Bölünmüş Türkiye istiyorlar
İkram Kali
Yeni Kaledonya, Madagaskar, Haiti, Martinigue, Guadaloup, Fransız Guyan'ı, Komor, Senegal, Mali, Fil Dişi Sahili, Gabon, Kamerun, Gana, Gine, Benin, Rwanda, Vietnam, Laos ve Kamboçya gibi Afrika ülkelerinin zenginliklerini yıllarca sömüren, bu ülkelerde büyük katliamlar gerçekleştiren, Birinci Dünya Savaşı'nda Antep, Urfa, Maraş'ı işgal ederek Anadolu'da katliamlar yapan, 132 yıl süreyle Cezayir'i işgal ederek sömüren, 1,5 milyon Cezayirliyi hunharca öldüren, Ermeni çetelerini Osmanlı'ya karşı silahlandırarak kullanan emperyalist Fransa'dır. Fransa'nın tarihi utanç verici insanlık suçlarıyla doludur.
Cezayirlililerin "Fransa Cezayir'de soykırım yaptı, özür dilesin" talebine karşılık; Fransızlar, "Bu işi tarihçilere bırakalım" yanıtını veriyorlar. Aynı Fransa, Türkiye'nin " Ermeni iddialarını tarihçiler araştırsın" biçimindeki önerisine karşı çıkıyor.
Fransa, 2001 yılında parlamentoda kabul edilen yasayla "Ermeni soykırımı"nı resmen tanımıştı. Daha sonra parlamentoda kabul edilen "Ermeni soykırımın reddedilmesini suç sayan" yasa ifade ve düşünce özgürlüğüne aykırı olduğu gerekçesiyle Fransa Anayasa Mahkemesi tarafından reddedilmişti.
Ermeni diasporası Amerika ve Avrupa' da anıtlar dikmeye Türkiye'yi yalanlarıyla suçlamaya çalışırken Amerika ve Avrupa parlamentoları, belediye meclisleri tarihçiliğe ve yargıçlığa soyunarak siyasi kararlarlarla Türkiye'yi mahkum etmeye çalıştı.
Ülkemize karşı yürütülen kin nefret, düşmanlık bugünde devam ediyor.
Son olarak...
Fransa Ermeni Organizasyonları Koordinasyon Konseyi'nin senelik yemek davetine katılan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron seçim kampanyasında vaat ettiği gibi Fransız takvimine 24 Nisan'ı "Ermeni Soykırımını Anma Günü"nü ekleyeceğini açıkladı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da Twitter hesabı üzerinden paylaştığı dünya haritasında Türkiye ikiye bölünmüş olarak resmedildi.
Bunlar tesadüf değil.
Dertleri bellidir.
Emperyalistler Suriye, Irak gibi bölünmüş, parçalanmış kukla Türkiye istiyor.
Aba altından sopa gösteriyorlar.
Peki...
Biz ne yaptık ve yapıyoruz?
Yakılıp yıkılan, Ermeni sorununda taraf olan Van dan bazı örnekler verelim:
Van' da Akdamar Kilisesi'nin 2007 yılında ayinle açılışının yapıldığı gün Hazreti Ömer Camisi'nde 1915'te şehit olan Vanlılar anısına düzenlenen mevlidi yasakladık.
Öğrencilerin 2 Nisan günü gerçekleştirdikleri geleneksel Zeve Şehitliği ziyaretini kaldırdık.
1915'te Rus ve Ermeni çeteleri tarafından katledilen 30 bin Vanlı Müslüman ve yakılıp yıkılan eski Van şehrini görmezden geldik.
Toplumsal hafızayı canlı tutan, tarih bilincine katkı sağlayan 2 Nisan Kurtuluş Günü törenlerini kaldırdık. Yerine halktan ve tarihten kopuk, içi boşaltmış anlamsız ve göstermelik etkinlik düzenledik.
Zeve ve Çelebibağ toplu mezarlarını yerle bir ettik. Akdamar Kilisesi kadar şehitliklere değer vermedik. Geçmişe saygı ve vefa göstererek kendi yasımızı tutmadık, tutmuyoruz!
Birinci Dünya Savaşı sırasında ihanete uğrayarak mağdur olan, büyük acılar yaşayan Van'da gerçekleri yansıtan anıt, heykel dikmeyi her nedense gerekli görmedik !?
Dostlar...
ABD ve Fransa gibi Türkiye'nin bölünmesi için çabalayan emperyalist devletleri en sert şekilde protesto edelim, kınayalım ama kendimizi de sorgulayıp eleştirelim.
İçimizdeki kriptolar
1915'te yakınlarını kaybederek mağdur olan Vanlı ailelerin dayanışmasını sağlamak, yakılan yıkılan Van'ın gerçeklerini dile getirmek, sözde Ermeni soykırım yalanı ve iftiralarına karşı mücadele etmek üzere 2002 yılında "Van'da Birinci Dünya Savaşı'nda Ermeni Çetelerin Katliamına Uğramış Mağdurlar Derneği" adıyla dernek kurduk.
Başkanlığını üstlendiğim
dernek çatısı altında yönetim kurulu ve üyelerimizle panel, toplantı, konferans, söyleşi, araştırma gibi ilgi gören etkinlikler düzenledik.
Vanlıların yaşadığı acı olayları, gerçeklerimizi, tarihimizi ve kültürümüzü topluma ve öğrencilerimize anlattık.
Biz özveriyle karşılıksız olarak bunları yaparken devletten geçinen içimizdeki bir grup kripto Ermeni, derneğimizin varlığından, etkinliklerimizden rahatsızlık duyarak dernek tüzel kişiliğine, yönetim kurulu ve üyelerine karşı sözlü yazılı saldırı, kara propaganda, algı yaratma ve linç kampanyası başlattı. O gün saf tutanlara, baskılara, alçakça saldırılara karşı dik durarak inandığımız yolda yürümeye devam ettik. Sonuçta açtığımız tüm davaları kazandık. Ama kendi memleketimizde sırtımızdan hançerlenmeyi içimize sindiremedik.
Not: Van tarihinde önemli yeri olan derneğimizin, çalışmalarını, mücadelesini başka bir yazıda geniş şekilde anlatacağım.
Unutulmayan mahkeme
Fransa parlamentosunda 2006'da sözde Ermeni soykırım kararı oylanıyordu.
Fransa'da karar görüşülürken aynı saatlerde Van'da Birinci Dünya Savaşı'nda Ermeni Çetelerin Katliamına Uğramış Mağdurlar Derneğimize yönelik saldırılar ile ilgili görülen dava nedeniyle avukatımızla birlikte mahkemedeydik.
Dava görülürken söz alarak şunları söyledim:
" Bugün, şu saatlerde Türkiye Cumhuriyeti Fransa parlamentosunda iftiralara dayalı alınacak siyasi kararla karşı karşıyadır. Sözde soykırım yalanlarına karşı mücadele eden, Vanlıların 1915'te yaşadığı acıları, katliamları ve mağduriyetleri anlatan derneğimiz tüzel kişiliğine yönelik saldırılara karşı açtığı dava nedeniyle huzurunuzdadır.
Türkiye yurtdışında bizler de yurtiçinde mücadele ediyoruz. Vanlı mağdur yakınları olarak kendimiz koruyacak silahımız, yasa dışı herhangi bir gücümüz yoktur. Gücümüz; haklılığımız, inancımız, devletimiz ve adalete olan güvenimizdir. Mahkemenin vereceği karara güveniyoruz."
Dernek adına açtığımız iftira, hakaret davaları birkaç yıl sürdü. Mahkemeler Van'ın tarihi gereceklerini, katliama uğrayan Vanlıların haklarını savunan derneğimizi haklı buldu. Davaları derneğimiz kazandı.