Ömer Gündüz

Ramazan'dan bize kalanlar

Ömer Gündüz

İnsanoğlunun kısa ve geçici ömrü doğumundan yaşamının sonuna kadar hep bir eğitim, talim ve terbiyeye tabidir. Doğan her bir çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Anne-baba müslüman ise çocuk müslüman, Yahudi veya Hristiyan ise yine çocuk Yahudi ve Hristiyan olur. Ancak Allah katında tek din olan İslam dininde dünyaya gelen çocuğun eğitimi doğar doğmaz başlar ve kişi ömrünün sonuna kadar eğitim merhalelerinin bir çoğu ile karşılaşır. İşte Ramazan ayı da yaşam süresince her yıl tekrarlanan; biz kullar için bir aylık süre boyunca görülen bahsettiğimiz eğitimin uygulama ayıdır.
Ramazan ayının sonuna yaklaştığımız bir vakitte, ramazan bizlere ne öğretti yada biz kullarda ne gibi değişikliklere sebep oldu sorusuna karşılık, çok kısa bir tefekkür ile bizlere kazandırdıklarını yakinen görebiliriz. Bunlar:  
- Açın halinden en iyi şekilde anlamanın talimini,
- Yoksul ile zenginin arasındaki ayrımı ortadan kaldıracak nizamı,
- Allah yolunda infak etmeyi ve harcamayı
- İbadetleri devamlı yapmayı, günahlardan da aynı şekilde kaçınmayı,
- İnsanlarla iyi ve faydalı iletişim kurmayı,
- Hayatın bir düzen ve intizam içersinde yaşanmasını,
- Toplumdaki paylaşım duygusunun gelişmesini ve birlikte hereket edebilme özelliğinin kazanılmasını
- İnsanın acizliğini farketmesini,
- İnsanın halden anlayan bir ahlaka sahip olmasını,
- Allah (c.c) itaati ve boyun eğmeyi,
- En önemlisi, nefsin terbiye edilmesini hepten bize öğretmiş ve bizzatihi hayatımızda bizlere uygulatmıştır. Bir ay boyunca Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu emrini tutan ve sınırlarını aşmayan müminler nefislerini terbiye ederler. Bunun yanısıra diğer ibadetlerini yerine getirirken de nasıl bir nefsani terbiye içinde olmaları gerektiğini anlamış olurlar. Bu kavrayış bir insanın bir yandan kendi nefsini daha yakından ve tarafsız olarak tanımasını sağlarken, diğer yandan da böyle bir eğitime ne kadar ihtiyacı olduğunu anlamasını sağlar. Diğer yandan insan hayatının her alanında aldığı bu özel terbiyenin nimetlerinden yararlanır. Çünkü nefsini terbiye etmiş yani elindeki nimetlerin Allah'a ait olduğunu ve acizliğini fark etmiş bir insanın hayatında bir takım değişiklikler meydana gelir. Böyle bir insanın dünya görüşü olaylar karşısındaki tepkileri ve yorumları farklılaşır. İnsani yönü ön plana çıkar. Allah'ın nimetleri olmadan yaşamanın imkansız olduğunu açlığı yaşamak suretiyle uygulamalı olarak tespit etmiş bir kişinin bakış açısında çok olumlu değişiklikler meydana gelir.
Bediüzzaman Hazretleri, Mektubat adlı eserinde insan nefsinin bu durumunu şöyle ifade etmektedir: "Allah'a teslim olmayı, kulluk etmeyi reddeden ve kendini özgür bilen insan nefsi sınır tanımaz bir azgınlık içine girmeyi arzular. Ancak Allah'ın Kuran'la insanlara getirdiği sınırlar bu azgınlığı dizginler. Bu sınırlardan biri de oruç ibadeti sırasındaki sınırlardır. Bu disiplin içinde nefsini eğiten onun bitmeyen istekleri yerine Allah'ın emir ve yasaklarına uyan insanlar gaflet uykusundan uyanırlar. Nefislerindeki azgınlığın yerini Allah'a kul olduğunu bilen aciz bir insana bırakır. Nefsinin bu durumunu kavramak onu mütekebbir ulaşılamaz kavrayışı zayıf bir insan sıfatından çıkarıp Rabbimize şükreden acizliğini fark etmiş güzel ahlaklı bir insan durumuna getirir."  
 Unutulmamalıdır ki, bu saydıklarımız oruç ibadetinin sayısız hikmetinden sadece bir kısmıdır. Ancak sadece bu saydıklarımız üzerinde düşünmek bile Müslümanların dimağını açacak ve diğer hikmetleri kendi vicdanlarıyla çözmelerinde onlara yol gösterecektir.
Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları