Şahbettin Uluat

Gurbette bir taziye

Şahbettin Uluat

Halit Abi ciddi bir rahatsızlığı olduğu için yer yatak yatıyordu. O haliyle uzak bir memlekette vefat eden teyzesi kocasının cenazesine, taziyesine katılması mümkün değildi.

Kız kardeşinin oğlu, yeğeni Fayık'ı  çağırıp konuyu açtı.

"Fayık, teyzemizin eşi Rıza Bey İskenderun'da vefat etmiş. Yarın toprağa verilecekmiş. Cenazeye ve taziyeye gitmemiz icap eder. Bu halimle benim gitmem mümkün değil. Ailemizde de benden sonra büyük sensin. Ne dersin, gidebilir misin?"

Fayık hiç tereddüt etmez.

"Elbette giderim Halit Dayı, hem giderim, hem de elimden gelen her şeyin en iyisini yaparım. Yeter ki sen bu görevi bana ver."

"Tamam, öyleyse, sana zahmet bu işle ilgilen."

Fayık önce çalıştığı işyerine gidip taziyeden bahseder ve dört gün izin alır. Sonra da vefat eden Rıza beyin İskenderun'daki oğlunu arar. Baş sağlığı diler. Cenazenin ertesi gün öğlen vakti kaldırılacağını öğrenir. Fazla vakit kaybetmez, kendi eşini, kaynını ve kaynının eşini yanına alarak cenazeye de yetişmek için o gün öğlen vakti Van'dan yola çıkar.

Ertesi gün İskenderun'a varırlar.

Fayık'ın niyeti üç gün ailece taziyede oturmak ve ilk taziye yemeği masraflarını karşılamaktır. Bu düşünceyle öncelikle gidecekleri eve yakın bir lokantaya girer ve o öğlen yemeği için duruma göre , 50, 100 ya da daha fazla yemek siparişi yapabileceğini; bunu karşılayıp karşılayamayacaklarını sorar.

Lokantacı "sorun değil," der, istersen 500 yemek de, hazırlayabilirim. Yeter ki sen bana vakitlice kaç kişilik olacağını bildir."

Lokantacıdan çıkıp cenaze evine giderler. Kısa süre sonra cenaze mezarlığa götürülür, toprağa verilir.

İş bittikten sonra vefat eden Rıza beyin oğlu, kızı ve damadı ile birlikte  cenazeye katılanların taziyelerini kabul ederler. Taziyede bulunanlar da mezarlıktan dağılıp giderler.

Sonuçta eşleriyle birlikte dört adam kalır. Hanımlar eve dönerler, erkekleri de Fayık sipariş vermeyi düşündüğü lokantaya davet eder.

Lokantacı onları dört kişi olarak görünce yanlarına yaklaşıp taziyesini bildirir ve Fayık'ın kulağına eğilerek, "hayrola, hepsi dört kişi mi?" diye sorar.

Fayık iki elini iki yana açar. "burada gelenekler farklıymış," der.

Lokantacı "beyefendi kusura bakmayın ama siz nerelisiniz, nereden geldiniz?"

"Van'dan."

Adam gülümser. "Tahmin etmiştim. Ben de Batmanlıyım. Buralarda öyle senin dediğin gibi taziyeler olmaz."

Yemeklerini yedikten sonra lokantadan çıkarken Fayık hesap ödemek için kasaya gider ama Batmanlı lokantacı gani gönüllü biridir; bütün ısrarlarına rağmen parayı almaz.

Sonrasında eve giderler;televizyon, çocuklar tarafından çoktan açılmıştır bile.

Bir gece orada kaldıktan sonra, ikinci gün Van'a doğru yola çıktıklarında Fayık hala yaşadıklarının şokunu atamamaktadır.

Yol boyunca yanındakilere bir yandan  "ne varsa yine bizim memlekette var, buralar bitmiş." der, bir yandan da direksiyon sallar.

Yazarın Diğer Yazıları