Mehmet Bedri Gültekin

Bölgesel birlikler, zayıf milletler, azınlıklar

Mehmet Bedri Gültekin

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Bakü’deki zafer kutlamalarının ardından düzenledikleri basın toplantısında, bölgede barışın tesis edilmesi için bölgesel “İşbirliği Platformu”nun kurulması gerekliliğinden söz ettiler.

Bu “İşbirliği Platformu”nda Rusya, Türkiye, Azerbaycan, İran ve Gürcistan’ın yer alması gerektiğini söylediler.

Ayrıca her iki Cumhurbaşkanı, Ermenistan’ın da isterse bu platformda yer alabileceğini özellikle belirttiler. “Ermeni halkıyla bir sorunumuz yok; sorunumuz mevcut Ermenistan yönetimiyle” dediler.

Sayın Erdoğan konuşmasında, ‘Türkiye’de 100 bin Ermeni vatandaşımız olduğunu ve onlarla bir sorun yaşanmadığını, Ermenistan’la da sınırları kapatmak gibi bir derdimizin olmadığını, Ermenistan yönetimi olumlu adımlar atarsa sınırları açabileceklerini’ söyledi.

Bu mesajlar son derece önemlidir. Bölge ülkelerinin, kendi aralarında işbirliği yaparak emperyalist müdahaleleri alt etmeleri durumunda, barışa ve daha geniş birliklere giden yolu açabileceklerini göstermektedir.

Barış ve işbirliğine giden yol

Bölgesel birlikler çağındayız. “Çok kutuplu dünya”; bölgesel birliklerle hayat buluyor. Bugün dünyanın her tarafında faaliyet halinde olan ondan fazla bölgesel birlik var. Türkiye’nin bir parçası olduğu Orta ve Batı Asya’da halihazırda; Rusya, Kazakistan, Belarus, Kırgızistan ve Ermenistan’ın üyesi olduğu Avrasya Ekonomik Birliği, 2014 yılından bu yana faaliyet gösteriyor.

Bir de henüz fikir aşamasında ama gerçekleşmesi kaçınılmaz olan ve gerçekleştiğinde dünyanın en önemli ekonomik ve siyasi merkezlerinden biri olacak Batı Asya Birliği var. Batı Asya Birliği ilk elde Türkiye, İran, Irak, Suriye, Azerbaycan ve KKTC arasında gerçekleşir. Daha sonra Lübnan, Ürdün, Filistin, Gürcistan ve Ermenistan bu birliğe dahil olabilir.

Daha sonraki aşamada ise Arabistan yarımadasındaki ülkeler ve Mısır’a kadar uzanan bir büyük bölgesel birlik niçin olmasın?

Batı Asya Birliği ve Avrasya Ekonomik Birliği en başından yakın ilişki içinde olacaklardır. Bu yakın işbirliği, zaman içinde daha ileri boyutlara da pekala taşınabilir.

Batı Asya Birliği’nin ve Avrasya Ekonomik Birliği’nin bütün ağırlıklarıyla sahnede yerlerini aldıkları gün, gerçek barışın da bu kadim coğrafyada gerçekleştiği gün olacaktır.

Tarihi derslerin ışığında

10 Aralık günü Bakü’de, İlham Aliyev ve Recep Tayyip Erdoğan’ın, bölgesel işbirliği platformunda Ermenistan’ın da yer alabileceği söylemeleri, geleceğin dünyasında, halihazırda yaşanan sorunların nasıl ele alınacağı yolunda bir işarettir.

Kapitalist sömürgecilik ve ardından emperyalizm, son 200 yıl içinde gittikleri her yerde etnik ve dini çatışmaları körüklediler. Özellikle azınlık durumda olan etnik ve dinsel toplulukları kışkırtarak ve çeşitli vaatlerle kandırarak oradaki hakimiyetlerinin gerçekleşmesi yolunda kullandılar.

Asya, Afrika ve Latin Amerika’daki bütün halklar, emperyalizmin bu “böl ve yönet” politikasının kurbanı oldular. Bütün halklar–milletler değişen ölçülerde bedeller ödediler.

Ama emperyalizmin çeşitli vaatlerle kendi amaçları için kullandığı azınlık milliyet ve din – mezhep mensupları da bedeller ödediler. Hatta çoğu durumlarda bu “bedel”in oldukça ağır bir şekilde yaşandığı da bir gerçektir.

Ermeni halkı, 19. Yüzyılın sonu ve 20. Yüzyılın başında İngiltere, Fransa ve Çarlık Rusyası’nın bölgeye ilişkin amaçlarının gerçekleştirilmesi yolunda kullanıldı. Uzatılan havuç, 1918 – 1920 yılları Ermenistan’ının Başbakanı Ohannes Kaçaznuni’nin deyimiyle, “Denizden denize Büyük Ermenistan” idi.

Sonuç Ermeni halkı açısından büyük acılar ve hüsran oldu.

1991 yılında Sovyetler Birliğinin çöküşünün ardından bağımsızlığını ilan eden Ermenistan’da yeniden söz sahibi olan Taşnak Partisi, Batılı devletlere güvenerek ve onların yönlendirmesiyle sınırlarını genişletme hayaline kapıldı. Azerbaycan’ın beşte birini işgal etti.

Ermenistan eski Cumhurbaşkanlarından Levon Ter Petrosyan’ın danışmanlarından Zhirayar Liparityan 2 Aralık günü yaptığı açıklamada; “200 yıldır hayallerle yaşamayı çok seviyoruz. Rüya görmek Ermenistan’ın yaşam stratejisidir. Ancak rüya görmek strateji değildir” dedi.

Ama Ermeni halkı durup dururken rüya görmedi. Ermenistan yönetimlerine o hayali gördürenler gene emperyalistlerdi. Çünkü dağılan Sovyetlerin ardından bölge hakimiyetleri için kullanabilecekleri “hayalperestlere” ihtiyaçları vardı.

Hrant Dink; Malatya’da katıldığı bir panelde, bugün özellikle ABD’ye güvenerek devletlerini kurabileceklerini düşünenlerin kulağına küpe olması gereken şu sözleri söylüyordu: “Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol ne ise, bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeniler onlara güvendi ama yanıldı. Çünkü onlar geldiler, kendi hesaplarını yaptılar. Çekip gittiler. Bu topraklarda kardeşi kardeşle kan içinde bıraktılar. Bugün Kürtlerin yaşadığı aynı şey; Amerika geldi, Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti oluşturmak üzere. Amerika bu; gelir, kendi hesabını yapar, işini yapar ve işi bittiğinde ise çeker gider. Ondan sonra da burada tekrar insanları kendi didişmesi içinde bırakır.”

Geçmişin ezilen, bugünün ise gelişmekte olan dünyasında, azınlık durumdaki milliyetlerin ve dinsel toplulukların kaderi ne yazık ki bu şekilde oldu. Ermeniler ve Kürtler de bu kaderi yaşadılar, yaşamaya devam ediyorlar.

Ama şimdi bu dönemin artık geride kalmaya başladığını söyleyebiliriz. Bölge ülkelerinin inisiyatif alması, kendi aralarında büyük ve güçlü birlikler oluşturmaları, bir yandan emperyalist emellere set çekiyor öte yandan bu topraklarda yaşayan bütün etnik yapılara ve milletlere gerçek barışın, karşılıklı saygının, birliğin ve refahın kapılarını açıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları