Şahbettin Uluat

İlişkiler de çürür

Şahbettin Uluat

Kimi rahatsızlıklarda doktora giden hasta çok geç kaldığını öğrenir.

Hızlı davranmamış, kolayca tedavi edilecek bir sorunu varken geciktirerek tedavisi zor ya da olanaksız hale getirmiştir.

Bir şeyler fazlasıyla etkilenmiş, kimi organlar rahatsızlıktan ciddi zararlar almıştır.

Elbette hekimler ellerinden geleni yaparlar ama o yapılacak şeyler artık sınırlıdır ya da artık yoktur.

Bu durumu kimi ilişkiler bakımından da düşünebiliriz.

O ilişkiler de böyledir. İster evlilik, ister iş arkadaşlığı, ister akrabalık ya da komşuluk ilişkilerinde de, başka ilişki türlerinde de zaman içinde ciddi çürümeler, geri dönüşü mümkün olmayan sorunlar olur ve bu sorunlar gün gelir ilişkiyi tüketirler.  Onu önce ilişkisizliğe sonra düşmanlığa kadar götürürler.

Artık o işin hekimlerinin, uzmanlarının da girişemeyeceği bir duruma getirirler.

*

Gaziantepli bir boya ustası olan Hasan iki aydan beri kendisini terk etmiş olan eşine kavuşmak için yapmış olduğu yerel girişimlerden sonuç alamayınca bu konularda program yapan bir televizyon kanalına taşımış. 

Ekranda yüksek bir enerji, samimi bir duruşla eşine sesleniyor, en yüksek perdeden onu çok sevdiğini söylüyor ve kendisine geri dönmesini istiyor.

Onun ifadesine göre eşi kendisine zarar verecek kadar temizlik düşkünü; temizlik yaparken kolları yara içinde kalıyor.  Kendisi eşinin bu haline üzülüp itiraz edince de anlaşmazlık tartışmaya dönüşüp içinden çıkılmaz bir sorun haline geliyor.

 Gür sesiyle “Artık vazgeçtim, sana karışmayacağım. Ne kadar temizlik yaparsan yap, ama mutlaka bana geri dön” diye seslenerek çocukları ile ayrılıp başka yere taşınmış olan eşini geri istiyor.

Bu sempatik, samimi, yerel dille konuşan ve düşündüklerini, istediklerini içtenlikle yüksek perdeden seslendiren adam bir anda binlerce izleyiciyi ekranların önüne çekiyor;  kalabalık bir sempatizan kitlesi kazanıyor. 

Bu şekilde, o güne kadar Anadolu’nun kadim şehirlerinden Gaziantep’te, mahallenin birinde kendi hallerinde bir yaşam sürmüş olan aile televizyon sayesinde gündem oluyorlar.

Sonunda o merak edilen, telefonla bağlanıldığında “geri dönmeyeceğim” diye direnen eş, Fatma Hanım da televizyon stüdyosuna geliyor.

Programı sunucusu bütün iyi niyetiyle bu samimi geri dön çağrısının işe yarayacağı umuduyla yirmi yılı aşkın süre birlikte yaşamış, evlatlarını büyütmüş çifti barıştırmanın yollarını ararken Fatma Hanım yüz yüze yapılan görüşmelerde de geri dönmeme konusundaki kararlılığını koruyor.

Söz kendisine geldiğinde, çok genç yaşta evlendiğini, temizlik konusunda titiz olduğunu ama bu titizliğin rahatsızlık düzeyinde olmadığını söylüyor. Onun ifadesine göre de, iş dönüşü yüzüne bakmadan önce ellerindeki tahriş olmuş yerlere bakan ve hemen eleştiriye başlayan eşi kendisine sevgisini gösterememiş. Onu zaman içinde kendinden uzaklaştırmış.

Umduğu sevgi sözcükleri, işaretleri yerine sürekli temizlik eleştirisi ile karşılaşmış olan kadın da temizliği bir kaçış yolu olarak kullanmış. Daha fazla temizlik yaparak ondan uzak olmayı seçmiş.

Bununla da yetinmemiş çocukları büyüyüp elleri ekmek tutar hale gelince onların rızalarını ve desteklerini elde edip başka bir yere taşınmış. Bir süredir eşinden ayrı yaşıyor.

Şimdi artık kocasının bütün samimi yakarışlarına, her türlü vaatlerine, milyonların önündeki samimi duruşuna, aşk çağrılarına rağmen geri dönmeyi düşünmediğini söylüyor.

Sonuç itibariyle ekranda iki güzel Anadolu insanı var. Biri yıllar boyu yaptığı kimi yanlışlarla, tam farkına varmadan, hatta iyiliğini düşünerek eşini kıran, inciten Hasan Bey; öteki de yıllar içinde kırılmış ama bunu gerektiği şekilde ifade edemeyip içine atmış; sonunda sonrası belirsiz ve dönüşü olmayan bir yola çıkmayı seçmiş Fatma Hanım.

Telefonla bağlanıp temizlik maddelerini bir yıl boyunca ücretsiz karşılayacaklarını söyleyenler, iş vaadinde bulunanlar oluyor ama bu çağrılar karşılık bulmuyor.

Fatma Hanım kararında ısrar ediyor ve çift bir araya gelmeden programdan ayrılıyorlar.

*

Bu gerçek hikâye bizlere ders verirken düşündürüyor da.

Başta evlilik olmak üzere her türlü beşeri ilişki tıpkı insan bedeni gibi rahatsızlıklara, mikrop kapmalara ve kangrenlere açıktır.

Bir kısmını görür, önlemimizi alırız. Bir kısmını görürüz ama aldırmayız ve sonuçlarına katlanırız.

Bir kısmını görürüz ama içeriden ya da dışarıdan destekle düzelebileceğini göremediğimiz ya da buna inanmadığımız için oluruna bırakırız.

Kimilerini de her şey tükenip bitinceye, ilişkiyi sağlayan bağlar tamamen çürüyünceye kadar fark etmeyiz ve kendimizi kaçınılmaz sonla yüzleşirken buluruz.

Sorunlara neden olmamak, sorunları büyütüp içinden çıkılamaz hale getirmemek; bütün ilişkilerimizi uyum içinde, sevgi saygı çerçevesinde yürütebilecek ferasete ve duyarlılığa sahip olmak ne yazık ki her insana nasip olmaz.   

Olanları parmakla gösteririz ama yine de pek çoğumuz gördüklerimizden örnek almayı bilmeyiz.

 

Yazarın Diğer Yazıları