Şahbettin Uluat

Kurtuluş Bayramı

Şahbettin Uluat

Nedendir bilmem benim hayal dünyamdaki çocukluk bayramları hep siyah beyazdır.

Biraz kendimi zorlayınca hepsi bir arada ve okullardan önce yürüyen kırmızı beyaz bayraklar ve ardından da mavi gökyüzü renkleniyor. Sonra da her renkten bayram balonları; hepsi o kadar.

Çok daha fazla gri giyinmeyi seven bir toplum muyduk o zamanlar, bilmiyorum. 

Çocuktuk, ya okul yaşında değildik ya da henüz ilkokula yeni başlamıştık. O ilk sınıflarda içimizden seçilmiş bir gurup ve yalnız 23 Nisan Bayramlarına götürülürdü. Diğer bayramlara daha üst sınıflar katılırdı.

Biz yine de her bayram günü çarşıya çıkar, Cumhuriyet Caddesi’nde gerçekleştirilen törenleri izleyenlere karışırdık.

Bilmezdik bu kadim şehrin henüz biz doğmadan önce neler görüp geçirdiğini.

Her 2 Nisan Kurtuluş Bayramı aralarında Kore gazimiz Tevfik Gezgen’in de olduğu milis güçlerinin atlarıyla gelip, temsili düşmanla çatışa çatışa direğe bağlı olan esir kızın kurtarılmaları ve bayrağın göndere çekilmesiyle başlardı. Bütün ayrıntıları görebilmek için elimizden geleni yapardık ama yoğun kalabalıktan dolayı bunu başaramadığımız zamanlar olurdu.

Yapılan bu törenin sembolik anlamından haberimiz yoktu.

Alanın uygun bir yerine kurulan kürsüye tören akışını yöneten kişi dışında başka insanlar da çıkar günün anlam ve önemini anlatan konuşmalar yapar, şiirler okurlardı.

Çocukça bir coşkuyla ortalıkta dolaşır, olup biten her şeyi görmek isterdik. Bazen yolun iki tarafını kapatan kalabalıkların arasından öne çıkabilecek bir aralık arar, biraz geç kalmışsak kolay kolay bulamazdık. Öyle zamanlarda nadiren duyarlı birinin elimizden tutup bizi öne çıkardığı da olurdu. Töreni izleyemeden geride kaldığımız zamanlar da kalabalıktan dolayı, hoparlörlerden yayılan ve çoğu anlaşılmayan konuşmaları işitmekle kalır, sonunda tören geçişlerini biraz olsun görebilmek için protokolden uzak, kalabalığın seyrek olduğu yerlere, caddenin aşağı taraflarına PTT’nin, Gümrük Binasının oralara gitmek zorunda kalırdık.

Askeri bando marşlar çalardı. Askerler, okullardan gelen öğrenciler ve süslenmiş öküz arabalarıyla, yerel kıyafetleriyle kurtuluştan sonra şehre dönüşü temsil eden siviller ile askeri araçlar resmigeçide dâhil olur, protokolün önünden geçiş yaparlardı. 

Yakın yerlerdeki, vilayetin karşısındaki dükkânların toprak damları, balkonları törenleri izleyen seyircilerle dolardı.

Çoğu kimse törenleri izlemeye aileleriyle birlikte gelirdi. Kimi zaman kadınlara özel yer ayrılırdı. Erkeklerin yarıdan çoğu kasket takardı. Kadınların az da olsa bir kısmı çarşaflı olurdu. Hottoların, kara lastiklerin çokça giyildiği zamanlardı.

O sırada kalabalıkta dolaşarak balon satanlar, bayrak satanlar, pamuk helvası ve içecek satanlar ortaya çıkar, bu fırsattan yararlanırlardı.

Fotoğraf stüdyolarının elemanları halk arasında gezer etkinliklerin, okulların, tören geçişlerinin resimlerini çeker, sonraki günden itibaren yaklaşık bir hafta boyunca dükkânlarının camında sergilerlerdi. Fotoğraflarda kendilerinin ya da yakınlarının olduğunu görenler fotoğrafçıya girip istedikleri resimleri satın alırlardı.

Öğrenciysek ve şanslıysak bayramdan sonraki haftalarda okulları sıraya koyarak bizleri ya Halk Eğitim Merkezi’ne ya da sinemalardan birine götürürlerdi. O etkinliği iple çekerdik.  Anlamlı filmler izlerdik. Halk Eğitim Merkezi’nde sinema makinesinin başında gülümseyen yüzü, babacan duruşuyla hemşerimiz Fevzi Levendoğlu bulunurdu.

*

İki Nisan Van’ın Düşman İşgalinden Kurtuluşu bayramının gerçek anlamını tam olarak bilmez, bilemezdik.

Bütün o yoksul görünümüne rağmen kadim bir şehirde yaşadığımızdan, bu güzelim yerleşim yerinin Birinci Dünya Savaşı sürecinde burada doğup büyümüş insanlar tarafından ateşe verilip yakıldığından, aklımızın alamayacağı kadar çok insanın o günlerde yaşamlarını yitirdiğinden ya da aç sefil göç yollarına düşüp büyük kayıplar verdiklerinden haberimiz yoktu.

Yüzyıllar boyunca birlikte yaşadığımız insanların bir kısmının, sırtlarını düşman ordusuna yaslayarak, yabancı emperyalist ülkelerin tahrik ve yönlendirmeleriyle “hepsi bizim olsun, diğer herkes yok olsun” fikriyle Zeve gibi pek çok yerleşim yerinde soykırım amacıyla ciddi katliamlar gerçekleştirmiş olduklarını anlayacak yaşta değildik.  

Osmanlı Devleti’ni hasta adam olarak ilan ettikten sonra Balkanlardaki toprakları kopartan yabancı güçlerin bizim içimizdeki ayrılıkçı bir kesimin gençlerini ayarttıklarını, eğittiklerini, yıkıcı eylemlerde kullandıklarını, savaş öncesinde ve üç yıl süren çatışmalar boyunca bu şehrin her kesimden bütün insanlarının bu yıkımlardan, göçlerden, sefaletlerden nasiplerini aldıklarını tam olarak kavrayamıyorduk.

Henüz internet yoktu ve Vikipedia internet sitesinin Van İsyanı başlıklı bilgi sayfasının kayıplar bölümünde Van ilinde Müslümanların % 62’sinin öldüğüne ilişkin not da henüz oraya konmamıştı.  

Anlamıyor, anlayamıyorduk.

Ninelerimizin, dedelerimizin anlattığı akıl almaz vahşi katliam öykülerini dehşetle dinlerken dağınık, birbirinden bağımsız olaylar gibi algılıyorduk.

*

103 yıl sonra şimdi artık 2 Nisan günü hem Van’ın Kurtuluş Bayramı hem de 2017 den beri Dünya Vanlılar günüdür ve dünyanın her yerinde hemşerilerimiz tarafından coşku kutlanmaktadır.

Ne var ki, bizim çocukluk zamanlarımızda anlayamadıklarımızı bugünün çocukları ve gençleri de bilmiyor, anlayamıyorlar. Geleceğimizin güvenlik altında olabilmesi için onların doğru ve sağlıklı bir tarih bilinciyle yetişmeleri; bu topraklarda yaşanmış olanları öğrenmeleri ve toprağımıza, birlik beraberliğimize sahip çıkmaları gerekiyor. Bu anlamda Zeve’de ve bölgenin tamamında yaşanmış bütün katliamların, acıların, muhacirlik süreçlerinin ve bütün bunların yıkıcı sonuçlarının bir şekilde genç kuşaklara aktarılması ciddi önem arz ediyor.

Bizlere bütün bu zulümleri reva görenler, o günden beri kendi gençlerini dünyanın her yerinde kin ve düşmanlık duygularıyla abartılı bir şekilde yönlendirip, yanıltırken, bizim de geleceğimize sahip çıkmak adına, hiç olmazsa evlatlarımızı doğru bilgilerle donatıp bilinçlendirmemiz kaçınılmaz bir görev olarak karşımızda duruyor.

Bunun için halkımızı ve gençlerimizi böylesi özel günlerde Zeve’de buluşturabiliriz.

Gazetemiz Vansesi’nin gündeme getirmiş olduğu anlamlı bir konuya dikkat çekebilir; bilinç ve duyarlılık oluşturmak adına Tuşba ilçemizin adının Zeve olarak değiştirilmesi önerisini yineleyebiliriz.

2 Nisan Kurtuluş Bayramımız ve Dünya Vanlılar Günümüz kutlu olsun.

Yorumlar 1
Necati Gökçek 05 Nisan 2021 23:24

Güçlü kalemin ve sağlıklı yüreğin var olsun.

Yazarın Diğer Yazıları