Şahin Akçap

Bir zamanlar Ecevit

Şahin Akçap

Bir 5 Kasım günü aramızdan ayrılmıştı.

 

Yürekli çıkışıyla Türk politik yaşamının en karizmatik lideriydi.

 

Beyefendiydi…

 

Kibardı…

 

Kendini en acımasız eleştirenleri bile efendi kişiliğiyle olumlu karşılardı. Bilirdi ki her eleştiri yaptığı insan çalışmalarına ayna tutardı.

 

1980 öncesi CHP Gençlik kollarında sorumluluk aldığımızda adını dağlara taşlara yazan gençlerden biriydik.

 

Nasılda tavır koymuştu:

 

“Topraklarına haşhaş ekme!” Diyen dünyanın kabadayısı ABD’ye…

 

“Hiç kimse bizim tarım politikamıza karışamaz!” Derken coşkulu miting meydanlarında ak güvercinleri kanatlandıran şair, gazeteci, yazar ve munis insan birden şahinleşen bir lider olabilmişti.

 

Köy Enstitülerine kıyan ağaların, beylerin kara düzenine:

 

“Ak günler bizim!” Duruşunu gösterebilmişti.

 

En büyük projelerinden biriydi Köy-Kent projesi…

 

Anadolu’nun bire bin veren bereketli topraklarının giderek doğasını katleden dünyaya bir umut olacağını bilmişti.

 

Ülkesinin subaşlarını tutanların sömürü düzenine karşı; aş, ekmek ve özgürlük türküsüyle karşı koyabilme cesaretini gösterebilmişti.

 

Maden ocaklarındaki iş kazalarında yanına tek bir koruma almadan, Rahşan Hanımın hazırladığı sefer tası ile maden emekçilerine ulaşarak acılarını paylaşabilmişti.

 

Mütevaziydi…

 

Ev bark, para pul biriktirmek yerine tıpkı ulusal kurtuluş savaşımızın lideri gibi halkının sonsuz güven ve sevgisini biriktirmişti.

 

Şiir yazıyordu…

 

İç ve dış politikada ülkesindeki ve dünyadaki en güven duyulan liderdi…

 

Kıvırtmayı beceremezdi. Günü kurtarma yalanlarına asla sığınmamıştı.

 

O halkının yüreğinde sonsuza kadar yaşayacak bir Karaoğlan’dı.

 

Çığ gibi büyüyen güven ve sevgisi içteki ve dıştaki çıyanları rahatsız etti.

 

Demokrasi onun için en kutsal değerdi…

 

İnsanların dinine, mezhebine, etnik kökenine saygılıydı.

 

Hayat felsefesi içinde “höt“ , ”zört” yoktu.

 

Büyük kent varoşlarından, kırsalın en uç noktalarındaki insanların yaşam biçimini bilirdi.

 

O’nun insana ve ülkesindeki değerlere bakış açısı o unutulmaz şiirinin içeriğinde yemyeşil bir yediveren gibiydi.

 

Rahmetle anıyor ve o unutulmaz şiirini paylaşmak istiyorum:

 

 

Pülümür’ün Yaşsız Kadını

 

 
Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
Yaşını sordum bir giz gibi güldü
Kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
Yüzüne baktım bir giz gibi güldü
 
Bir asa vardı elinde
Bir solmuş kırallığın
Kadifeden harmanisi üzerinde
Bir hititliydi o bir selçukluydu
Bir ermeniydi bir kürttü
Bir türk
 
Yaşını sordum bir giz gibi güldü
Koluma girdi bir soylu kadınca
Tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini
Beni tek gözlü sarayına götürdü
Köy yapısı kulübesinin
 
Zamanı onda yitirdim ben
Yitik zamanlara onda eriştim
En soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında
Bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim

Yazarın Diğer Yazıları