İkram Kali

Rolünü oynadı ve gitti

İkram Kali

Eski İnönü İlkokulu’nda okuyordum. Öğlen okuldan çıkmış sallana salana eve gidiyordum. Tekel binasının arkasındaki Yörükoğlu ailesine ait Van Oteli önünden geçerken otelin altındaki karpuzcu dükkânına Adana Ceyhan karpuzunun kamyondan elden ele fırlatılarak  boşaltılması ilgimi çekmişti. Adamlar işlerini yaparken ben karpuzların düşürülmeden ritmik uyum içinde elden ele atılışını çocuk merakıyla izlemeye dalarak  eve gitmeyi unutmuştum.

Karpuz dükkânın içinde kendisine atılan karpuzları tek eliyle alarak diğer elindeki bezle bir hamlede silip itinayla dizen arada, “ Kesmece bunlar, çocuk parmağını kesti “ diye bağırarak karpuz reklamını yapan, çalışanları yüksek  sesle motive eden güler yüzüyle etrafındaki insanlarla sözlü şakalar yapan biri vardı.   Seçtiği karpuzdan kestiği kan kırmızı üçgen dilimi karpuzun üstüne gösterişle yerleştirerek manav ustalığını sergileyen adama dikkat kesilmiştim. O adam rahmetli Şoratan Salih  yani Salih Üçdal’dı.. Onu ilk defa o zaman görmüştüm.

Şortan Salih abimizin daha sonraki yıllar tanık olduğum cam çay bardağı satışını da hiç unutmam.

Eski sebze halinin önünde  dört tekerlekli seyyar arabasının tahta kenarına ağız kısmından tuttuğu çay bardağını altıyla hızla  vuruyordu. Vururken, “Paşabahçe bunlar, kırılmaz, patlamaz, çatlamaz” diye bağırıyordu. Şortan’ı ilgiyle izleyen yaşlı bir amca açığını yakalamış düşüncesiyle,  “Bardağın alt tarafının kenarını tahtaya vurarak kırılmaz diyorsun.  Ağız kısmını vur bakalım kırılıyor mu kırılmıyor mu” deyince Şortan pratik zekâsıyla “Sen de g…le oturuyorsun. Ağzınla otur bakayım dudağın eziliyor mu ezilmiyor mu? Sana satılık bardak mardak yok… “ diyerek anlamlı ifadeyle tepki göstermişti.

Gerçek bir emekçi olan Şoratan Salih’in arkadaşı dostları arasında her kesimden her türlü insan vardı.  Van’ın hatırı sayılan saygın eşrafları da, varlıklı tüccarları da, yoksul insanları da, işçisi de köylüsü de memuru da onu sever sayardı. Ona takılırdı.   Şoratan Salih’e bulaşanlar en galiz küfürler karşısında gülümseyerek psikolojik olarak rahatlıyorlardı.

 Gazeteye  ziyarete geldiğinde,  “ Vanlı dostların arasında en çok kimi seversin” şaka yollu soruma her defasında “ Hepsini severim, bende sıralama yoktur” derdi. Bölgede yaşanan olaylara,” Hepimiz kardeşiz. Askerde bizim oğlumuzdur, anarşist de. Bu Amerikan oyununa gelmeyelim. Asker şehit olduğu zaman da, anarşist öldüğü zaman da içimiz acıyor. Anaların gözyaşı dursun.  Her zaman barıştan yanayız. Barış için hepimiz elimizden, dilimizden gelen çabayı gösterelim” derdi.

Şoratan Beşiktaş’ın tutkulu hasta taraftarıydı.  Beşiktaş forması ve şapkasını giyerek maçları izlerdi. Fenerbahçe’ye  ‘Yunan takımı’ söylerdi.  Muhabbet kuşunu,  ailesini, çocuklarını, arkadaşlarını, dostlarını ve Van’ı çok ayrımsız sevdiğini anlatır. Beşiktaş ve muhabbet kuşunu daha çok sevdiğini anlatırken “ Eve girdiğim andan itibaren muhabbet kuşumla vakit geçiririm. Namaz kılarken yemek yerken otururken kuşum omzumdan dizimden eksik olmaz “  diye anlatırdı.

Van’ın gülen yüzünü Şoratan Salih’i mutlu etmek düşüncesiyle Beşiktaş Vodafon Arena açılışına göndermeyi düşündüm.  Beşiktaş camiasına yakın bir dostumuzla konuştum. Kartal Yuvası’nın kendisini giydireceğini, ulaşım konaklama ve Beşiktaş Arena’ya girişi ile Beşiktaş TV’ye çıkmasını ayarlayacağını söyledi. Herşey tamamdı. Son anda çıkan aksaklık nedeniyle Salih Abi Vodafon Arena açılışına gidemedi. Kader bu. Gidemediği stadyumunun açılışının gerçekleştirildiği gece hayata veda etti.

***

2013 yılında Şoratan Salih ile İşinin Erbabı yazı dizisi için keyifli bir söyleşi yapmıştım. Filmlere konu olacak renkli hayat hikâyesinden kesitler aktarmıştı.

Şoratan lakabının nereden gediğini sorduğumda şöyle demişti: “50'li yıllardı, eski kapalı sebze halinde (Peynirciler çarşısı)  belediye tarafından dükkan kiralama ihalesi yapıldı. Bir dükkan bende kaldı.  Belediye reisi rahmetli Salih Türkoğlu bana adın nedir dedi. Bende Salih Üçdal dedim. Rahmetli Refik Akay araya girerek reis bey onun adı Şoratan Salih'tir dedi.  Reis bey benim adım Salih Üçdal'dır dedim. Reis beyde ‘Boş ver senin adın Şoratan (Dam oluğu) Salih olsun. Bir şey olmaz’ dedi. O gün lakabım Şoratan oldu.  Bana Şoratan Salih derler. Şoratan sözüne asla kızmam, gücenmem.”

***

Şoratan Salih’in anlatırken mutlu olduğu sinema geçmişi de vardı.  İstanbul'da kaldığı yıllar ekmek kavgası için figüran olarak filmlerde rol almıştı. İlk olarak 15 lira yevmiye ile  1969  yılında yönetmenliğini  İsmail Koushan'ın yaptığı  başrollerde  Cüneyt Arkın, Shahin Khalili, Gülsüm Kamu, Cihangir  Gaffari'nin oynadığı " Melikşah"  filminde   figüran olmuş.  Senaryo gereği pehlivan bezirgan başı Şoratan Salih’i yere vurmuş, kılıcını boğazına dayamış, beline tekme sallamış.  Canı yanan Şoratan, “Bu nasıl filmdir,  dayak yemekten canım çıktı “ diyerek takma sakalını çekip atarak film setini terk etmiş.

1970 yılında yönetmenliğini Safa Önal'ın yaptığı,  başrollerde  Sadri Alışık, Kartal Tibet , Esen Püsküllü'nün oynadığı namuslu  dolandırıcıların  macerasını anlatan "Arkadaşlık Öldü mü?"  filminde sarhoş rolünü oynar.  1969'da yönetmenliğini Çetin İnanç'ın yaptığı, başrollerde Nebahat Çehre , Demir Karahan , Yıldırım Gencer , Feri Cansel , Aynur Aydan , Tansu Sayın , Danyal Topatan'ın oynadığı  bu  filmde casuslara karşı mücadele öyküsünü anlatan  macera filmi  "Demir Pençe Casuslar Savaşı" filminde polis şefi rolünde  kendini gösterir..1969 yılında  aynı kıza aşık olan iki arkadaşın unutulmaz güzellikteki aşk ve fedakarlık öyküsünü anlatan,  yönetmenliğini Atıf  Yılmaz'ın,  senaristliğini  Safa Önal'ın yaptığı, başrollerinde;   Sadri Alışık, Fatma Girik, Erol Büyükburç, Pervin Par'ın yer  aldığı  "Menekşe Gözler "filminde ve  1971 yılında yönetmenliğini, senaryosu ve başrolünü Yılmaz Güney'in üstlendiği, Müşerref Tezcan, Kuzey Vargın, Yıldırım Önal'ın rol aldığı  'Baba' filminde kumarhanede kumar oynayan adam rolünde beyaz perdeye adını yazdırır. Memleketim Van bambaşka bir yerdir, İstanbul'da hoşgörü, sabır yoktur diyerek yeniden Van’a geri dönmüş. Vanlı TRT müzik yapımcısı İsmail Güngör Şoratan Salih ve Aloşu  ‘Kokteyl’ proğramında TRT ekranlarına çıkarmıştı.

***

‘Batan geminin malları’ sloganıyla mağazalarda elde kalan, numaradan düşmüş, serisi bozulmuş, biraz modası geçmiş giysileri ve yılbaşında Milli Piyango biletlerini “ Ya çıkarsa, Ya ayvayı yersen “   sloganıyla satarak geçimini sağlardı. Öğlenden sonra çalışmazdı.Dostlarına takılır pişti oynardı. 

***

 Hayatı renkli anılara sahne olan Şoratan Salih’e Vanpostası Gazetesi sahibi, Van’ın eşrafından merhum Fikret Akyol ağır şakalar yapar. O şakalardan birini  Salih Üçdal’dan dinleyelim:

“Bir gün moralim çok bozuktu. Param da yoktu. Van'ın eşrafından Hacıoğlu Fikret Akyol beni gördü. Bana gemilerin mi battı, moralin bozuk dedi. Bende parti malı bulamadım, ondan moralim bozuk dedim. Bana dedi ki  ‘Vıle yetim, ben eve telefon açıyorum. Evdeki gardırobu  elbiselerimi getir sat’ dedi.  Bende yaylı at arabası tuttum. Evdeki elbiseleri ve gardrobu alıp getirdim.  Eski toptan sebze halinin yanında elbiseleri hemen sattım, gardırop kaldı.  Öğlen yemeği yemek için dolabı sebzeci Doğan'a    bıraktım . Dedim ki “ alan olursa 15 söyle, en son 12,5 liraya sat gitsin Doğan'da Fikret beye telefon açıyor. Gardıroba 12,5 lira veriyorlar diyor.  Fikret abide satma hemen dolabı yak diyor.  Neyse yemek yedim yürüdüm, bir baktım ki dumanlar yükseliyor. Bende, kendi kendime, alla allah yazık acaba kimin dükkânı yanıyor dedim. Baktım satacağım gardırop yanıyormuş. Bağırıp çağırdım yardım istedim.  Hacıoğlu Fikret de o arada geldi. Baktı gardorbu yanıyor. Silahı başıma dayadı ve bana ‘ha benim namusumu yaktın, ha gardırobu seni öldüreceğim’ dedi.  Bende bahtına düştüm, ben yakmadım dedim. Orda yakanlara başladım ağır küfürler etmeye. Doğan'da benim her küfürüm sonrası ‘he vallah’ diyor. Hâlbuki yakan  Doğan’mış. Ben küfür ediyorum Doğan da ‘he valla gardaş haklısın’ diyordu. Daha sonra Hacıoğlu'na bir horoz aldım. Dolap meselesini bu şekilde hallettik. Bugün bu şakayı ne yapacak Vanlı, ne de benden başka hoşgörüyle kaldırabilecek kimse var.” 

***

Belli etmese de evlat acısıyla yüreğinin bir tarafı yıkıktı. Yaşadığı zorlukları, sorunları dert  etmeden kendisini yaşamını doğal akışına bırakan Şoratan Salih’in yüzünde tebessüm  her halinde  kötülüklerden uzak heyecan  vardı. Öyle ki “ Öldüğümde cemaat beni gülerek mezara bırakacak, taziyeme gelenler beni hatırlayarak  gülecek” diyecek kadar kendisini  bilen biriydi.  

Şehirleri anlamlı kılan sokakları, mahalleleri kadar yaşama anlam ve değer katan özellikli insanlarıdır.

 

“İnsana, hayvana, çevreye zarar vermeyeceksin. Cimri olmayacaksın. Mert olacaksın. Yalan konuşmayacaksın. Kimseyi aldatmayacaksın. Gıybet etmeyeceksin Haram yemeyeceksin” diyen  gönül insanı Şoratan Salih  çevresi için psikolog konumundaydı.

Akranlarının Şoratan Salo dedikleri, yaşından küçüklerinin Şoratan Salih abisi yaşamın kendisine biçtiği rolü Kemal Sunal tadında hakkıyla oynayarak gülerek güldürerek  gitti. Van’ın toplumsal bahçesinden bir çiçek daha soldu. Vanlılar güzel bir insanını daha kaybetti. En büyük arzusu eşiyle birlikte Hacca gitmekti. Nasip olmadı.

Allah rahmet etsin.

Naci Ergin

Salih Üçdal’ın ölümü üzerine yazarken Van eşrafından Ulugöl Ticaret’in kurucusu merhum  Şahap Ergin’in oğlu Mehmet Naci Ergin’in ölüm haberi geldi. Ulugöl Ticaret Vanlılar için adres gösterme noktalarından biriydi.  Küçük ev aletleri ve kasap, berber, terzi gibi küçük esnafların araç gereçlerinin bulunduğu dükkandı. Naci babasından devraldığı iş yerini yıllar sonra kiraya vererek emeklilik yaşıyordu. Değerli dostumun ani kaybı beni de üzdü. Sohbetinde kibarlık, lezzet vardı. Mehmet  Naci Ergin’e Allah’tan rahmet ailesi ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.  

 

Yazarın Diğer Yazıları