Prof. Dr. Nurten Laleci Sarıca

Yeni yıla girerken

Prof. Dr. Nurten Laleci Sarıca

2019’un ardından günümüzün vazgeçilmez sosyal medya araçlarından biri geçmiş yıllarda aynı tarihte yaptığım paylaşımları karşıma çıkarınca şunu gördüm. Hep iyilik, güzellik, mutluluk ve sağlık gibi dilekler var. Oysa iyilik kadar hastalık da mutluluk kadar üzüntü de hayatın bir parçası. Hatta birbirleriyle anlam kazanmakta her şey. Örneğin hasta olmadan hiçbirimiz sağlığın kıymetini anlayamıyoruz. Dişimiz ağrımazsa yemek yemenin, yiyebilmenin ne kadar önemli bir yetenek olduğunu, ağzımıza aldığımız her bir lokmayı ağrısız, acısız çiğnemenin keyfini, dişimizin ağrımadığı zamanlarda ne kadar rahat olduğumuzu fark edemiyoruz hiç.

Geçmişte değerli bir yakınım yeni yıl için şöyle dileklerde bulunmuş: "geçen her saniyenin bizi sonsuz mutluluğa yaklaştırabileceğini idrak ettiğimiz; gülümsemenin de bir sadaka olduğunun bilincinde olduğumuz; bağışladığımız ve bağışlandığımız; karıncayı bile incitmediğimiz, incitilmediğimiz; eğilip bükülmeden dik durabildiğimiz; sağlığımıza da hastalığımıza da şükredebildiğimiz; geçen zamanın değil yaşananların tekâmül ettirdiğini fark ettiğimiz; attığımız her adımı, sarf ettiğimiz her sözü ölçüp biçtiğimiz bir yıl, hattâ bir ömür dilerim. Her biri ayrı güzel dilekler. Katılmamak elde değil.

"Küçük Prens" adlı romanı birçok kişi bilir. Fransız Edebiyatı'nın Dünya Edebiyatı'na mal olmuş eserlerinden, ülkemizde de okullarda okunması önerilen bir kitaptır. Adına bakınca çocuklara hitap eden bir kitap gibi algılansa da içeriğinde büyüklere, yetişkinlere de yönelik birçok eleştirinin olduğu, düşünsel bir kitaptır aslında. Kendi gezegeninden yeni yerler görmek, keşfetmek niyetiyle yola çıkan ve yedi gezegenden sonra dünyamıza inen Küçük Prens'in yaşamı sorgulamasına tanık oluruz kitap boyunca. Kahramanın gittiği gezegenlerden birinde sadece bir kral yaşamaktadır. Buyruğu altında yöneteceği hiç kimse yoktur. Küçük Prens'i görünce ona ne yapması ne yapmaması gerektiğini söyler sürekli. Bundan hoşnut olmaz kahramanımız ve oradan ayrılmak ister. Kral gitmemesini emreder ve kalırsa onu Adalet Bakanı yapacağını söyler. Küçük Prens gezegende yargılanacak hiç kimsenin olmadığını söyler. Bunun üzerine kral:

"O halde sen de kendini yargılarsın" der.

"Kendini yargılamak diğer insanları yargılamaktan çok daha zordur. Kendini gerektiği gibi yargılayabilirsen, gerçek bilgeliğe ulaşmışsın demektir."

Küçük Prens söylenenleri düşünür:

"Eğer kendimi yargılayacaksam, bunu her yerde yapabilirim" der,

"…Burada kalmama gerek yok."

Çok önemlidir kralın sözleri. İnsanın en çok zorlandığı şeylerden biridir kendini yargılamak. Çünkü insan yaptığı her işin, söylediği her sözün kendince haklı bir gerekçesini üretir. Kendi hatasını görmeyi pek kabul etmez. O hep doğru, hep haklıdır. Kendince. Ya diğerleri. Onları yargılamak konusunda zorlanmaz. Kolayca söyler sözünü. Söylenenin veya yapılanın ardında saklı olan gerçeği bilmeden ne de kolay yargılarız başkasını ve hemen suçlarız. Nasıl yaparız bunu? Sözle, tavırla, davranışla, bakışla, konuşuyorsak ses tonumuzla yaparız bu yargılamayı. Oysa konu kendimiz isek hep haklıyızdır, çünkü kendi hatamızı kabullenmek zor gelir. Çünkü haklı gerekçelerimiz vardır. Kendimize gösterdiğimiz anlayışı başkasına göstermeyiz. Kendimize adil, başkasına yargıç oluruz. Oysa bunun tersini de düşünerek yanıldığımızı, yanlış yapabileceğimizi de bir kenarda tutup kendimizi öyle değerlendirirsek belki de zoru başarmış olacağız. Kitapta da söylendiği gibi "gerçek bilgeliğe" ulaşmış olacağız.

Bu bağlamda Cengiz Numanoğlu'nun "Ne bir savcı kalırdı ne bir yargıç ne yasa; şu insanoğlu önce kendini yargılasa" sözünde olduğu gibi kendimizi yargılamayı başarabilirsek, başkalarının yargılamasına ihtiyaç duymayacağız. Yaşadıklarımızdan, deneyimlerimizden ders alarak yeniden şekillendirmeye çalışmalıyız hayatımızı. Çevremizle kurduğumuz iletişimimize de yansıyacaktır bu durum. Kendimizi yargılarsak, başkalarını yargılamaktan vazgeçeceğiz. Böylece çevremizle olan ilişkilerimizde daha hoşgörülü, daha anlayışlı ve daha saygılı olabileceğiz belki.

İşte yılın son günü bu düşüncelerle tüm okurlara yeni yılın hoşgörü ve anlayış getirmesini; adalet ve doğrulukla çevremizdekileri değerlendirmeyi ve en önemlisi tamamladığımız bu yılı nasıl geçirdiğimizi, neleri yanlış yaptığımızı düşünerek, kendimizi yargılamayı deneyip yeni bir yıla merhaba demeyi diliyorum. Her şey geçiyor, bitiyor, tükeniyor. En hızlı geçeni de zaman. Geri dönüşü yok, telafisi yok ne yazık ki. Ölen ve olana yapacak bir şey yok denir ama gelecek olan henüz yaşanmamış olan için yeni umutlar her zaman vardır. Geride bırakılanlara üzülmek yerine yeni başlangıçlara umutla bakarak, edindiğimiz tecrübelerin bizi iyiye ve güzele götüreceğini düşünerek girelim 2020'ye.

Yazarın Diğer Yazıları