Ömer Gündüz

Barış ve Kardeşliğe Giden Yol

Ömer Gündüz

Bu günlerde görüşülüp, tartışılan; insanlarımızın yıllardır özlemle arzu ettiği ve beklediği barış ve kardeşlik umutları yeniden yeşermeye başlamıştır. Kan ve gözyaşının olmadığı, tüm insanlığın huzur ve barış içerisinde kardeşçe yaşadığı, adalet ve saadet dolu günlerin geleceği muhakkaktır. Umarız ki bu güzel dilek ve temenniler en kısa sürede gerçekleşir. Çünkü Mevlamız: "Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz." (Hucurat/10) buyurmaktadır.
Ülkemizde ve tüm dünyada barışın ve kardeşliğin  yagane tesisi İslam kardeşliğindedir. İslam "silm" yani barış kökünden türetilmiştir. İslam'la barış aynı anlama gelmektedir. Barış ifadesi sözcük olarak bile insanlara hoş ve tatlı gelmekte ruhlara esenlik vermektedir. Bugün sokaklar barış istiyor, üniversiteler barış istiyor, aileler barış istiyor. Dağlar, taşlar, çöller ve balıklar barış diyor.  İstemeyenler, sadece insanlık düşmanları ve silah tüccarları olan emperyalistler ve siyonistlerdir. Ayette "Ey iman edenler hepiniz barışa girin." (Bakara/208) buyrulmaktadır. Çünkü İslam kardeşliğinde hiç bir ırkın başka bir ırka üstünlüğü, hiç bir rengin başka bir renge üstünlüğü yoktur. Kişi hangi ırk veya kabileden olursa olsun, hangi düşünce yapısına sahip olursa olsun, bireyin yaşama hakkı, din ve dil hakkı, iş ve aş hakkı, adalet hakkı elinden alınamaz ve kısıtlanamaz. Herkes başkalarının hakkını gasbetmemek ve toplumlara zulmetmemek şartı ile saydığımız hakları sonuna kadar kullanma selahiyetine sahiptir. Ancak bu hakların elde edilebilmesi ve kardeşçe yaşayabilmenin çözümü sadece toplumların kendi ırk ve kabile haklarını arama veya bu yolda mücadele etmekle olması mümkün değildir. Başka bir deyişle gasbedilen ırki bir takım hakların tesisi veya geri alınması için kavga etmek, her türlü mücadeleyi meşru görmekte asla doğru bir hareket değildir. Mazlumların hakkını aramak ve sahiplenmek, şiddet içeren, gayri meşru hareketlerle olabilecek bir savunma ve mücadele ölçüsü olmamıştır ve olmayacaktır. Mustazafların ve mazlumların sahibi ancak ve ancak bizleri yoktan var eden yüce Allah (c.c.)'tır. O halde El-Melik (kanun koyucu) sıfatına sahip olan Rabbimiz'e kulak verelim ve toplumların en çok anlaşmazlığa düştüğü barış ve kardeşlik konularında çözüm arayışına girelim. Mevlamız: "Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, takvaca üstün olanınız (O'ndan en çok korkanınızdır). Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır." (Hucurat/13) buyurarak bütün bir insanlığı eşitlik çizgisinde birleştirmiştir. Fakat kendi katında üstün olanın ise O'ndan en çok korkan, O'nu dinleyen ve O'nun istediği bir hayat nizamına göre yaşayan kişidir. Bu dünya hayatındaki, itaat ve kulluk yarışında kim önde ise,  o insan üstün, o insan Allah katında yücedir. Ancak İnsanlar nazarında ise aynı haklara ve yaşam standardına sahiptir. Kardeşlik ise, arkadaş ve sadık dost olmak; sevinçte ve kederde beraber olmayı göze almak demektir. Bunu fiili olarak göstermek demektir. Sevmek, saymak, güvenmek, merhamet etmek, yardımlaşmak ve dayanışmak demektir. Bunlar olmadan kardeşlik iddiasının bir anlamı olmaz. Kur'ân'ın öngördüğü kardeşlik, bütün bunları içeren bir muhtevaya sahiptir. Bir hayat biçimidir İslâm'daki kardeşlik.
Türkler ve Kürtler, aynı dava ve ilkeler için asırlarca yan yana omuz omuza cepheden cepheye koşmuşlardır. Asırlarca omuz omuza Moğollara, Ruslara ve Haçlılara karşı çarpışmışlardır. Türk, Kürt, Arap ayrımı yapmaksızın bu mabette saf bağladığımız gibi, mezarlıklarımızda da yan yana defnedilmişizdir. Çanakkale, Ahlat, Van ve Bitlis mezarlıklarını ziyaret ederseniz bu manzarayı rahatlıkla görürsünüz. Kürt-Türk ve Araplar etle kanın karışımı gibi girift olmuşlardır. Bir buçuk milyondan fazla Kürt-Türk evliliği gerçekleşmiştir. Irk farklılığından dolayı tekbir boşanma hadisesine rastlanmamıştır. Mü'minler kardeşlikte ve dostlukta tıpkı aksamı birbirine geçmiş mükemmel ve sapasağlam bir bina gibidirler veya bütün unsurları ve zerreleriyle birbirine bağlı bir vücud gibidirler. Bir vücudun herhangi bir azası rahatsız olduğunda nasıl ki bütün bir vücud aynı rahatsızlığı, aynı acıyı duyarsa, bir tek mü'minin ister Türk ister Kürt olsun, isterse İngiliz veya zenci olsun dünyanın ta öbür ucunda dahi olsa; çektiği acıyı, duyduğu ızdırabı diğer mü'min kardeşleri derinden hisseder. Mü'minlerin bu denli birbirlerine bağlı olduklarını Peygamber (s.a.v) şöyle ifade etmektedir. "Mü'minin mü'mine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir." İbn Abbas anlatıyor: "Muhacirler Medine'ye geldikleri zaman aralarında akrabalık bağı olmaksızın, Rasûlüllah'ın ihdas ettiği kardeşlik dolayısıyla Ensara varis oluyorlardı. Hiçbir kan bağı olmasa bile din bağı onları birbirine varis kılmıştır. "Ey iman edenler, eğer imana karşı küfrü sevip tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi veliler edinmeyin. Sizden kim onları veli edinirse, işte zulme sapanlar bunlardır" (Tevbe/23). Tam aksi ayet gereği eğer imana ve iyiliğe karşı düşmanca tavır takınanlar velev ki sizlerle kan bağı olsa ve en yakınızdaki kişi dahi olsa onlarla kardeşlik-dostluk bağı kuramaz; emirlerine riayet gösteremezsiniz. İşte İslam'ın kardeşlik anlayışı ve farklı etnik kökenleri birbirine bağlama formülü burada yatmakta, tek çözüm yoluda bu anlayışı yeryüzüne hakim kılmaktadır.
Aksi halde kişiler, toplum önderleri ve makam mevkiler gelip geçicidir. Bu yaşanan terör, kavga, kardeş düşmanlığı bazı zamanlar lokal olarak çözüme kavuşturulmuş gözükebilir, ancak yarın düşmanlarımız bizleri başka sebeplerle ve metodlarla yine birbirimize düşürür ve yine yıllar boyu kardeş kanı akmasına  sebep olabilir; bu gibi ayrılıklardan nemalanabilirler. Sözlerimizin sonunda yine Rabbimize kulak verelim ve son sözü O'na bırakalım: "Hep birlikte Allah'ın ipine (İslam'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişileridiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız." (Al-i İmran/103) Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları