Şahbettin Uluat

Biz Dımso'ya niye güldük?

Şahbettin Uluat

Eğri oturalım, doğru konuşalım.

Biz Dımso'ya niye güldük?

Durup dururken kimselere ve hiçbir yere saldırmazdı. Anımsadığım kadarıyla dolduruşa gelip abuk subuk da konuşmazdı.

İnsanlar oturtup kafasını karıştırmadıkları sürece saçma sapan komik hareketleri ve sözleri yoktu.

Ben görmedim ama dediklerine göre rahatsızlık vermeden bir bayanı izlermiş ya da kimilerinin iddia ettiği gibi bazen hanımların peşinden gidermiş.

Aşık olduğu biri varmış, Cumhuriyet Caddesi üzerinde Feqiye Teyran Parkının olduğu yerde eski Kız Meslek Lisesi varmış. Okulun oralarda gezer bahçe duvarının üzerine oturur beklermiş.

Onu o haliyle gören hemşerilerimiz de peşinde olduğunu düşündükleri hanım her kimse, ona yakıştırmadıkları için takılırlarmış.

Takılma da ne takılma.

"Dımso vermezler!"

Neydi o Allah'aşkına...

Adamcağız zayıf, ince, şapkalı kendi halinde biriydi. Üstelik ciddi de dururdu. Ben öyle anımsıyorum.

Anımsıyor ve soruyorum,

Dımso'nun kendi sessiz sedasız haliyle  hanımlara ve başkalarına rahatsızlık vermeden yaklaşmaya çalışıyor olması eğer herkeste az çok bulunan o temel içgüdünün doğal sonucu ise bu yanlış bir şey miydi?

O eğilimi kendisine gülmemiz için doğru ve yeterli bir neden miydi?

Yoksa bir kısmımız onun yoksul ve saf olmasına mı gülüyorduk.

Bu hemşerimizin hanımlara ilgi duyuyor olmasına gülenlerimiz kendileri aynı ilgiyi duymuyorlar mıydı?

Geçmiş gitmiş...

Allah rahmet etsin kendisi çoktan aramızdan ayrılmış, bu yüzden rahatça ve dürüst olarak konuşabiliriz.

Birileri onlara dönüp, kendilerinin Dımso'ya dediklerini dese  nasıl karşılarlarlardı?

Bugün bile kendisini Deli Dımso olarak anıyoruz da, niye deli olduğunu, nasıl bir deli olduğunu konuşmuyoruz.

Dımso niye deliydi? Nasıl bir deliydi?

O günleri bilen görmüş, geçirmiş, kendisini tanımış büyüklerimize soruyorum.

Hani o günlerde biz küçüktük, öyle şeyleri çok bilmezdik.

Gördükleri her yerde kendisine (her halde kızı istemeye giderse vermezler anlamında) "Dımso vermezler" diyen o günkü büyüklerimize diyorum, bu söz biraz ağır kaçmaz mıydı?

Yani adam saf diye, gariban diye üzerine fazla gidilmez miydi?

Eğri oturalım, doğru konuşalım.

***

Şimdi artık aramızda olmadığı için ondan özür dileyemeyiz. Hoş o da bizden özür bekleyecek biri değildi.

Sadece yanlış yaptığımızı, cahillik ettiğimizi, gülünmeyecek bir şeye güldüğümüzü, konuşulmayacak bir şeyi konuştuğumuzu kabul edelim yeter.

Ve bir daha benzer şeyler yapmamak için kendimize söz verelim.

Eminim bu bile onu çok mutlu ederdi.

Mekanı cennet olsun!

Yazarın Diğer Yazıları