Prof. Dr. Ahmet Özer

Geçici iktidarın yeni atraksiyonları neye gebe?

Prof. Dr. Ahmet Özer

Geçici hükümet kalıcı yara bırakacak işler yapıyor
Toplumda, seçim sonrası genel itibarla, bir AKP-CHP koalisyonu beklenirken, tam tersine son günlerde ülke yepyeni bir kaos, çatışma ve baskı ortamı içine girdi. Bu esnada birbiriyle bağlantılı üç gelişme, bir anda ve bir arda eş zamanlı yaşandı. Şimdi a geçici iktidarın bu traksiyonlarının şifrelerine bakıp hangi gelişmelere tekabül ettiklerini ve hangi gelişmelere yol açacaklarıni analize çalışalım:
Aynı anda üç atraksiyon
1). Hükümet uzun bir süredir IŞİD'e karşı Koalisyon Güçleriyle işbirliğine yanaşmıyordu. İşbirliği bir yana, IŞİD'e zimni, açık ya da örtük destek sağlıyordu. Ancak şimdi uzun süredir izlediği bu politikayı birdenbire terketti, başta İncirlik olmak üzere Türkiyedeki üsleri ABD ve Koalisyon güçlerine açtı.
2). Bu hamleyle birlikte hem IŞİD'e hem de Kandil'e eşzamanlı hava saldırıları başlattı. Aslında IŞİD'den ziyade maksadın Kandil olduğu, Kandil operasyonunun IŞİD opresayonu içine sokularak bir taşla iki kuş vurulmaya çalışıdığı herkesin malumu. Oysa bu ne yaman çelişkidir, çünkü İŞİD'e karşı savaşan güçlerin başında YPG ve Kandil geliyor ve üstelik yaklaşık üç yıldır Kandil'le barış ve çözüm görüşmeleri yapılıyordu. İncirliği ABD'ye açtığı gün Kandile sefer açmak hem manidar hem de akla başka sorular getiryor.
3). Dışarda bunlar olurken içerde de büyük bir tutuklama furyası başladı. Bu operasyonlara IŞİD, DHKP-C gibi örgütleri dahil etse de esas operasyonun Yurtsever Gençlik Örgütlenmesine yönelik olduğu ortaya çıktı. Ayrıca buoperasyonlardan HDP de bu kendine düşen payı alıyor. İktidar partisi bu hamlelerle sanki seçimde aldığıkötü sonucun intikamını alır gibi birden bire Kürtlere yöneldi. HDP barajı geçsin, Türkiyelileşsin, barış gelsin derken; HDP barajı geçti AKP tam tersine savaş başlattı.
Üç operasyonun üç sonucu
Bu üç operasyon ne söylüyor bize: 1) AKP Geçici İktidarı Batıya bir şirinlik dalı uzatıyor, "bak ben IŞİD'e karşı senin yanındayım, sen de benim yaptığım hertürlü hukuki ya da gayri hukuki işlemin yanında ol, görmezden gel, sorgulama, beni destekle" diyor. 2) PKK'ya, "istediğim zaman barış istediğim zaman savaş yaparım" diyor. Bu hamleyle milliyetçi tabana göz kırpıyor, "olası bir erkenseçimde bana oy ver" diyor. 3) HDP'nin aldığı sonucu sindiremediğini ve seçim sonuçlarından dolayı Kürtlere bir göz dağı vermeye çalışyor, gençliği içeri alarak tabanı etkisizleştirmek, HDP'yi de siyasetten ziyade şiddet ve terör eylemleri ile eşleştirerek itibarsızlaştırmak istiyor.
Peki bu girişimlerin sonucu ne olur, nereye varır derseniz;
1.Çözüm süreci kağıt üstünde değilse de fiilen bitmiştir. Gerçi Davutoğlu, şaka yapar gibi, mahatapları değişse de çözüm süreci devam edecek diyor. Kim muhatap olacak? Kürtlerin şimdi temsilcisi TBMM'de HDP değil mi, elinde silah olan Kandil değil mi? Öyleyse sormak lazım "Sen kiminle çözümü konuşup kime silah bıraktırıp barışı getireceksin?" Bu denilen gerçekten şaka değilse halkın zekasıyla alaydır. Ayrıca daha da beteri yeniden çatışmalı bir sürece girildi, üç yılı aşkın bir süredir herkesin memnuniyetle karşıladığı çatışmasızlık bir anda sona erdi. Maalesef yeniden cenazeler gelmeye, analar ağlamay devam edecek. Peki bu Allaha reva mı? Sırf sarayı memnun etmek, ya da bir erken seçimde üçbeş oy fazla almak için halk çocukları ateşe atılır mı?Buna değermi?
Kurt dumanlı havayı sever misali birileri bu tablo karşısında ellerini ovuşturmaya başladı bile.. AKP bu yeni bir algı yaratarak "erken seçim hazırlığı yapaıyor. Amcı ne derseniz, şu söylenebilir: Bu gidişattan tekbaşına bir iktidar devşirmeyi hayal ediyor. Tabi bu yönelimlerin ve politikanın iki sonucunu var: Birincisi, birilerinin kişisel ve siyasal hırsları için Türkiyeyi ateşe atma meselesidir. Nasıl olsa kendi çocukları çatışmalara katılmayacak Onlar lüks kilimalı odalarında ayaklarını uzatıp savaşı harlarken alanda halk çocukları ölecek. Sonra ortaya çıkaıp vatan, millet, memeleket hamaseti ile oy avcılığı yapılacak. İkincisi de şudur ki; evdeki hesap herzaman çarşıya uymaz. Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var bu yolun sonunda.
Onun için herkesin bu minval üzere iki kez düşünüp bir kez eylemesinde yarar var. Bu işler çocuk oyuncağı değil, ateş birkez yandı mı maalesef önüne gelen herşeyi yakmaya başlar, işişten geçtikten sonra ah vah etmenin bir yararı olmaz. O halde herkesin ve herkesimin savaşa ve hertürlü çatışmaya, şiddete tavır alması, karşı durması, barışı ve çözümü desteklemesi ve savunması şart. Barış sadece politikacaılara bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir, herşeyden evvel halkın sahiplenmesi lazım.
IŞİD yolunun sonunda ne var?
2.İkinci önemli sonuç IŞİD'de karşı girilen yeni yolun Türkiyeyi götüreceği yerdir. Cumhurbaşkanı başta olmak üzere hükümet IŞİD'e hep toleranslı davrandı. Hatta kimi zaman yol vererek, tedavi ederek, lojistik sağlayarak zımnen destek verdi. Peki şimdi ne oldu da birden bire politika değiştirdi. Bizce nedeni şu: Birincisi batı tarafından bu tutumundan dolayı tecrit edilmiş yanlız bırakılmıştı. İkincisi, İran ABD ve AB ile nükler konusunda anlaştı, Suriye meselisinde eli güçlendi. Türkiye tek başına Surye karşısında sonuç alamayacığını gördü. Üçüncüsü Türkiye IŞİD'i kullanarak Esadı yok edemeyeceğini bu ortamda gördü ve zor da olsa anladı.Dördüncüsü İŞID'e karşı batıya verdiği bu destekle yanlızlaşma politikasından sıyrıldı karşılığında PKK'ya daha rahat saldırma opsiyonuna sahip oldu. Nitekim anlaşmanın olduğu günün akşamında çözüm ve barış sürecine rağmen yüzlerce uçakla Kandili bombalamaya başladı. Fakat şunu görmek lazımi. IŞİD bir ve uyguladığı vahşet sadece havadan bombardınanla alt edilemz. Herşeyden evvel bu hareketin, sosyolojisini çözümlemek, millitan kaynaklarının akışının sebeplerini inceleyerek bu akışı engellemek, para ve silah kaynaklarını kurutmak ve en önemlsi sunni müslüman Arap halk başta olmak üzre diğer destekçilerin desteğini ortadan kaldıracak sosyo kültürel ve siyasal çalışmalar yapmak gerekir. IŞİD vahşeti bir sonuç, nedenleri ortadan kaldırılmadan kendisi ortadan kaldırılmaz.
Tutuklama ve sindirme yolu yoldeğil.
3.Sonuca gelince; içerde yeniden bir tutuklama, baskı politikasıyla bütün muhalifleri sindirerek iktidarını devam ettiriceğini, sarayda rahat oturacağını, Kürtleri pişman ettireceğini hesap ediyor olabilir birileri, ama bu sonuç vermez. Böyle düşünmek, böyle sanmak büyük bir gaflettir. Eğer bu yönetemler tutsaydı 12 Eylülde hapishanelerde yer kalmadı, daha önceleri onbinlerce insan KCK adı altında tutuklandı, ne oldu? Daha küçüldü mü büyüdü mü? O halde geçici iktidar artık bu geçici işleri kendi iktidarı da dahil bırakmalı kalıcı ve sonuç verecek işlere girişmeldir.
Çünkü göstermelik de olsa adı demokrasi olan bir rejimde baskı arttıkça meşruiyet azalır, azalan meşruiyet daha büyük baskılara başvurularak tesis edilmeye çalışılır, böylece kısr döngü ve kaosun içine girilir. Bu durumda yönetenler yönetemez, yönetilenler yönetilemez olur. Etki tepkiyi büyütür, karşılıklı şiddet sarmalı ve kısır döngü büyür, o taktirde ya rejim değişir ya da (askeri olan da dahil) bir diktiya doğru gidilir. Onun için bu tür hamlelerle daha rahat yöneteceğini düşünmek, yeni bir erken seçime giderek kazanmayı hesap etmek ya da ülkeyi böyle bir ortamda savaşa sokmak büyük bir yanılgıdır. Çünkü toplum savaş, seçim ve baskı itemiyor. Toplum barış, demokrasi istiyor. Ve yeni meclisin kendi içinden yeni bir iktidar çıkararak bunları gerçekleştirmeyi istiyor. Bilmem anlatabildim mi?

Yazarın Diğer Yazıları