Prof. Dr. Ahmet Özer

YENİ PARADİGMAYA VE YENİ NORMALE DOĞRU... TEHLİKELİ GİDİŞ..!

Prof. Dr. Ahmet Özer

Yeni normalin yeni paradigmada yeni yeni ortaya çıkıyor. Bir geçiş sürecinin içindeyiz yeni duruma ayak uydurmakla eski alışkanlıklarımızı bir arada sürdürmeye çalıştığımız bir geçiş dönemi toplumundayız. Bu yeninin olumlu yanları yanı sıra birçok olumsuz yönü de bulunmaktadır. Ona geçmeden içinden geçtiğimiz geçiş sürecine bir göz atıp kısaca analiz edelim.

1- Toplumumuzun eğitimden ve yetişme biçiminden kaynaklı realiteyi kavrama biçimi çok farklıdır.

1.a.) Birincisi balık hafızalı bir toplumuz. Tehdidin yüksek olduğu, günlerde fazla korktuk, tehdidin biraz azaldığı bir dönemde ise her şey bitmiş gibi davranıyoruz. Bu çok tehlikeli.

Daha önce de defalarca yazdık, anlattık; rehavete kapılırsak tekrar başa döneriz. Buna mahal vermek istemiyorsak biraz saha dilimizi sıkakım, tedbirleri elden bırakmayalım. Ama gerek yazın gelmesi gerek iktidarın sanki her şey bitmiş, her şey kontrol altındaymış gibi açıklamalar yapması geçmişteki çabaları bir anda berhava ediyor.

1.b.) Bir günde yüzden fazla insan kaybettiğimiz (ki rakamlar bundan çok fazlaydı) günleri çabucak  unuttuk gitti. Sanki o korku ve endişeleri hep birlikte yaşamadık, hiç böyle bir şey olmamış gibi davranıyoruz. Oysa önlemleri almak sadece kendimiz için değil, aynı zamanda karşınızdaki insanlar içindir. Toplumsal sorumluluk kişisel sorumluluğu gerektiriyor.

2- İkincisi toplum olarak (genellikle) aklımız gözlerimizdedir. Gözlerimizi kapatırsak bütün kötülükler yok olacak sanıyoruz. Oysa gözlerinizi gündüz kapattığınızda dünyayı sadece kendinize gece yaparsınız. Çarşı pazarda herkes sanki hiç bir şey olmamış gibi, sanki üç ay eve hapsolmamış gibi davranıyor, ağzı burnu açık, “gözleri kapalı” dolaşıyor.

Amiyane deyimi ile, ne zaman ki pat diye düşsek ancak o zaman mı anlayacağız hanyayı konyayı..?

Şimdi bu iki belirlemenin ışığında meseleyi biraz daha açıp anlaşılır kılalım:

3- Tehdit algısı büyük iken kısıtlamalar geldi. Belirsizlik vardı, tehdit belirsizlikle birleşince korku arttı, kaygılar yükseldi.

Şimdi tehdit azaldı - korkular da azaldı, tedbirler de azaldı, tavsadı, gevşedi. Lakin tedbirlerin azalma hızı tehdidin azalmasının çok ötesinde seyrediyor. Nitekim son günlerde vaka sayasının beklenin ötesinde ve üstünde olması bunun kanıtı.

4- Bundan çıkarılacak şudur: Gerçekçi olmak gerekir; tehdit eskisi kadar büyük değil; ama henüz geçmiş de değil.

5- Yaşadığımız musibetin sadece bizim değil bütün dünyanın başında olması onu daha kabul edililebilir kıldı.

Örneğin bütün bir mahalledeki yangınla birlikte evinizin yanmasının yaratacağı psikoloji ile mahallede sadece sizin evinizin yanmasının yaratacağı etki ve psikoloji aynı olmayacaktır.

Nitekim insanlık yüzyıldan beri ilk defa ortak bir kader etrafında kenetlendi.

6- Bu süreçte, uçaklar pistlerinde, otobüsler terminallerde, insanlar evde kaldı, insanlar dışarı çıkmadı, alışveriş yapmadı, kimse bir yerden bir yere gitmedi, gidemedi.

Böylece ve bu virüs dolayısıyla, insan elinin değdiği kirlettiği ama elini (kısa bir süreliğine de olsa mecburen) çektiğinde dünyanın soğuduğunu, temiz kaldığını gördük.

7- Bu pandemi iki yüzümüzü ortaya çıkardı: Bir tarafta başta sayısız fedakarlık gösteren sağlık çalışanları olmak üzere bir çok insan bu salgında canla başla çalıştı fedakarlık ve diğerkamlık gösterdi öte tarafta bir çok insan fırsatçılık yaptı, iktidarın dağıtması gereken/daha doğrusu dağıtamadığı bir maskeyi on misli, yirmi misli fiyatlarla satmaya kalkıştı, yaşlılara gereken saygı gösterilmedi, bazı insanlar bu süreçte maalesef kendinden başka kimseyi düşünmedi, bencilce davrandı hala da bu davranışlar toplumdaki salgın riskini artırmaktadır.

7- Bu salgın mutlu olmak için mal mülk, mevki makamdan ziyade sağlık ve özgürlüğün daha kıymetli ve gerekli olduğunu ortaya koydu ve yaşayarak/yaşatarak bize gösterdi.

8- İlişkilerimizi sorguladık; dünya ile ilgili, kendinizle ilgili, dostlarımız ve dostluklarımızla ilgili sorular sorduk.

Eğer bu salgından biraz da olsa kirimizden ve pasımızdan arınarak çıkarsak bu bizim kazanç hanemize yazılmış olacaktır.

Eğer biraz empati yapabilirsek, çevrimize, topluma, doğaya biraz daha hoşgörülü davranabilirsek bu hem gelecek toplumsal yaşam hem de yaşanabilir bir dünya için son derece önemli olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları