyle armağan ediyor.

Yazıldığı günden bugüne sayısız insanın başucu kitaplarından biri ve kendi türünün ilk örneklerinden biri olan "Denemeler'in yazarı Montaigne'de "En büyük cezaevi cahil bir insanın kafasının içidir." diyerek bir aklımıza bir pencere aralıyor.

Zamanında dünyanın en kalabalık ülkesi Çin'i demir yumrukla yöneten lideri Mao Zedung her gün haber bültenlerine düşen politika ile dünyanın gündeminden düşmeyen savaşları birlikte değerlendirip "Politika kansız savaş, savaş ise kanlı politikadır." sözüyle veriyor mesajını.

Konu ile ilgili olarak farklı kişilerden ve farklı bilinç düzeylerinden sayısız başka örnek de var.

Söz gelimi, şair ve yazar Charles Bukowski kendi yaşam deneyimlerinden süzüp "Boş insanlarla içi dolu hayaller kuramazsın." özlü sözünü koyuyor önümüze.

Bulunduğu noktadan dünyayı inceleyen toplumsal farklılıkları ve sonuçlarını sanatçı gözüyle seyreden Müslüm Gürses "Yakarsa dünyayı garipler yakar." değerlendirmesini yapıyor yaşayıp gördüklerinden.

İnsanı, yaşamı ve ölümü birlikte düşünen Pir Sultan Abdal daha uzak ufuklara ulaşıyor. Sözünü de oralardan söylüyor. "Cehennem dediğin dal odun yoktur, herkes kendi ateşini götürür."

Her insan kendi ilgi alanına ve bilgi düzeyine göre, duyarlılığına göre farklı şeyler düşünüyor, farklı konulara yoğunlaşıyor, farklı bilinç noktalarında bulunuyor.

Stefan Zweig kendi tanık olduklarından süzdüklerini "Küçüklerin büyüklük taslaması kadar tehlikeli bir şey yoktur." sözüyle dile getiriyor.

Sanat dalları üzerine düşünen Voltaire de "Tüm sanatlar kardeştir, hepsi de birbirinin ışığı altında ilerler." sözüyle dikkatimizi sanatlar arasındaki etkileşime çeviriyor.

Kendi döneminin rütbe sahiplerini gözleyip düşünen Thomas Carlyle'de "Toplumlardaki büyük rütbe sahipleri tıpkı banknotlar gibidirler, hepsi altını temsil ederler. Fakat bunlardan birçoğu sahtedir." cümleleriyle diyor diyeceğini.

Herkes kendi bulunduğu, yaşadığı, etkilenip etkilediği dünyanın mesajlarını taşıyor bizlere. Ne Müslüm Gürses Pir Sultan Abdal gibi düşünüyor, ne Montaigne Mevlana gibi. Her aklın konusu da, değerlendirmesi de farklı oluyor.

Her ışıklı söz rengine, yoğunluğuna göre altından geçilen sokak lambaları gibi dokunduğu insanları aydınlatıyor.

Ve her insan, kendisine ulaştığında o ışıklardan nasibine düşeni alıyor. 

Yazarın Diğer Yazıları