Prof. Dr. Ahmet Özer

Yerel seçim sonuçlarının 'kürt sorunu ve olası çözümü' üzerindeki etkileri

Prof. Dr. Ahmet Özer

1.Giriş

30 Martta yapılan “Yerel Seçimler” genel olarak mecliste grubu olan partiler arasında geçti. Resmi olmayan sonuçlara göre Türkiye genelinde AKP %45.5 ile seçimin galibi olurken, anamuhalefet partisi % 27.8 ile beklenenin altında kaldı, MHP %15.2 ile oyunu artırdı, BDP ise % 7 civarında oy aldı.

Bir kere 2009 seçimlerinde ortaya çıkan bölgesellik bu seçimlerde de kendini gösterdi. Sözgelimi CHP (6 büyük şehir, 7 il, 162 ilçe belediyesi ile) yurdun batısındaki kıyı şeridinde varken, doğuda ise  (3 büyük şehir, 8 il, 66 ilçe 26 belde belediyesi ile) BDP’nin hâkimiyeti görülmektedir. AKP yurt sathına yayılmış biçimde 18’i büyükşehir olmak üzere 49 il, 561 ilçe belediyesi ile birlikte gene belediyelerin büyük çoğunluğunu aldı. MHP de son zamanlarda giderek yükselişte olan kıyı milliyetçiliğinin tezahürü olarak, 3 büyükşehir  5 il ve 102 ilçe belediyesi kazandı.

Yerel seçim sonuçlarının en önemli sonuçlarından biri de hiç kuşkusuz Kürt sorunu açısından taşıyacağı anlam(lar)dır. Bu seçimin Kürt sorununa etkileri iki bakımdan ele alınabilir: Biri bölgenin temel aktörlerinden olan BDP ve AKP açısından ortaya çıkan sonuçlardır, diğeri de iktidar ve diğer muhalefet partileri açısından yapılacak değerlendirmedir. BDP açısından da seçim sonuçlarının çözüm ve barış süreci açısından taşıdığı anlam ile  BDP eşgenel başakanı Selahaddin Demirtaşın dile getirdiği “demokratik özerkliğin inşasının” Türkiye ve Kürtler bakımından içerdiği mesajların değerlendirilmesi  önemli.

2.Seçimlerin Kürt Meselesine Etkileri

Kürt meselesinin çözümüne olası katkılarına gelince, en başta şu söylenebilir: AKP ve BDP’nin bekelenin üstünde oy almaları çözüm sürecine verilen desteğin devam ettiğini göstermesi olarak okunacak ve ileri sürülecektir. Nitekim ana muhalefet partisi CHP  ve MHP’nin Doğu ve Güneydoğudaki illerde oy oranları %1 civarında dolaşması bunun bariz kanıtıdır. Bu durum hem bundan sonraki cumhurbaşkanlığı seçimi hem de bir yıl sonra yapılması bekelenen genel seçim açısından kayda değer mesajlar içeriyor. CHP ve  MHP’nin oy toplamının AKP’nin toplam oy oranlarını geçmemesi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başbakanın elini güçlendirdiği gibi, BDP’yi de bu seçimler için anahtar parti konumuna getirdi.

3. Çözüm Süreci ve Demokratik Özerkliğin İnşaası Meselesi

BDP bu seçimin galiplerinden biri sayılır. Nedeni de açık. Bir kere elinde bulunan bütün büyük il belediyelerini (Diyarbakır, Van, Batman, Siirt, Hakkari, Şırnak, Tunceli) korudu, bunlarla birlikte biri Büyükşehir (Mardin) olmak üzere üç il belediyesi (Ağrı, Iğdır, Bitlis) daha (AKP’nin elinden alarak) kazandı. İlaveten Diyarbakır, Van, Bitlis, Mardin, Batman, Hakkari ve Şırnakta hemen hemen (her ilde bir iki fireyle) bütün ilçeleri alması dikkate değer bir durum arz ediyor. Şanlıurfa ve Muşta  oyunu epeyce artırması ve (batıda bekleneni vermese de) HDP adıyla seçime giren partiyle birlikte ilk defa %10 civarında bir oya yaklaşmış olması psikolojik eşiğin aşılması açısından son derece önemlidir.

BDP ve AKP’nin bölgede ulaştığı oy oranları %90’nın üstüne çıktı. Bu iktidar açısından sadece ahlaki değil, siyasi ve pragmatik olarak da adım atmasında sorun olmadığını gösteriyor. Bu tabloyu Kürtler de bu minvalde yorumlayacak,  BDP ve Öcalanın AKP ile yürüttüğü çözüm ve barış sürecine desteğin devam etmesi gerektiği şeklinde okuyacaktır. Dolayısyla, içerdeki Öcalanın sesi daha gür çıkacak, diyalog sürecinin müzakereye evrilemesi için ısrar edecek, artık bunun bir iktidardan ziyade bir devlet projesi olduğunu, iktidarın çözüm ve barış projesini yürütmek zorunda olduğunu daha net ve yüksek sesle dillendirecektir ki, bu durum Kürt Sorununun nihai bir çözüme kavuşturulmasını isteyenler için isabetli bir gelişme olarak görülecektir. AKP de aldığı yüksek oy oranını yürütmekte olduğu sürecin kendi seçmeni tarafından onaylandığı şeklinde yorumlayarak, çözüm sürecini Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası gündeme getirerek bir adım ileriye götürmek istediğini bundan sonra her fırsatta dile getirecktir.

İşin diğer boyutu demokratik özerkliğin inşaası meselesidir. Kürt cenahı seçim döneminde “öz yönetimle, özgür kimliğe”  şiariyle bunun işaretini vermişti zaten. Eş genel başkan Demirtaş’ın açıklamaları da bunu teyid ediyor. Bu Kürtlerin beklediği bir şey. Ancak Türkiye buna ne kadar hazır, bu tartışılır. Her nekadar Demirtaş “özerklik ilan etmiyoruz, anadilde eğitim, çok dilli belediyeclik, Alevi, Arap, Süryani, Ezidiler gibi kendilerine oy vermiş inanaçlara özerklik gibi konuları devletten beklemek yerine kendimiz yapacağız, inşaa dediğim bu” dediyse de; bu açıklama, yılların inkarcı politikalarının da etkisiyle batıda bir tedirginiğe yol açmış görünuyor.

Bu seçimin ortaya çıkardığı önemli bir sonuç da BDP açısından kadınların siyasette iyice yer etmesi ve artık hizmet siyasetine geçilmesi nin gerekliliğidir. İlk defa çatışma ortamının dışında barış ve çözüm sürecinde bir seçime gidildi. Kürtler artık kimlik siyaseti yanında hizmet siyaseti de yapmak zorundadır. Bu bağlamda yaratacakları modeller ya onları daha ileriye taşıyacak ya da oy oranlarını küçültecektir.

Katı, merkeziyetçi, bürokratik yönetim anlayışından ademi merkeziyetçi bir yapılanmaya gidilmesi Türkiyen’in tümü için de önemli ve gerekli. Yıllardır bütün sorunlar Ankarada tesbit ediliyor, bütün çözümler Ankarada üretiliyor, bütün kaynaklar Ankarada toplanıp dağıtılıyor. Zaman ve kaynak israfının ötesinde Ankara artık bu işin üstesinden gelemiyor. O nedenle güçlendirilmiş yerel yönetimler çağdaş bir yönetim anlayışı için de gereklidir ve bu durum sadece beledi sorunları çözmekle kalşamayacak aynı zamanda Kürt sorunun çözümüne de büyük katkılar sağlıyacaktır.

4.Sonuç

Yerel seçimlerde alınan sonuçlar, Kürt sorunun çözümü konusunda bir irade ortya çıkardığı yolundaki  beklenti yüksek görünüyor. Ne var ki iktidar partisinin her seçim öncesi ateşkes ilan edip ardından bir adım atmaması, “Alevere dalevere Kürt Memet nöbete” tekerlemesini akla getiriyor. Bu kez de böyle sonuç verirse bu algı hem yerleşecek hem de iktidar partisine bu konuda duyulan güven erozyonu hızlanarak devam edecektir. Kürt sorunun çözümsüz kalması ise bir partinin kaybından ziyade Türkiye'nin kaybı olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları