Ömer Gündüz

Kalplerin sevgisi

Ömer Gündüz

Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp "insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?" diye sormuş. Öğrencilerden biri "çünkü sükûnetimizi kaybederiz" deyince ermiş "ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?" diye tekrar sormuş. Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: "İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir." "Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir."
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: "Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz."
Bu örneği bütün bir hayatımız için model teşkil etmeli insanlar ve özellikle Müslümanlar arasındaki ayrılıkların sebebi, birlik olmanın tek çözüm kaynağı bilmeliyiz. Çünkü aynı meyanda Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: "Mü'minler birbirlerini sevmek, birbirlerine şefkat göstermek ve iyilik yapmakta bir vücut gibidir. O vücudun bir uzvu hastalanırsa, diğer uzuvlar da hastalığın acısını duyar, uykusuzluk ve ateşine iştirak ederler." (Buhari,Edeb;37). "Hayatımı kudret altında tutan Allah'a yemin ederim ki, iman etmedikçe Cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçekten iman etmiş olamazsınız. Size bunu temin edebilecek haberi vereyim mi? Aranızda selamlaşmayı yayınız. Birbirlerinize bol bol selam veriniz." (Tirmizi,Kıyame;56)
Mü'min olabilmek için insanların birbirini sevmesi lâzımdır. Birbirimizi sevmeliyiz, çünkü mümin kardeşimizin ruhunda, kalbinde iman vardır. Onun imanını sevmek lâzımdır. Bu sebeple birbirimizi sevmek için çeşitli sebeplere başvurmamız, teşebbüs etmemiz gerekmektedir. Bunlardan ilki selamlaşmak ve nerede olursak olalım, tanıdık tanımadık herkese selam vermektir. İkincisi ve en önemlisi ise camilerde cemaatle namaz kılmaya iştirak etmektir. Peygamberin emri olan cemaatle camilerde namaz kılmada, mutlaka saflarımızı sık tutmaya; arada boşluk bırakmamaya çok dikkat etmeliyiz. Bırakılan her bir boşluğu şeytan doldurmakta ve aramıza nifak tohumları ekmektedir. Bizler camilere iştirak etmeyip; cemaate katılmadığımız ve camileri hep yalnız ve mahsun bıraktığımız sürece, ne kalplerimizdeki ayrılıkları ve nede içimizdeki kardeş düşmanlığını asla ve asla atmamız mümkün olmayacaktır.
Ne zamanki camilerimiz tüm vakitler cuma vakitlerinde olduğu gibi dolup taşmaya başlar ve insanların alışverişe koştuğu gibi Allah'ın mabetlerine koşar ve bu güzide mekanlara rağbet artarsa bilin ki kurtuluş yakındır ve bilin ki ırklarımız, aşiretlerimiz ve renklerimiz ne olursa olsun, Rabbimizin emrettiği yerde, Peygamberin emrettiği şekilde sımsıkı, bir binanın tuğlaları gibi birbirimize kenetlenerek saf tuttuğumuz vakit kalplerimizde, sevgi ve kardeşlik duygusu peydahlanacak, ortadaki savaşlar, kavgalar ve dargınlıklar kendiliğinden yok olup gidecektir.
Ülkemiz ve tüm insanlık için iyiliğe, sevgiye, kardeşliğe, sağlığa, saadete, servete, iş yerlerimizin verimliliğine, imanı muhafazaya vesile olacak nice Cumalara, sevgi ve dua ile.

Yazarın Diğer Yazıları