İkram Kali

Kalemini satmayan gazeteci

İkram Kali

1985 yılında mesleğe ilk adım attığımda gazetecilikte önce edep erkanla, haddini bilmeyle, okura saygıyla, basın ahlak kurallarına bağlılıkla, doğru ilkeli haber anlayışıyla, az konuşup çok dinlemeyle ve bağımsız özgür  haberciliğin değerleriyle tanıştım. Gazetecilikte esas olan habere ve haberciye toplumda duyulan güven ve saygının olduğunu öğrendim.

Kalem kırmayı, işsiz kalmayı gördüm ama kalemini satmayı, birilerinin ayakçısı uşağı olmayı dezenformasyon çirkinliğini pek görmedim.

Meslekte Merhum Remzi Perihan, Yalçın Kitapçı, Nail Başıbüyük, Turan Şahinbaş, Ekrem Sunar,  Ekrem Sinaner, Faruk Turhan, İhsan Aslan, Sadık Kaplan ağabeylerimiz ile Faruk Keskin, Emin Toker, Yaşar Soycan, Cemalettin Aras, Kutbettin Güneş ve daha birçok arkadaşımız vardı.  Her birinden şahsen etkilendiğim abide  değerlerimiz vardı.

Hürriyet Haber Ajansı, Milliyet Haber Ajansı, Yurt Haberler Ajansı gibi ulusal basın kuruluşlarının merkezde en etkili isimleri genel müdürler ve yurt haberler müdürleriydi.  Ajanslar, gazeteler arasında rekabetin yanı sıra transferler yaşanıyordu.  Mesela gazeteciliğin temel taşlarından Taner Atilla Genel Müdür olarak Milliyet'ten Hürriyet'e geçtiğinde merkez dâhil Anadolu'da etkili illerdeki muhabirlerini takım halinde beraberinde götürürdü. Bu transfer ajanslarda, gazetelerde deprem etkisi yaratırdı.

Sorumluluk isteyen gazetecilik zevkli, şerefli ama zordu. Bilgisayar, internet, cep telefonu, google, fecebook, twitter, saniyeler içinde fotoğraf çekip haberi bulunduğun yerden yazıp göndermek, kopyala yapıştır, etiketle çoğalt yoktu. Ama doğru güvenilir, etkisi ve karşılığı olan ciddiye alınan haber ve namuslu ilkeli saygın haberciler vardı.

Gazeteciler arasında saygı sevgi temelinde çok keyifli dostluklar, meslekte dayanışmalar da yaşanırdı.  Haber atlatmak, gazetelerin manşetinde yer almak haberi yapan muhabir için başarı olduğu kadar Van basını içinde övünç kaynağıydı. Ulusal gazetelerde manşetlere çıkan haberler aramızda daha başarılı haberciliği teşvik ederken haber üzerine yapılan kritikler altın değerindeydi. Bürolarda yapılan yemeklerin lezzeti, çaylar etrafında gazeteci arkadaşlarımızın sohbetleri şakaları dile gelen anıları ders niteliğindeydi.

 1980'li yıllardı. Taner Atilla'nın habercilik kadrosunda yer alan önemli isimlerinden halen Yeni Çağ Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Hayri Köklü Hürriyet Haber Ajansı Van Büro Şefliğine kadro kurmak üzere geçici olarak gelmişti. Sabah gazetesi muhabirliği yapıyordum. Bazen yanına uğrayarak çayını içtiğim, sohbet ettiğim Köklü bir gün, "Vanlısın gençsin gel Hürriyet'te çalış burada iyi yerlere gelirsin" teklifinde bulundu. Gazetecilikte yaşanan transferler ve gazetecilerin ansızın kapı önüne bırakılarak işsiz kalması gözümü korkuttuğundan teklifi cazip bulmama rağmen kabul etmekten çekinmiştim.

 1989 yılıydı.  Gazeteci arkadaşlar dediler ki, Hürriyet Haber Ajanı Van Büro Şefliğine Erzurum'dan muhabir bir arkadaş gelmiş.  Bir iki haberde karşılaşarak " hoş geldin, başımızın gözümüzün üstüne geldin" dedikten sonra bürosunu ziyaret ettiğim o güzel insan gazeteci dostum Macit Gürbüz'dü.

Daha önce Diyarbakır Tercüman Gazetesi Bölge Temsilciliği ve Erzurum Milliyet Gazetesi Bölge Temsilciliği görevlerinde bulunan Macit, iri yarı yapısı güleç yüzü, Erzurum aksanı konuşmasıyla anlattığı fıkralarıyla gazeteciler ve Vanlı dostları arasında kısa sürede sevilerek kalıcı dostluklar kurarak içimizden biri olmuştu.

Memleketinden uzakta birde bekar olduğu için " garip"  sayılan biri Van kültüründe Vanlıların anlayışında ayrı bir değer görür.  Meslektaşım, arkadaşım Macit benim için garip değil ailemizden biriydi. Rahmetli anacığımın yaptığı Van yemeklerine bahçemizdeki çardağın altında neşeyle birlikte kaşık sallarken bende Macit'in bürosuna kendi gazete ofisine gider gelirdim. Aramızda ayrı gayrı yoktu.

Birlikte habere gittiğimiz Macit Gürbüz, gazetecilik mesleğine sevgisi, saygısı ve bir haber için verdiği yoğun emeği özen doluydu. Sorar doğrular haberini yazar, düşünür tasarlar fotoğrafını öyle çekerdi.  Macit'in omzunda çantasıyla haber  koşuşturmasını, fotoğraf çekerken deklanşöre heyecanla dokunuşunu ilgiyle izler takdir ederdim. 

Gazetecilikte gündeme damgasını vuran, ses getiren özel haberler yapmak, haber atlamak sevgili Macit Gürbüz için iş olmanın ötesinde meslek aşkıydı.

Vangölü Havzası Gazeteciler Cemiyeti'ni kurmak için birkaç arkadaşımızla 1990'lı yıllarda harekete geçmiştik. Macit Erzurum Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti'nden  tüzük örneği getirmiş bende tüzüğü Van'a göre güncelleyerek daktiloda yazmıştım.  Kurucu üye sayısını zar zor tutturarak cemiyetin ilk temelini atmayı başarmıştık.

 Yüreklice, dağ taş demden en olmadık yerlere gözünü kırpmadan haber için koşan yüzlerce habere imza atan gazetecilik başarısı nedeniyle çeşitli ödüllere layık görülen değerli dostum, meslektaşım Macit Gürbüz'ün aklklarda kalan unutulmaz manşet haberleri de var. İşte onlardan bazıları:

Macit İran Urumiye Rjan Köyü IKDP Lideri Mesut Barzani ile röportaj yapmıştı.  Barzani, dönemin başbakan yardımcısı Erdal İnönü ile İsveç'in Stockholm kentinde Kürt mültecilerle alakalı yaptığı gizli toplantıyı ilk kez Macit'e açıklamıştı.

Ferit Edgü'nün romanından uyarlanan, Erden Kıral'ın yönettiği ve ulusal ve uluslararası 5 ödül alan "Hakkâri'de bir mevsim" filminin çekildiği merkeze bağlı Yoncalı köyünde öldürüldükten sonra yakılan Bünyamin Orhan'dan geri kalan yanık bacağının ülke gündemine taşındığı "Gündemimizdeki Yanık Bacak" haber de Macit'in imzasını taşıyordu. Macit bu haberden yılın gazetecisi ödülünü almıştı.

Macit Beytüşşebap Çeman köyünde PKK ile amansız bir mücadele veren Jirki aşireti lideri Tahir Adıyaman ile görüşmüş Adıyaman, "PKK'ya Ağalar Kucak Açıyor"  diyerek terörle mücadelede bu çok önemli açıklamasıyla ülke gündemini uzun süre işgal etmişti.  Haberde Adıyaman, terörle mücadeleyi İslam'ın beşinci şartı saydığını söylemişti. Vangölü canavarının göl etrafından sıkça görüldüğü o yıllarda Macit'in yaptığı kapsamlı haber olan "Düş mü Gerçek mi?" başlıklı haber Hürriyet Gazetesi'nde sürmanşet yayımlanmış ve Van'da o gün 5 bin Hürriyet Gazetesi satılmıştı, bu bir rekordu. İran Kürdistan Demokrat Partisi'nin İran topraklarındaki kampına at sırtında giden Macit, kamplarda bir gece geçirerek İKDP ile ilk röportajı yapmıştı. Buruki aşiretinin efsane lideri Van'ın sevilen sayılan ismi merhum Kinyas Kartal ile son röportajı da Macit gerçekleştirmişti. Saddam'ın baskısı ile kaçarak ülkemize sığınan Kürt sığınmacılarla, Şemdinli'de bir köyden gizlice ve İran'ın haberi olmaksızın bu ülkeye gönderilirken görüşen Macit  bu gizli operasyonu ilk olarak fotoğrafladı ve duyurdu.   Macit bu haber sırasında OHAL vali yardımcısı tarafından dövüldü, makinesi ve flaşı kırıldı.

1999'da gazeteciliği şerefiyle onuruyla ve örnek gazetecilik anlayışıyla noktalayan Macit'in " Kaç PeKeKe'li Ölmüş Abe?" ve "Kürtleşen Türkler" adlı iki kitabı bulunuyor. Sürekli sarı basın kartı sahibi Macit kardeşim 2000 - 2015 yılları arasında Atatürk Üniversitesi'nde öğretim elemanlığı, Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Basın Danışmanlığının ardından Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümünde öğrencilere fotoğraf eğitimi verdi, 2015'te emekliye ayrıldı.  Ama Macit yazmaya fotoğrafa çekmeye tabi ki devam ediyor.

Özlemle andığım güzel günleri birlikte geçirdiğim değerli dostum Macit'le  sosyal medyada sohbet ederken mazide kalan anılarımızı karşılıklı yazalım dedik.  İlk yazı aylar önce  "Selam Olsun…" başlığıyla Macit'ten geldi. O güzel satırları bu köşede okurlarımızla paylaşmıştım. Yukarıda okuduğunuz satırlar da Van Gölü'nden Erzurum yaylalarına sevgili Macit'e gitsin. Değerli dostuma, arkadaşıma ailece sağlıklı uzun ömürler ve esenlikler diliyorum. 

 

Dalan Geli gabağan geli

Yıl 1990. Vanspor 2. Ligde mücadele ediyor. İran Batı Azerbaycan Bölge Valiliği devre arası kampı için Vanspor kafilesini Urmiye'ye davet etmişti.  Mustafa Altındağ'ın teknik direktör olduğu, valiliğin desteklediği  Vanspor'la İran'a gittik. Basın mensubu olarak kafilede Hürriyet Haber Ajansı Şefi Macit Gürbüz, Anadolu Ajansı Bölge Müdürü Müslüm Aktürk ve Sabah Gazetesi Van Temsilcisi olarak ben bulundum.  Maceralı yolculuk sonrası Urmiye, Hoy, Mahabad, Tebriz 'de geçen 15 günlük kamp süresi yararlı olmuştu.

Tebriz de saha kenarında izlediğimiz Traktör Şazi -Vanspor dostluk maçında unutmadığımız bir an yaşadık.  Vanspor'un baskın olduğu maçta Vansporlu İbrahim Hakkı'nın sağdan ataklarına ve ceza sahasına bindirmelerine sinirlenerek tepki gösteren İranlı teknik direktör el kol hareketleriyle defans futbolcusuna," Cafeeer dalan geli, kabağan geli" diye uyarınca yanımda bulunan Macit , " İkram hoca ne diyor" dedi. Ben de " yanına, önüne geliyor, dikkatli olun" diyerek futbolcularını uyardığını söyledim. Dilimize düşen bu ifadeyi hatırladıkça İran'da günlerce güldük. Van'a döndüğümüzde " Cafeeer dalan geli, kabağa geli" sözünü Macit'in Erzurum aksanıyla her defasında söylemesi aramızda espri malzemesi olmuştu.

 

"Basın kağıt üzerinde vicdandır." M. Mudgeridg

Yazarın Diğer Yazıları