Şahbettin Uluat

Bir yazar Kemal Sayar

Şahbettin Uluat

Korona virüs pek çoğumuzu evlerimize kapattı.

Kimileri için bu bir tatil gibi gözükse de, çalışmaya, bir şeyler yapıp üretmeye alışmış olanlarımız için kolay bir dönem değil bu. Bir şeyler yapmaları gerekiyor ve bu anlamda karşılarında duran pek çok seçenek var.

O seçeneklerden biri de okumak.

İnternetin yaygın kullanıldığı, dijital görsel, işitsel materyalin tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar el altında olduğu günümüzde, eğitim düzeyi yüksek okurların tercihi, hoşça vakit geçirtirken kendilerine bir şeyler kazandıran yazarlar ve onların kitapları olmaktadır.

Bu anlamda bu haftaki yazımı kitaplarını severek okuduğum ve aydınlık fikirlerinden yararlandığım bir yazara ayırdım. Prof. Dr. Kemal Sayar'a.

1966, Ordu doğumlu olan yazarımız Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra psikiyatri anabilim dalında çeşitli üniversitelerde uzmanlık eğitimi almış ve çalışmıştır.  Alanında 2000 yılında doçent, 2008 yılında da profesör olmuştur.

O gerçek bir akademisyen. O bu ülkenin eğitim adına kendine kazandırdıklarını öz çabasıyla ilerilere taşımış, deneyim ve gözlemleriyle zenginleştirmiş, çoğaltıp büyütmüş; ortalama insanın anlayabileceği dile çevirmiş; çok sayıda kitabıyla başarıyla geri vererek, her yapıdan ve her düzeyden insana bir şeyler katmış; eğitimci görevini hakkıyla yapmış biri.

O Türkiye'de binlerce okurun tercihi olmuş bir yazar.

Kısacası, bana göre, bu evlerde tecrit döneminde okunabilecek seçkin yazarlardan biri.

Bu anlamda kendisini tanıtabilmenin en güzel yolu da çeşitli kitaplarından yaptığım yorumsuz kısa alıntılar olacaktır.

Elbette her zaman son seçim kitap okumayı seven dostlarımızındır.

İşte yazarımızdan seçilmiş cümleler...

"Dünya büyük bir kayma yaşıyor. Kelimeler kanın sıcaklığına işlemiyor. Ahlak sözünü geçiremiyor.  Vicdansız akıl yeryüzünü yerle yeksan ediyor. Erdemle beslenmemiş teknik, ölüm kusuyor."

Kalbin Direnişi Sf. 88

"Televizyon insanları hikâyesiz bırakıyor, küresel sömürgecilik halkları... Kahramanlar kayıplara karıştı. İçinde yaşadığımız toplumda Köroğlu'nun mertliği enayilik, Yunus'un pirinden buğday yerine himmet dilemesi ise saflık."

Kalbin Direnişi Sf. 68

"Belleği dikkate almayan, bilgiden ve bilgelikten mahrum bir ergen kültürü, bütün bir toplumu inhisarına alıyor."

Kalbin Direnişi Sf. 43

Çocuğu için telaşlanmayı hayatının biricik meşguliyeti haline getirmiş olan anne, sesinde çelimsiz bir kuşun ürkekliğiyle soruyor: "Bugüne kadar ona hep insanlara iyi davranmayı bir erdem olarak öğrettik. Görüyorum ki, bu bilgi onu hayatta geri düşürüyor, daha fazla ezilmesine yol açıyor. Yanlış mı yaptık?"

Kalbin Direnişi Sf. 41

"Şimdi diyorum ki ben sana, her şeyin bir anlamı var. Çiçeğin, böceğin, dalları eğen rüzgârın ağzımızdan çıktıktan sonra yüzyıllarca uzayda asılı duran sözcüklerin bir anlamı var."

Her Şeyin Bir Anlamı Var Sf. 31

"Olması gereken zaten bin yıllardır olup duruyor. Güneş doğuyor, rüzgâr esiyor, insan seviyor. Sular dağlardan kopup gelerek ırmaklara dönüşüyor. Sus ve içine dön. Nefes alıp veriyorsun ya şimdi, bunu h. Her anında hayatın, kıymetini bil her şeyin."

Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez Sf. 139

"İnancı, asık suratlı insanların inhisarından kurtarmak gerek, inanmak insanın içini sevinçle doldurur ve o sevinç insan ilişkilerinden içinde yaşadığımız dünyaya dek, dokunduğu her yeri onarır, güzelleştirir."

Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez Sf. 151

"Çocuklar şirketler tarafından artık giderek daha erken çağlarda ele geçirilmek isteniyor. Bazı marka isimleri zihinlerine kazıyarak ve ürünleri için arzu yaratarak çocukları erken yaşta bir müşteri olarak ele geçirenler, daha sonra da ellerinde tutabileceklerini düşünüyorlar."

Kalbin Direnişi Sf. 49

Yazarın Diğer Yazıları