Prof. Dr. Ahmet Özer

Turancı Ülkülerle Yeni Bir Cumhuriyet Kurmak

Prof. Dr. Ahmet Özer

AKP milletvekili Tülay Babuşcu attığı tivitle bu cumhuriyeti beğenmediğini, eskiye özlemini “600 yıllık imparatorluğun 90 yıllık reklam arası sona erdi” şeklinde dile getirmişti. Tartışmalardan sonra bunu düzelteceğine “Reklam arası bitti film başladı. 2023’te vizyona girecek” diye ekledi. Bu aslında İslam –Türk sentezine evrilmiş olan iktidarın vekillerinin bir çeşit zihin dünyasını yansıtan bir tartışma olması bakımından önemli bir işlev gördü denebilir.

            Bu tartışma son günlerde cumhurbaşkanlığı sarayında yaşananlarla birlikte düşünülünce daha da bir anlam kazanıyor. Bilindiği üzere Erdoğan beğenmediği bir cumhuriyete cumhurbaşkanı oldu, onu kendi beğendiği bir cumhuriyet haline getirmek istiyor. Tabi ki otokratik-muhafazakar devleti demokratik bir cumhuiyete evirmek hepimizin arzusu.  Ancak paradoks şudur ki Erdoğan, kendi beğendiği cumhuriyeti beğenmediği cumhuriyetin eski(miş) kadrolarıyla yapmaya, inşa etmeye çalışıyor.

            Örneğin 16 Türk devleti ve onun askerlerini modern sarayının merdivenlerine dizmesi gibi. Bir kere böyle devletler var mı, bunlar Türkmü, o giysiler öyle mi değil mi tartışmalı. Üstelik bu tartışmalı hususlar Türkiye’nin en milliyetçi tarihçilerince bile dile getirilmiş konular. Örneğin öldürülen Bahriye Üçok’un eşi SBF Hocası Coşkun Üçok’un, ya da  Türkçü, Turancı N. Atsız’ın yazılarına bu konuda bakılabilir.

            Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Coşkun Üçok, Ocak 1987’de Tarih ve Toplum Dergisinde yayınladığı makalesinde 16 devlet fikrini bulana ateş püskürüp, bunların çoğunun Türk olmadığı, böyle bir iddianın da uydurma olduğunu söyleyip şöyle diyor: “Bunlarıniçinde Türk oldukları kuşkulu olan birçok devlet var,çoğunun kurucusunun kesin olarak Türk olmadığıise zaten biliniyor.”

            Bunun da ötesinde Türkçü Nihal Atsız bile bu tezin ortaya atıldığı yıl Ötüken Dergisinde yazdığı yazıda sert tepki göstererek “16 muhayyel Türk Devleti de, 16 bayrağı da tamamen hayali uydurma ve yakıştırmadır” diyor.

            Bir objektif tarih araştırması yapıldığında şunlar hemen göze çarpar. Mesela, Ak Hunlarıntebaası Türk değil, Babürler ise bir Hint-Moğol devleti. Avrupa Hunları, Avarlar, Uygurlar, Gaznellerin Türk olup olmadığı tartışmalı. Ayrıca Tarihçilerin bildirdiğine göre Herzem Sultan’ın tebaası Türk değil, Atınordu Devletini kuranlar ve yönetenler de Türk değil. Türklerin yönettiği Ak Hunların nüfusu Hint coğrafyasındaki farklı etnisitelerden oluşuyordu. Peki, bu iş nasıl oluşmuş, kim neden ortaya atmış?

            Araştırmacı Naci Öncel’in yazdığına göre cumhurbaşkanlığı forsunun ilk halini, bahriyeli ressam Hüsnü Tengüz çizdi. Ancak içeriğinin kimler tarafından nasıl doldurulduğu meçhul. Nitekim forstaki güneş 1978’e kadar20 adet ışık saçarken bu sayı 1978’de birdenbire 16’ya düşüyor. Üstelik hiçbir resmi kararda bu değişikliklerin sebebine, neden sayının birden bire onaltıya düşürüldüğüne yer verilmiyor. Zaten saat, pusula gibi dairesel nesneleri eşit olarak bölmenin en kolay yolu dördün katlarını kullanmak.Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı forsunun etrafındaki yıldızların basit bir geometrik nedenle yerleştirilmiş olması gayet olası. (Naci Öncel, 18 Ocak 2015 Hürriyet)

            Neyse asıl mesele şu; bu 16 Türk devleti meselesiulus devlet inşası döneminde uydurulan bir hikâye. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Türkçü, Turancı, hatta Kemalistlerin kullandığı bir tarih ve ulus inşa projesinin uydurulmuş araçları. Erdoğan Kemalist cumhuriyeti beğenmiyor ama Kemalistlerin ve Turancıların bile bir dönem kullanıldıktan sonra saklama odalarına kaldırdığı bu figürleri oradan çıkarıp kendi sarayına dizerek onlarla beğendiği cumhuriyeti yeniden inşa etmeye çalışıyor. Bu unsurların var olup olmadıkları, doğruluk ve yanlışlıkları bir yana asıl göze batan mesele bu paradoks.

Kendi yönelimince devleti ve siyaseti biçimlendirmeye belki de seçim öncesi milliyetçi, Türkçü, Turancı, oylara göz kırpma onları kazanmaya yönelik bir atraksiyon da olabilir.

            Şunu biliyoruz. Devlet bir egemenlik alanı. Hükümet bu egemenlik alanını ele geçirme alanı. Siyaset ise bu alanı elde tutmanın aracı.Şimdi Erdoğan devletçi olma adına uyguladığı siyasetle kendince cumhuru eğip büküyor, onunla oynuyor, terbiye ediyor. Ne zamana kadar? Ne zaman ki bu alanı bu kadar eğip bükemeyeceğini söyleyecek bir siyasi güç ortaya çıkana kadar.

            Çıkar mı?İşte kaygı da kurgu da bunun üzerine zaten. Çıkabilecek her türlü alternatifi berhava etmek için her türlü yola başvuruluyor. Bu güne kadar başarıldı. Bundan sonrası için bekleyip hep beraber göreceğiz olup biteni.

Yazarın Diğer Yazıları