Prof. Dr. Ahmet Özer

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE TARİHİ PERSPEKTİFTEN BAKIŞ - I

Prof. Dr. Ahmet Özer

I.GİRİŞ
Kürt meselenin bugüne değin tarihsel yönüyle hiç ele alınmadığı, tarihsel perspektif konusunda resmi ideolojinin dayattığı inkardan kaynaklı bir bilgi eksiksikliğinin,bilgi kirliliğinin varlığı ortada. Bunun yanısıra bu konuda bir bilgilenme ve yüzleşme olmaksızın bugünü doğru analayamayacağımızı, bugünü doğru anlamadığımız taktirde de doğru bir gelecek inşaa edemeyeceğimiz gereçeğini de unutmamak lazım. Çözüm sürecinin önemine binaen, bugüne değin söylenenlerin ötesinde, ezber bozan bir yaklaşım sergilemek gerekir.
Bu çerçvede üç ana bölüme ayrılabilecek bir değerlendirme yapmak yerinde olacaktır. İlk bölümde, Kürtlerle-Türklerin tarihten gelen yaklaşık bin yıllık beraberliğinin dokuzyüzyılını kapsayan "Osmalı Dönemi" ilişki ve çelişkilerini; ikinci bölümde "Cumhuriyet Dönemini" kapsayan ve bugünün oluşmasında belirleyeici rolu olan doksan yıllık süreci; sonuç bölümünde ise "günümüzü ve çözüm yollarını"ortaya koyan bir yakalaşım sorunun çözümüne katkı sağlayacaktır.
1.1.Osmanlı dönemi Kürtlerle Türklerin ilişkisi
Osmanlı dönemini dört, Cumhuriyet dönemini ise üç büyük tarihi kavşak altında incelemek mümkündür. Bu kavşaklardan her biri kendinden önceki kavşaktan etkilenirken kendinden sonraki kavşağın ilişki ve çelişkilerinin oluşmasında kimi zaman belirleyici kimi zaman etkileyici bir role sahip olmuştur. O yüzden bu tarihi kavşakların bilinmesigeleceğin doğru şekillenmesi için son derece önemlidir. Çünkü bugün karşıkarşıya bulunduğumuz Kürt sorunun çözümü geçmişi bilmeyi, geçmişi bilmek ise tarihi kavşakları bilmeyi gerektirir. Bu çerçevede Kürtlerle Türklerin ilişki ve çelişkilerini ve sonrasındaki süreçleri belirleyen tarihi 7 (yedi)  kavşak vardır. Bunlardan 5'i tarihte yaşanmış, 6.'sını geçiyoruz; 7.'sinde ise işin rengi belli olacaktır..
Şurası açıktır ki gerçeklerin bilinmesinin çözümdeki rolu büyük oalacaktır,çünkü özellikle 80 yıldır bu sorunlara ilişkin "resmi ideoloji" çerçevesinde "resmi tarih" tezleri oluşturulmuş; halka bu konularda yalan yanlış bilgi verilmiştir. Bugün eğer sorun doğru teşhis edilip cesurca çözülmek isteniyorsa, gerçeklerin olduğu gibi ortaya konulması gerekir.Dünü doğru öğrenmediğimiz taktirde yarını doğru biçimde şekillendiremeyiz. O halde bugünü doğru anlamak ve yarını doğru temeller üstünde inşaa etmek için geçmişi çarpıtılmamış bir tarih bilinci ile doğru bir biçimde ortaya koymalıyız.
II. 7 TARİHİ KAVŞAK HANGİLERİDİR?
Sözkonusu yedi tarihi kavşak, bu kavşakların geçtiği yerler ve bunlarda rol oynamış tarihi kişilikler şunlardır: 1)Malazgirt: Alparaslan - Mervaniler ve Kürtler 2) Çaldıran: Yavuz Sultan Selim - İdrisi Bitlis-i ve Kürtler 3) Cizira Botan: II Mahmu/Abdülmecit - Bedirhan Bey ve Kürtler 4) Erzincan: II. Abdülhamid - Hamidiye Alayları ve Kürtler 5) Erzurum: Mustafa Kemal ve Kürtler. (Bu dönemde ayrıca, İsyanlar Dönemi (1925-1938), Suskunluk Dönemi (1938-1968) ve Ayrı Örgütlenme (DDKO) ve Fraksiyonlar Dönemi (1968-1980) olmak üzere üç alt dönem  vardır. 6) Erbil/Hewler: Özal - PKK- Berzani/Talabani ve Kürtler 7) Diyarbakır: Erdoğan - Öcalan ve Kürtler. Şimdi bunlara özet bir biçimde kısaca bakalaım
2.1 I.Kavşak: Malazgirt; Alparaslan - Mervaniler ve Kürtler:
Kürtlerle Türklerin tarihte ilk cidddi karşılaşması ve beraberliği bu kavşakta gerçekleşmiştir. Bizans İmparatoru Romen Diyojenin 50 bin kişilik bir orduyla doğuya yürümesi, o zaman Irakiyen seferinde olan Selçuklu Sultanı Alpaslanı telaşlandırmış, bu istilayı önmelemk için Malazgirtte gelirken çok az sayıda olan savaşçısıyla Romendiyojenle başa çıkamayacağını anlayan Alpaslan ünlü veziri Nizamülmülk'üo zaman Meyafarkinde yaşayan (bugün Diyarbakır'ın Silvan ilçesi) Mervani Kürt Beyi Nizameddin'den yardım istemeye göndermiştir. Mervaniler, kimi tarihçilere göre 11 bin kimilerine göre ise 26 bin kişilik bir  orduyla din kardeşliği adına Alpaslan komutasındaki orduya katılarak Malazgirt savaşının kazanılmasını sağlamış; böylece Kürtlerin de yardımıyla Anadolunun kapıları Türklere açılmıştır. 1071'de Malazgirten giren Selçuklular 9 sene gibi kısa bir sürede Anadoluya yayılarak İznik'e kadar gitmiş, orayı kendilerine başkent yapmışlardır. Kürtlerle Türklerin Malazgirtteki beraberliğinin temel nedeni stratejik ortaklığın yanısıra "küffara karşı"din kardeşliği temeline dayanır.
2.2. II. Kavşak: Çaldıran;  Yavuz Sultan Selim - İdrisi Bitlis-i ve Kürtler:
1512 yılında Osmanlı İmparatorluğunun başına geçen Yavuz Sultan Selim bölgeyi çok iyi bilen ve Bitlisli bir Kürt olan (daha önce Akkoyunlu sarayında saray katipliği de yapmış olan) İdrisi Bitlisi'yi kendine danışman (Kürdistan ve Arabistan ve Acemistan kazaskeri) olarak atar. Yavuz, İdris vasıtasıyla o zaman özerk bir biçimde yaşayan 16 suniKürt Beyinin yaklaşık 70 bin kişik bir orduyla kendi yanında Şah İsmaile  karşı savaşmasını sağlar. Bu minval üzere 1514 yılındaAmasyada Kürt Beyleri ile Yavuz Selim arasında bir antlaşma akdolunur. Gerçekleştirilen yazılı ittifak antlaşmasına göre, Kürtler kendihükümranlıklarını sürdürecek; beylik babadan oğloğula geçecek ve buna kimse müdahale edemiyecek; Kürtlere bir saldırı olursa Osmanlı ordusuyla yardıma gidecek; Osmalıya bir saldırı olursa Kürtler yardım edecek ve Kürtler merkeze belli bir vergi verecektir. Sağlanan bu ittifak sayesinde 1514 yılında  yapılan Çıldıran Savaşı Kürtlerin yardımıyla kazanılarak Şiia'nın Adnadoluya yayılması engellenmiştir. Bu savaşın kazanılmasından sonra Osmanlının Doğu sınırı Kürtler tarafında güvenceye alınmış,aynı düzen Kanuni başta olmak üzere diğer padişahlar tarafından da kabul edilmiş, bu çerçevede Kürt Beylikleri 330 sene özerk bir biçimde yaşamlarını sürdürmüştür.
2.3.III. Kavşak: Cizira Botan; II Mahmu/Abdülmeceit - Bedirhan Bey ve Kürtler:
Bu kavşak Kürtlerle Türkler arasındaki birlik ipinin ilk defa koptuğu kavşaktır.  Batıdaki gelişmelerin (Sanayi ve 1789 Faransız Devrimlerinin) etkisiyle  ilan edilen TanzimatFermanı batıdaki yönetim sisteminin etkisi ve yanlış yönetimin boşalttığı hazineyi güçlendirmek adına merkezileşme politikasına yönelmiştir. Gayrimüslimlere tanınan haklar sonucu hazine boşalınca, Saray,kimi ayrıcalıklara sahip beyliklere yönelerek, onları vergi ve asker konusu başta olmak üzere, çeşitli konularda yeni düzenlemelerle sıkıştırmaya başlamıştır. Merkezileşmeyle beraber başlayan baskılar, daha önce Osmanlıya hizmet etmiş beylerin isyanına neden olur. Bunların başında bu dayanılmaz  baskılara1847'de  isyan eden Bedirhan Bey gelir. Bedirhan Beyin isyanı  Osmanlının oyunuyla ihanete sürüklenen yeğeni Yezdanşer'in yardımıyla bastırılır;Bedirhan Paşa sürgüne gönderilirken Kürtler de baskı altında tutulur. Bu isyanın bastırılması sonucu Sültan Abdülmecit (bugün hala müze ve arjivlerde saklı bulunan) üç çeşit "Kürdistan Madalayası" bastırarak dağıtır. Bu da Selçuklu Sultanı Sultan Sancardan beri kullanılan ama bu gün kullanıldığı zaman tartışmalara yol açan Kürdistan isminin aslında tarihsel olarak kullanıldığı gerçeğini tescil eden bir belge niteliğindededir.
2.4. IV. kavşak: Erzincan; II. Abdülhamid - Hamidiye Alayları :
II. Abdülhamit kendinden öncekilerin  uyguladığı baskı politikasnın aksine sadakata dayalı "ümmet politikası" uygulamıştır. Düşüncesi şöyledir: "Madem zor ve  Panosmanlıcılık (millet) politikası işe yaramadı, (bunun sonucunda müslüman olmayan halklar Osmanlıdan  ayrıldı), o zaman doğuda kalan Kürtleri, günydeki Arapları ve kuzeydeki Boşnak ve Arnavutları "ümmet politikasıyla" bir arada tutmaya çalışırsam Osmanlı toprak kaybetmekten kurtulur. II. Abdülhamid bu politikasını, Kürtlerden Hamidiye Alayaları (1891)oluşturarak, Araplar için Aşiret Mektepleri kurarak, Boşnaklardan da bir Saray Muhafız Aalayı kurarak hayata geçirdi ve busayede uzun bir zaman (33 yıl) toprak kaybetmedi. Suni Kürt aşiretlerinden kurduğu Hamadiye Alaylarını Rus Cephesinde kullanarak Rusların Osmanlıyı doğudan işgalini engelledi, Ermenilere ve Kürt alevi aşiretlerine karşı kullanarak onalrı sindirdi, ulus devlet çağında Kürtlerin bir devlet kurmasının önüne geçti ve din unsurunu ustaca değerlendirrek Kürtleri kendine bağladı. Öyle ki zaman içinde suni Kürtler Abdülhamidi "Kürtlerın Babası" olarak anmaya başladı.  Böylece kendine göre başarılı bir politika uygulayarak bir taşla adeta kuş katliamı gerçekleştirdi, Kürtleri uzun zaman "ümmet ve sadakat politikasıyla" yönetti. 
2.5. V. Kavşak: Erzurum; Mustafa Kemal ve Kürtler:
Bu kavşağın oluşturucusu İttihat Terraki Cemiyetidir(İTC). Bu cemiyet yaptığı darbeyle Abdülhamidi sürgüne gönderdikten sonra ümmetçiliğin yerine Türkçülüğü ve Turancılığı geçirdi.  Hırsları akıllarının fevkinde olan İTC'nin liderlerinin düşüncesi şuydu: "Madem panosmanlıcılık işe yaramadı gayrimüslim halklar Osmanlıdan ayrıldı, Panislamcılık da işe yaramadı müslüman halklar da (Araplar-Boşnaklar- Arnavutlar) ayrıldı, o halde yeni bir politika gerekir. Bu süreçte Türklerin dışında Anadoluda geriye iki önemli halk kalmıştı: Bunlar Kürtler ve Ermeniler'di. 'Ermenileri süreceğiz, Kürtle nasıl olsa Müslüman, onlara da siz de Türksünüz diyeceğiz meseleyi böylece kökten halledeceğiz.'" Ayrıca "Osmanlının kaybettiği toprakları Kafkaslarda bir Turan izi sürerek oradaki Türkleri Osmanlıya katarak ikame edeceğiz", dediler. Almanlarla iş tutan İTC troykası bu temelsiz ve basiretsiz düşüncelerden yola çıkarak Osmanlıyı I. Dünya Savaşında perişan etti, Sarıkamış faciasına yolaçtı, etkileri günümüze kadar süren Ermeni sürgün ve katliamına imza attı, Türkleşme temelinde ırkçılığı bu ülkenin başına bela etti. 1923'ten sonra Cumhuriyet yönetimlerinin de devraldığı ve çeşitli şekillerde sürdürdüğü dört ana politika olan 1) Kürtleri Türkleştirmek 2) Alevileri sunileştirmek 3)Sunileri laiklik sopasıyla terbiye etmek 4) Gayrimüslimleri sürerek onlardan kalan mal ve mülklerle yeni bir türedi zengin sınıfı oluşturmak politikası o günlerden ve İTC'den kalmadır. Cemiyetin başındaki liderler başarısız olunca ülkeden firar ettiler, her biri bir yerde farklı biçimde ölüp gitti. Devam edecek.         
(Yazı devam edecek.)

Yazarın Diğer Yazıları