Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Baki Bilik

AFETLERİ ÖNLEMEK BİZİM ELİMİZDE

Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Baki Bilik

Toplumların belleğinde yer alan ve unutulması uzun zamanlar alabilen çeşitli dönüm noktaları veya kırılmalar vardır. Bu hatıralar, açtığı derin yaralar nedeniyle çabuk çabuk unutulmazlar. Nitekim üzerinden uzun bir zaman geçmiş olsa da insanlar o anı hatırladıklarında içlerini bir hüzün kaplar ve tekrarının yaşanmaması için dua ederler. Oysa benzer acıların yaşanmaması için bu hatıraların bir kısmının acı da olsa hiç unutulmaması gerekir. Bu yazı 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde,  Erciş ilçesi ve Van merkezini yıkan iki depremin yıl dönümünde hafızayı tazelemek ve tekrar benzer acıların yaşanmaması için toplumu harekete geçirmek amacıyla kaleme alınmıştır.   Elbette burada bir seney-i devriye veya yaşanan acıları anma gibi bir kolaycılığa kaçılmayacaktır. Çünkü söz konusu tarihlerde tüm olup bitenleri yâd edip tekrar belleğin tozlu rafına kaldıracak bir dizi etkinlik, haber ve demece tanık olacağımız kesin. Gerek yerel basında gerekse de sosyal medyada, Erciş ve Van’da yaşanan acılar trajik söylemlerle fazlasıyla servis edilecektir. Esas olan ise geçmişte yaşanan bu kötü tecrübelerden hareketle gelecekte olası bu tür afetlerin önüne geçebilmektir. Başka bir ifadeyle bu yazının asıl amacı, bunca deprem tecrübesi ve yıkıma rağmen kentin gelecekteki depremlere ne kadar hazır olduğunu sorgulamaktır. Dahası sorumluluk makamındaki kurum ve kuruluşlar başta olmak üzere, bir bütün olarak toplumu depremlere karşı hazırlamak ve olası depremlerde ayakta kalabilecek dirayetli bir kent ve toplum inşa etmenin çağrısında bulunmaktır. 

Van’ın Deprem Belleği 

Tarihi kaynaklardan edinilen bilgilere göre Van kenti ve civarı birçok yıkıcı özellikteki depreme maruz kalmıştır. Kronolojik olarak binli yıllardan bu güne meydana gelen yıkıcı özellikteki depremlere baktığımızda binli yılların başında, 1111’de, Van ve Van Gölü çevresinde oldukça şiddetli hissedilen bir depremin meydana geldiği ve önemli hasarlara yol açtığı kayıtlara geçmiştir. 1276 yılında kent ve çevre yerleşim yerleri seri depremler şeklinde süren sarsıntılara yaklaşık bir yıl süreyle maruz kalmış, bu depremlerde Ahlat, Erciş ve Van bölgesinde ciddi hasarlar meydana gelmiştir. Kentin maruz kaldığı en şiddetli depremlerden biri 1441’de meydana gelmiştir. 1440 yılında Nemrut Dağı’nda meydana gelen volkanik patlamanın neden olduğu düşünülen bu depremde binlerce can kaybı yaşandığı belirtilmiştir.  Yine 1646 veya 1648’de Van bölgesinde meydana gelen bir depremde artçıların Nisan’dan Haziran’a kadar sürdüğü; depremin etkisiyle Van Kalesi’nin duvarlarının çöktüğü rapor edilmiştir. 7 Haziran 1871’de Van ve Nemrut bölgesinde yaşanan bir başka depremde 400 yapının çöktüğü ve 95 kişinin öldüğü rapor edilmiştir. Bu deprem nedeniyle Nemrut Dağı bölgesinde meydana gelen toprak kaymasıyla bir köyün haritadan silindiği kayıtlara geçmiştir. 1900’lü yıllardan bu yana baktığımızda küçük çaplı depremler olmuşsa da ilk ciddi depremler 1941 ve 1945 yıllarında meydana gelmiştir. 10 Eylül 1941 yılında meydana gelen depremde Erciş ilçesinde özellikle de Kocapınar’da hasar oluşmuştur.

Fotoğraf 1: Yerel basında 1941 depremi

Kentin maruz kaldığı ve izlerinin hala silinmediği son iki deprem ise 1976 yılında Çaldıran ve Muradiye ile 2011 yılında Van ve Erciş’te meydana gelmiştir. 24 Kasım 1976 Çarşamba günü saat 14.35 sularında merkez üssü Çaldıran-Muradiye hattı olan 7.3 (Mw) büyüklüğündeki bir deprem, başta çaldıran olmak üzere çevre yerleşim birimlerini etkilemiştir. 3.790 kişinin öldüğü, 1500 kişinin yaralandığı depremde, 8.267 konut oturulamayacak düzeyde ağır, 1.784 konut ise orta düzeyde hasar almıştır.

Fotoğraf 2: Yerel Basında 1976 Çaldıran Depremi

Dönemin yerel gazetelerinde Muradiye ilçesindeki betonarme binaların dışındaki tüm yapıların yıkıldığı aktarılmıştır. Dayanıksız yapıların çökmesiyle birlikte ölen kişi sayısının arttığını yine dönemin haber kaynaklarında görebilmekteyiz. Deprem yörenin en önemli geçim kaynağını oluşturan hayvan besiciliğini de olumsuz etkilemiş, yaşanan afette 11.896 hayvan telef olmuş, yüz binlerce hayvan dönemin kış şartlarında barınaksız kalmıştır.

Fotoğraf 3: Yıkılan ahırlar nedeniyle barınaksız kalan hayvanlar

Kaynak: https://www.hurriyet.com.tr/caldiran-depreminin-40inci-yilinda-anma-mesaji-40287159

Çaldıran Depremi’nin unutulduğu günlerde yaklaşık 35 yıl sonra bu kez Erciş ilçesi ve Van kent merkezi art arda iki şiddetli depremle sarsılmıştır. 23 Ekim’de Erciş ilçesini etkileyen depremden yaklaşık iki hafta sonra 9 Kasım’da yoğun olarak kent merkezini etkileyen 5.7 (Mw) büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş ve her iki afette 644 kişi hayatını kaybetmiştir. AFAD’ın verilerine göre bu depremlerde 48.689 konut ve işyeri kullanılmayacak düzeyde ağır, 22. 483 konut ve işyeri ise orta düzeyde hasar almıştır. Tıpkı Çaldıran Depremi’nde olduğu gibi şiddetli artçılar ve sert kış şartları nedeniyle evlerine geçemeyen afetzedelerden imkânları olanlar kenti terk etmiş; kendi imkânlarıyla gidemeyenlerden 35 bin kişi kamu imkânlarıyla çevre kentlere veya batıdaki kamu misafirhanelerine yerleştirilmiştir.  Ayrıca kırsal alanlarda da etkili olan ve 40 köyün haritadan silinmesine yol açan deprem, iyileşme süreçleri günümüze kadar süregelen bir dizi probleme yol açmıştır.

Fotoğraf 4: 2011 Van Depremlerinde hafızalara kazınan bir kare

Kaynak: https://www.takvim.com.tr/guncel/2018/10/23/van-depremi-7-yilinda-van-depreminde-ne-oldu

Kentin yaşadığı depremler ilk olmadıkları gibi muhtemelen son da olmayacaktır. Nitekim Çaldıran Depremi’nin ardından yayımlanan raporlarda kentte deprem riskinin devam ettiği ifade edilmiş ve nihayetinde 2011 yılında iki yıkıcı deprem meydana gelmiştir. Benzer şekilde 2011 depremlerinin ardından yayımlanan birçok rapor ve araştırma, sismik riskin devam ettiğini ve kentin gelecekte de büyük depremlere maruz kalabileceğini belirtmektedir. 

Van Depremlere Hazır mı?

Van’ın geçmişte maruz kaldığı ve gelecekte de muhtemelen maruz kalabileceği depremleri dikkate aldığımızda kentin en önemli problemlerinden birisinin depremler olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda zarar azaltma veya depremler nedeniyle oluşan riskleri asgari düzeye çekme girişimleri kentin geleceği açısından oldukça önemlidir. Bunun yolu da öncelikle kentle ilgili yapılacak kapsamlı zarar görebilirlik çalışmalarıyla mümkün olabilir. Zarar görebilirlikten kasıt olası şiddetli bir depremle birlikte zarar görecek kırılgan yapı, insan ve grupların tespitidir. Bu anlamda bir önceki depremde orta ve ağır düzeyde hasar görmesine rağmen onarılmamış yapı stoku Van kentinin en önemli sorunudur. Bu anlamda AFAD’ın tespitlerine göre depremde zarar görmüş ve mutlaka güçlendirilmesi gereken orta düzeyde hasarlı 48.689 konut ve işyeri ile kullanılmayacak düzeyde ağır hasar almış 22. 483 konut ve işyerinin akıbeti sorgulanmalı ve mutlaka takibi yapılmalıdır.  Kırılgan yapı stokuyla ilgili olarak bir diğer sorun kentteki kaçak yapılaşma oranıdır. Çoğu zaman mühendislik hizmeti alınmadan, mukavemet yeteneği şüpheli ruhsatsız yapılar da hakeza deprem tehlikesi karşısında savunmasızdırlar ve kenti zarar görebilir kılmaktadırlar. Tüm bu risklere karşı toplumsal duyarsızlığın işaretini ise Türkiye ortalamasının da altında seyreden, düşük DASK oranları oluşturmaktadır.

Kenti depremler karşısında zarar görebilir kılan yalnızca konut stokunun kırılgan durumları değildir. Van kent merkezini 1990 öncesi ve sonrası olmak üzere iki zaman dilimi içerisinde değerlendirmek gerekir. 1990’lardaki zorunlu göçler sonucunda kentin yerleşik nüfusunun üç katına çıktığını, Botaniçi, Hacıbekir, Selahattin Eyyübi (Fırat), Akköprü vd. mahallelerin yaşanan zorunlu göçler sonucunda oluştuğunu dikkate aldığımızda bu mahallelerin sosyoekonomik açıdan oldukça kırılgan oldukları anlaşılmaktadır. Nitekim kentte sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarından yardım alanların oranları dikkate alındığında kırılganlık düzeyleri bariz olarak görülmektedir. Dolaysıyla şehrin yoksulluğu, merkez mahallelerden çevre mahallelere doğru gittikçe artmaktadır. Yapılan tespitlerde çevre mahallelerdeki kimi hanelerin, afet koşullarını aratmayacak düzeyde yoksul oldukları tespit edilmiştir. Benzer şekilde merkez mahallelerden çevre mahallelere doğru gittikçe artan kalabalık hane halkı ve düşük eğitim profili kırılganlığı daha da artırmaktadır. Gelir düzeyinin düşüklüğü beraberinde bilinç düzeyini düşürmekte, düşük bilinç düzeyi ise çürük yapı stoku, hazırlıksız bireyler ve gruplar olarak kendini göstermektedir. Nihayetinde merkez mahallelerden çevre mahallelere doğru gittikçe artan zarar görebilirlik, kentin depremler karşısındaki kapasitesini düşürmektedir. Şunu özellikle hatırlatmak gerekir gelişen afet bilimi, afetleri yalnızca doğadan gelen bir tehlike veya mukavemetsiz yapı stoku üzerinden değerlendiren düşünce biçimini uzun zamandır terk etmiş, bunun yerine sosyal ve ekonomik açıdan zarar görebilir grupların varlığını dikkate alan, toplumun baş etme kapasitesini arttırmaya dönük fikir ve eylemleri destekleyen bir anlayışa yönelmiş bulunmaktadır. Nitekim dünyada artan afet kayıplarını azaltmaya yönelik Birleşmiş Milletler bünyesinde düzenlenen 1994 Yokohama Stratejisi ve Eylem Planı, 2005 Hyogo Çerçeve Eylem Planı ve 2015 Sendai Bildirgesi’nin ortak özelliği, başta yoksulluk olmak üzere kırılgan grupların varlığına dikkat çekmektir.

Bir Çağrı

Tüm bunlardan hareketle şunu belirtmek gerekir. Van kenti kurulduğu yerleşkenin jeolojik özellikleri itibariyle depremlere her an hazırlıklı olmak zorundadır. Geçmiş tecrübeler ve jeolojik yapı depremlerin coğrafyamızda eksik olmayacağını hatırlatmakla beraber, bu tehlikelerin afete dönüşüp dönüşmemesinin bizim elimizde olduğunu göstermektedir. Baş etme kapasitesi yüksek, dirençli bir kent ve toplum inşa etmemiz halinde bu tehlikeleri en az kayıpla atlatmamız mümkündür. Bu çerçevede gerek fiziksel gerekse de sosyal ve ekonomik açıdan dirençli bir şehir inşa etmemiz için tüm kamu ve sivil toplum kuruluşları, üniversite, medya ve diğer tüm bileşenlerin bir an önce harekete geçmesi gerekir. Depremi yalnızca yıl dönümlerinde konu edinmekten çıkarıp dirençli bir toplum ve kent inşa etmenin çalışmaları yürütülmelidir. Bu çerçevede toplumu depremlere hazırlama diğer bir ifadeyle kapasitesi yüksek, dirençli bir şehir inşa etmek için söz konusu tüm kesimler popüler politikalardan uzak, uzun erimli ve uygulanabilir plan ve programlar geliştirmelidir. Bu hedefe yönelik her türlü girişim ve çaba tüm kamu, sivil kurum ve kuruluşlarca desteklenip teşvik edilmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları