Şahin Akçap

Ağaç düşmanlığı

Şahin Akçap

Çok değil birkaç hafta önce bir haber gülümsetti bizi.

 

Kırsal alandaki arsasına ev yaptırmayı planlayan Karadenizli güzel bir manzarası da olsun diye en güzel noktaya oturtmak ister evini. Ancak koca bir çam ağacı tam o noktanın üzerindedir.

 

Vazgeçmez ve o ağacın tek dalına bile dokundurmadan çizdirdiği planla evini yaptırır. Ağaç tam evin orta yerinden yükselmeye devam eder. Çatı planındaki değişiklik o güzelim ağaca kıyılmasını önlemiş olur. Ağaçla ev bütünleştirilir.

 

Geçmişte de Ergün Poyrazı’ın en çok satan bir kitabından okuduk…

 

Bir zamanlar Şehri-i İstanbul’a Büyükşehir belediyesi başkanı olan zat İstanbul’un sokaklarını Avrupa’dan getirttiği fidanlarla donatmayı planlar. Gelen ağaçların kökleri yollarda kurumuştur. Küffardan gelen onca ağaç telef olur, İstanbul’un toprağınca kabul görmez. Fidanlara yatırılan para çarçur olmuştur.

 

Ve son günlerde adı Aksaray olacak devasa saray için getirtilen dünyanın parasına mal olan fidanları da Anadolu toprağı inat edercesine kabul etmez. Kök salmaz can suyu verilse de… Yani geçmişteki hata bugün yinelenmiş olur… Hani geçmişten ve hatalardan ders alınırdı?

 

Anadolu’nun dört bir yanını kuşatmış türü ve niteliği envai ağaç dururken…

 

Yani meşe… Ardıç… Gürgen… Çınar… Salkım söğüt… İğde… Kavak… Çam… Sedir… Katran gibi ağaç türlerimizin içine kıran düşmüş yanılgısına düşünülerek yoksul halkın vergilerinden harcanan binlerce lira nasıl heba edilir? Bu yanlışta ısrar edenlerin hiç mi vicdanları sızlamaz?

 

Din tarihine bir göz attığımızda çağının devrimcisi olarak nitelendirilen Hz Muhammed’in  ( S.A.V) ağaca dair güzel bir sözüyle karşılaşırız.

 

“Hiç ölmeyecekmiş gibi ağaç dik.”

 

Halkımızın güzel sözleri arasında da ağacın özge bir yeri vardır:

 

“Yeşile bakmak sevaptır.”

 

“Yaş kesen baş keser.”

 

Galiba aklıevvel ve işleri güçleri toprağın bağrına beton ekmek olanlar için yeşile bakmak sevaptır sözü rengi yeşil Dolar ile karıştırılıyor.

 

Günlerdir İstanbul’da Üsküdar’da Camii yapacağız diye yeşile kıyıp yok edenlere karşı eylem başlatıldı. Eylemin gerekçesi yargı kararına rağmen inşaat yapma yetkisine sahibim diyen yüklenicilerin yasaları takmayışı…

 

Sözcü Gazetesi cami yapılacak yerin krokisini birinci sayfasında yayınladı. Ve sekiz sütuna manşet haberinde dedi ki:

 

İhtiyacın çok üzerinde camii varken Üsküdar Validebağ korusuna camiyi bahane ederek iş makineleriyle girenler yargı kararına uysunlar.

 

Kendisini iş makinelerinin önüne atan C.H.P Milletvekili de yeşile kıymayın. Bu bölgede benim arsam var. Gelin oraya yapın ihtiyaçsa camiyi diyerek zabıtanın ve halkın karşı karşıya getirilmesini kınadı.

 

Durum bu…

 

Ağaç düşmanları Nazım Hikmet’in o güzel şiirini akıllara getirdi:

 

“Sana düşman bana düşman/  düşünen insana düşman/Akan suyun/Meyve çağındaki ağacın/ Vatan ki bu insanların evidir onlar vatana düşman sevdiğim.”

 

Sadece Nazım Hikmet mi yazdı otu, ağacı, çiçeği, böceği?

 

Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Karacaoğlan, Âşık Veysel ve diğerleri de ağacın kutsallığından söz etti.

 

Yeşilin önemini kavrayan yurtsever insanlarımız her doğan için bir ağaç dikme geleneğini besmele gibi kutsadı.

 

Bakınız Pir Sultan Abdal geçmişten bugüne nasıl sesleniyor:

 

OL BENİM SARI TANBURAM

Ol benim sarı tanburam,
Senin aslın ağaçtandır.
Ağaç dersem gönüllenme,
Kırmızı gül ağaçtandır.

Ali Fatıma'nın yari,
Ali çekti Zülfikar'ı.
Düldül atının eğeri,
O da yine ağaçtandır.

Ali gitti Hakk'a yetti,
Zülfikar'ı derya yuttu.
Sa'd-i Vakkas bir ok attı,
O da yine ağaçtandır.

Nurdandır Kabe eşiği,
Cihanı tuttu ışığı.
Hasan Hüseyn'in beşiği,
O da yine ağaçtandır.

Yeter Pir Sultan'ım yeter,
Dertlilere derman katar.
Türlü türlü meyve biter,
O da yine ağaçtandır.

Yazarın Diğer Yazıları