Ömer Gündüz

Oğlum Kudüs İçin Feda Olsun...

Ömer Gündüz

Kudüs, tarihte müslümanların ilk kıblesi, tüm peygamberlerin uğrak yeri ve üç semavi din için kutsal kabul edilen, mübarek bir şehir. Müslümanlar için çok daha önemli  olan ve içersinde Mescid-i Aksa'nında bulunduğu bu topraklar tarihte çok büyük mücadelelere sahne olmuş, günümüze kadar da bu mücadele artarak süregelmiştir. Yüce Allah, Kur'anı Kerim'de şöyle buyurmaktadır: "Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa'ya yürütenin şanı pek yücedir." (İsra, 17/1) Burada, Mescidi Aksa'dan "çevresini mübarek kıldığımız" şeklinde söz edilmektedir. Mescid-i Aksa'nın çevresi ise başta Kudüs sonra diğer Filistin topraklarıdır. Yüce Allah yukarıda verdiğimiz ayeti kerimede Mescidi Aksa'dan adıyla söz etmekte ve bu mescidin etrafının mübarek kılındığını bildirmektedir.
Abdullah ibnu Ömer (r.a.)'den rivayet etmiş oldukları bir hadisi şerifte, Resulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: "Süleyman (a.s.) Mescidi Aksa'yı yaptığında Rabbinden üç şey istedi. Rabbi ona ikisini verdi. Ben üçüncüsünü de vermiş olmasını ümit ediyorum: Kendisine, kendi hükmüne denk gelecek hüküm vermesini istedi, (Rabbi) bu istediğini verdi. Kendisinden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir saltanat vermesini istedi, bu istediğini de verdi. Bir de her kim, bu Mescid'de, yani Mescidi Aksa'da namaz kılmak amacıyla evinden çıkarsa anasından doğmuş gibi günahlarından sıyrılsın istedi. Biz Allah'ın bu istediğini de ona vermiş olmasını ümit ediyoruz.  
Yeryüzündeki üç büyük dinden hiçbirisi Kudüs'e diğerinden daha az önem vermez. Kronolojik sıraya göre üç dinin gözünde Kudüs'ün neden bu kadar önemli ve kutsal olduğuna bakmakta bugün gelinen noktayı anlamak bakımından fayda vardır. Yahudiliğin Kudüs'e verdiği önem; Süleyman Mabedi'nin bu şehirde bulunmuş olmasına dayanmakta ve Yahudiler yeniden buraya Süleyman mabedini inşa etmek istemeleridir. Hristiyanlıkta ise Kudüs,  dindar bir Hristiyan için Rabb'in seçtiği şehirdir. Körleşmiş ve günahlara dalmış insanların arasında Tevhid dininin kalesidir o. İslam'ın kutsal şehirler hiyerarşisinde Kudüs, üçüncü sırada gelir. Mekke'deki bir ibadetin on bin, Medine'dekinin bin ve Kudüs'dekinin beş yüz kat sevabı olduğu şeklindeki hadis bu hiyerarşiyi ifade eder. Kudüs, bir buçuk yıldan az bir süre Müslümanların ilk kıblesi olarak kalmıştır. Ne yazık ki bu gün mübarek dediğimiz Mescid-i Aksa'yı içersinde barındıran Kudüs toprakları işgal altındadır. Siyonist İsrail o toprakların asıl sahibi olan Müslümanlara zulmetmekte ve ekonomik ambargo uygulamaktadır.
 Resulullah (s.a.v)'ın cariyesi Meymune (r.a): "Ey Resulullah! Bize Mescidi Aksa hakkındaki hükmün ne olduğunu bildir" dedi. Resulullah (s.a.v) de şöyle buyurdu: "Oraya (Mescidi Aksa'ya) gidin ve içinde namaz kılın." Hadisin ravisi dedi ki: "O zaman burası Daru'l-Harb'di (yani Müslüman olmayanların hakimiyeti altındaydı)." Resulullah (s.a.v) sözlerine daha sonra şöyle devam etti: "Eğer oraya gidemez ve içinde namaz kılamazsanız kandillerinde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin." (Ebu Davud, Kitabu's-Salat, 14). Burada zeytinyağı bir semboldür. Yapılması istenen ise Kudüs'e ve Mescidi Aksa'ya önem verilmesi, oranın Hz. İbrahim (a.s.)'ın Hanif Dininin gerçek sahipleri olan Mü'minlerin eline geçmesi için çalışılması ve o kutsal mekanların tevhid dinine uygun kimliğinin korunması amacıyla yapılan çalışmalara herhangi bir şekilde destek olunmasıdır. Müslümanların bu tavsiye doğrultusunda Filistin topraklarına sahip çıkmaları ve bu konuda ellerinden hiçbir şey gelmiyorsa, en azından oradaki İslami çalışmalara destek olmak, orada yaşayan Müslümanların yaralarını sarmak amacıyla yardım göndermeleri gerekmektedir. İşte Resulullah (s.a.v)'in "zeytinyağı"yla sembolize ettiği şey de budur.
Çok değil kısa bir zaman önce 2008 yılı içersinde, bir baba ve çocuğu çarşıdan eve dönerken İsrail askerleri ile Filisitinli mücahidler arasında çıkan çatışmanın arasında kalmış; savunmasız, baba ve oğlu bir çöp konteynerının arkasına sığındıkları halde ve ne olursunuz ateş etmeyin diye haykırmalarına rağmen masum iki sivil insan gözler önünde oracıkta katledilmiş ve dünyadaki sözde insan hakları savunucularının sesi bile çıkmamıştı. Bu olay sonrası şehid edilen bu çocuğun annesi ile röportaj yapan gazetecilere anne bakın ne kadar ibretlik ve biz Müslümanları uyanışa sevk edecek bir serzenişte bulunuyordu. "Oğlum, Kudüs için feda olsun!..." İşte ey Müslümanlar ne zaman Filistin ve Kudüs için duyarlı hale gelecek ve bu anne gibi zalimlere, siyonistlere ve emperyalistlere karşı anlamlı ve dik bir duruş sergileyeceğiz.
Müslümanların ve tüm dünyanın gözü önünde Filistin'de yıllardır süren bu Siyonist katliamların bir an önce durdurulması için etkin yaptırımlarda bulunmak, ümmet şuuru ile birlik olmak gerekmektedir. Dahası Müslüman devletlerin Filistin'in yanında olduklarını tarihten gelen sorumlulukları gereği gür bir sesle tüm dünyaya haykırmalıdırlar. Dualarımızda Filistin'i de unutmayalım...
Selam ve dua...

Yazarın Diğer Yazıları