Şahbettin Uluat

Bizim eller

Şahbettin Uluat

Zaman büyülü bir top gibi.

Yüzyıllardır belli bir hızla akıp giderken dokunduğu her şeyi az ya da çok, gözle görülür bir şekilde ya da belli etmeden değiştirip dönüştürüyor.

Daha dün kucağımızda hoplatıp zıplattığımız bebek usul usul konuşan, tercihler yapan bir çocuğa, gence, yetişkine dönüşüyor.

Bir kuşak önce babamızın dikmiş olduğu meyve fidanı eğer yeni beton binalar ya da farklı düzenlemeler için kesilip ortadan kaldırılmamışsa serpilip büyüyor, bolca meyve veren başka bir şey olarak varlığını sürdürüyor.

Ağaç demişken, bizim bildiğimiz ağacı, bahçesi bol eski Van şehir merkezi artık ufukta görünmüyor. Yeşilsiz yapılaşma kent merkezini ele geçiriyor. Dün toprak yollarında çember çevirdiğimiz, leppik, çizgi, birdirbir, melikan, yakan top, futbol oynadığımız sokaklar büyük bir hızla beton binalarla dolu asfalt yollara dönüşüp başka şeyler haline geliyor.

Daha dün şu köşede falancanın, bu bahçede filancanın evi vardı dediğimiz yerler usulca silinip tanınmaz hale geliyor. Bir kısmımız göç edip gittiğimiz o başka şehirlerden zaman içinde dönüp geldiğimizde artık eski evimizin artık tam olarak nerede olduğunu kestirmekte güçlük çekiyoruz.

Eskinin suları içilebilen kehrizleri de, sokak çeşmeleri de çoktan ortadan kalkmıştır.

Bahçıvan Mahallesi Uzun Sokak'ta, yani bizim eski mahallede o günlerin fötr şapkalı hacı amcasının kapısının önündeki çeşme zamana direniyor olsa da musluksuz, susuz mahzun duruşuyla hemen gerisinde bahçenin içinde duran ve değişime direnen evi gibi silineceği, beton yığınına dönüşeceği günü bekliyor.

*

Beş altı yaşlarındaydım. Hayal meyal anımsıyorum. O hacı amca Yüzbaşıoğlu Sokak'tan geçip gittikten sonra bizden büyüklere uyar, onlarla birlikte hep bir ağızdan,

"Hacı leylek havada

Yumurtası tavada,

Çağırın gelsin et yesin,

Et yemezse, dert yesin," 

Der, hep birlikte defalarca bağırır, bir marifet yapmış gibi sevinirdik. 

Hacı amca bazen kızmış gibi yapar, bastonuyla bizi kovalardı ki o zaman heyecanımız doruğa çıkar, kalbimiz güm güm atardı. 

*

O büyülü zaman topu her şeyi değiştirdiği gibi bizleri de değiştirdi. O günün bebeleri olan bizler şimdi yaşlı insanlar haline geldik.

Bizden önceki kuşağın büyük bir bölümü ömürlerini tamamlayıp aramızdan ayrıldı. Şimdi onları anarken "bak hele, yirmi yıl olmuş; otuz yıl olmuş; dokuz yıl olmuş" diyor kısa şaşkınlıklar yaşamaktan kendimizi alıkoyamıyoruz.

O zamanların muhtarları da, esnafları da, öğretmenleri de, sözü geçen sayılı insanları da yerlerini başkalarına bıraktı. Artık ne muhtar Sabri Akdeniz var, ne öğretmenler Kerim Bey, Dursun Bey, Mahmure Hanım. Bakkal Cemal ve Kemal kardeşler de, caddenin karşısındaki rakipleri Vehbi Abi de, yazları kahvehanesinde çalıştığımız çaycı Hıdır Bolca Usta'da artık yok.

O zamanlar sorunlu, dar yollardan yetersiz sorunlu araçlarla, kimi vakit kamyon kasalarında yapılan sınırlı sayıdaki yolculuğun yerini geniş asfalt yollarda, modern ve çok gelişmiş araçlarla yoğun bir şekilde gerçekleşen yolculuklar aldı.

O zamanların elektriği olmayan; su sorunları yaşayan köyleri şimdi elektrikli, su donanımlı hale geldi. Şehir merkezinde ve kırsalda neredeyse tamamı toprak damlı olan binaların yerini çatılı betonarme yapılar aldı.

O zamanların metrelerce kar yağan uzun kışları giderek yumuşadı, daha ılıman mevsimlere dönüştü.

Çevredeki, eşyadaki, teknolojideki gelişme ve değişmeler doğal olarak dokunup durduğu insanların fikirlerini, zikirlerini, alışkanlıklarını da değiştirdi.

Değişen yaşam koşulları bireyselleşmeyi beslerken toplumsal yapımızın bağlarını oluşturan kimi gelenekleri, alışkanlıkları, inanç ve anlayışları değiştirip önemli bir bölümünü zayıflattı.

*

Bizim eller de diğer eller gibi değişti, bambaşka bir hal aldı.

Artık her hafta, hiç aksatmadan benim elimden tutup Hacıbekir Sosyal Konutlar civarındaki evimizden yaya olarak şimdiki sebze hali olan yerdeki bahçenin içindeki patika yoldan Haraba Mahalle'deki yeğenleri Halit'i, Mustafa'yı, Memed'i, Kamile'yi, Şefik'i ve bu arada Möhbet Eze'yi, Hanife Abla'yı sırasıyla ziyaret eden annem yok. Aslında Allah sağlıklı uzun ömür versin, Hanife Abla ve Şefik Abi dışında kalan ve adı geçen ötekiler de yok. Onlara da, o kuşaktan bugün aramızda olmayan bütün insanlarımıza da Allah gani gani rahmet etsin.

Bir örnek olarak yukarıya aldığım ailemdeki değişmelerin benzerleri tüm hemşerilerimin yaşamlarında da oldu. Büyülü zaman topu belli etmeden dokunduğu o eski insanları kaçınılmaz akıbetlerine taşıyıp durdu.

Gidenler kendi o günkü yaşam deneyimleriyle, kendi inanç ve ilkeleriyle, kendi kültürleriyle gittiler. Yeni kuşaklar değişen dünyanın farklılıklarından etkilenip az ya da çok başkalaştılar. İnternet, uydu yayınları, ulaşım kolaylıkları, AVM'ler, çeşitli işlevleri olan akıllı telefonlar değişimde etkili oldular. Giderek yepyeni bir dönem başladı.

Paytonculuk, at arabacılığı, kenkanlık, kevennilik, kalaycılık, keçecilik, hancılık ve daha bilmediğim pek çok iş, meslek tarihe karıştı.

Deprem gibi beklenmedik felaketlerin, değişen yaşam koşullarının, sosyal ve siyasal kimi çalkantıların etkisiyle bizim ellerin insanları farklı şehirlere gidip yerleştiler; doğusuyla batısıyla ülkemizin farklı şehirlerden insanlar gelip Vanlı oldular.

*

Bizim eller coğrafi konum itibariyle hiç değişmedi ancak bizim ellerde zaman içerisinde çok şey değişti.

Değişikliklerin bir kısmı bütün dünyada kaçınılmaz olarak yaşanan, görülen değişikliklerdi; bir kısmı da memleketimize has değişikliklerdi.

Şimdi artık yukarıda sayılan ve artık ortadan kalkmış olan mesleklerin yerine yenileri var.

Şimdi artık Van'ımız ulaşım kolaylıkları, güzel iklimi, denizi, sıcaklığını ve samimiyetini koruyan insanları sayesinde eğitimde, sağlık hizmetlerinde, turizmde, sanayide, ulaştırmada ve modern zamanların yeni başka iş alanlarında her geçen gün daha da güçlü bir hale geliyor.

Gelenlerin birlikte getirdikleri değerlerle, çok kültürlü daha zengin bir şehre dönüşüyor.

Geriye tek bir şey kalıyor. Sağlıklı, esnek, paylaşımcı bir yapının oluşması, güçlenmesi ve korunması için birlikte çalışmak, etnik, mezhepsel, ideolojik farklılıklarımızı doğal zenginliklerimiz kabul edip birbirimizin elini tutmak; küresel anlamda gerçekleşmekte olan değişimlere hep birlikte ayak uydurmak. Yeni girişimcilerin cesaretle iş kuracakları ortamlar oluşturup işsiz gençlerimizi iş, aş, eş sahibi yapmaya bulunduğumuz yerden destek vermek.

Birlikte oluşturacağımız güven ortamında turizmin seksenli yıllarda olduğu gibi yükselmesini sağlamak.

Dün bizden öncekiler sınırlı olanaklarla büyük şeyler başardılar; biz bugün sahip olduğumuz daha geniş olanaklarla pekâlâ fazlasını başarabiliriz.

Van'ımız için, hepimiz için ve hepimizin çocukları için.

Barış içinde ve kardeşçe.

NOT: Herkesin Ramazan Bayramını yürekten kutlar; herkese sağlık, huzur, mutluluk dolu günler temenni ederim.  

Yazarın Diğer Yazıları