Prof. Dr. Ahmet Özer

Ateşle oynamak ve yeni süreç

Prof. Dr. Ahmet Özer

Şiddet sarmalı büyüyor

Son günlerde şiddetin dozu giderek artmaya ve kimi yerlerde adeta bir iç çatışmaya sürüklendiğimiz görüntüleri ortaya çıkmaya başladı ve bütün bunları toplum olarak ürküntü ve endişeyle, ayar verilmiş medyanın verebildiği kadarıyla izliyoruz. Kimbilir daha görmediğimiz bilmediğimiz neler var? Şimdi bu tehlikeli gidişin en tehlikeli oyununu maalesef bunu önlemesi gereken siyaset ayağı bizzat kendisi oynuyor.Çözümün parçası olması gerekenler, çözülmesi gereken sorunun parçası haline gelmiş durumda.

Şimdi aklı selim biçimde düşünelim.Seçim öncesi nasıl bir halati ruhiye vardı, şimdi nasıl bir ortam var? Bunu, yani resmin bütününü görebilirsek neler olup bittiğini kavramamız daha kolaylaşır. Hatırlayalım: 1)Çözüm süreci hepimizi umutlandırmıştı, artık Türkiye yüzyıllık meselesini çözecek diye.. 2)Bu  hava içinde 7 Haziranda seçime gidilmişti ve seçim sonuçlarının Türkiye'yi cendereye sokan başkanlık taleplerini engelleyeceğini ve bunun sonucunda tek adam yönetiminin ve baskı döneminin sona ereceğini ummuştuk. 3) Yıllardır bölgeci, Kürt partisi diye suçlanan HDP'nın barajı geçerek ve Türkiye’nin her tarafından oy alarak Türkiyelileşeceğini, bunun da hem ülkenin demokratik gelişimi hem de birlik beraberliği için iyi bir şey olacağını düşünmüştük. 4) Seçimden çıkan sonuçların bizi Ortadoğu ve Süriye batağına saplamaktan kurtaracağını ummuştuk.

Peki şimdi neyle karşı karşıyayız, ona bakalım?

1) Geçici hükümet çözüm sürecini bir anda sonlandırdı ve Türkiye bir ateş çemberine sürüklendi. 15-20 günde yüzlerce insan kaybettik, tekrar cenazeler gelmeye, ağıtlar, feryatlar yükselmaye, anaların acılı gözyaşları akmaya başladı. Figan eden ve "artık yeter, benim yüreğim yandı başkalarının yanmasın" diyen babaların feryatları ortalığı kaplayan ve hiç bir işe yaramayan hamaset nutuklarının gölgesinde görünmedi ya da görünmek istenmedi.

Hani, nerde kaldı milli irade?

2)Seçim oldu ama birileri seçimin sonucu hoşuna gitmedi diye bu seçimi beğenmedi, şimdi 77 milyonun iradesi bir tarafa bir kişinin arzuları bir tarafa konuldu, bir kişinin arzusu  ağır basıyor ve o bir kişi 50 milyon seçmenin tercihini beğenmiyor, tekrar seçim diyor. Ben yenilmem, ben iktidarı bırakmam arkadaş diyor ve bu rejimin adı demokrasi oluyor. Ve kimse bir şey yapamıyor, dur diyemiyor, bu yönelimi boşa çıkaracak bir kolalisyon hükümeti kuramıyor. Her fırsatta milli irade postuna sarılanlar, milli irade sonucu hoşuna gitmeyince ne millisini ne de iradesini tanıyor.

Diyelim yarın seçim oldu ve AKP daha da geriledi, birileri çıkıp da "ben bu sonucu da beğenmedim, iktidarı da bırakmıyorum arkadaş" dese ne yapacağız? Nitekim şimdi hakkı olmadığı haldı iki ayı aşkındır hükümeti bırakmayanlar Türkiyeyi çok önemli meslelerde ateşten ateşe sürükleyebiliyor. Kolalisyonu bilinçli kurmuyor, sürüncemede bırakıyor, oyalıyor ve ana muhalefet de buna ram oluyor, onunla birlikte diğer partilerde bu oyunu bozacak bir şey yapmıyor, yapamıyor.

HDP'nin kriminalize edilmesi Türkiyeye en büyük zarardır

3) HDP, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a"seni başkan yaptırmayacağız" dedi ve aldığı oylarla da bunu gerçekleştirdi. Her siyasi parti gibi onlarında bir iddiası vardı ve bu iddia seçmenden onay gördü, Erdoğan'ın başkan olmasının önü kesildi. Ama cumhurbaşkanı bunu bir türlü sindiremedi, üstelik iş bununla da kalmadı, yeniden çatışma ortamana dönüldü, HDP kriminalize edilerek itibarsızlaştırılmaya çalışıldı, tekarar barıjın altına itilerek eski emellerin gerçekleşmesi adına, illa ben tek başıma iktidar olacağım döngüsüne sokuldu Türkiye. Ne yazık ki bütün ülke bunu çaresiz seyrediyor, belki de yarın kabullenecek. Üstelik bunca kan revan içinde milliyetçilerden alıp alamayacağı belli olmayan 3-5 puan uğruna? Peki buna değer mi?

Soruyoruz: Siyaset ne içindir? Toplumun refahı, barışı, gönenci için uygulanan yönetme sanatı mı, yoksa yönetimin ele geçirilmesi için türlü oyunların oynanması mıdır? Birilerinin kişisel, partisel veya keyfi arzuları için gerektiğinde toplumun feda edilmesi, cendereye sokulması, kosa sürükklenmesi mi?  Buna kimin ne cevabı var merak ediyorum? En azından yönetmeninmeşruiyeti için bu cevap gerekli değil mi?HDP Türkiyelileşsin, barış kardeşilik olsun, Türkiye bölünmesin diyenler HDP barajı geçip Türkiyelileşinece savaş başlatıllar ve Türkiyeyi adım adım sonu belirsiz bir koasun içine sürüklüyorlar.

Peki bunlara seyirci mi kalacağız?

Elbette hayır. O halde,ne olmalı ve ne yapılmalı?Bir kere herşeyden önce çözüm süreci kaldığı yerden tekrar başlamlı. Blinmeli ki, bu iş sadece bir kişinin arzu ve insafına bırakılmayacak kadar önemli ve bu mesele sadece bir kişinin, bir ya da iki partinin meselesi değil, bu tüm Türkiyenin meselesi ve artık bir devlet millet meselesi. Gerekirse halka gidilsin, refarandum yapılsın. Görüleck ki toplumun büyük çoğunluğu artık çatışma, savaş ölüm istemiyor. Üç beş kişi ya da parti kendi çıkarları için yeniden çatışma ortamını harlamak istiyor olabilir ama buna Türkiye halkaları izin vermez, vermemelidir. Toplum savaş, erken seçim ve baskı ortamı istemiyor. Toplum barış, mevcut parlementodan bir koalisyon hükümeti ve demokratikleşme istiyor ve siyasi partlarden bunu taleb ediyor. Bu sürecin sağlıklı yürümesi için STK'ların çağrı yapması, kullanılan savaş dilinin terkedilmesi, siyasi partilerin derhal bir diyolog geliştirmesi, Öcalan'ın barışın tesisi için yeniden devreye girmesi gerekir.

Savaş ve seçim yerine barış ve koalisyon hükümeti gerekir

Erken seçime gitmek kaosu derinleştirmek, toplumu umutsuzkılarak her türlü baskıya gelecekte razı etmek ve birkaç kişinin kurtacı gibi sunulmasının altyapısını oluşturmaktan başka işe yaramıyacaktır. Kişisel ihtiyaçlar değil toplumsal ihtiyaçların peşinde olmalıyız. Bu nedenle derhal bir koalisyon kurulmalı. En uygunu da görüşmeleri sürdürülen CHP-AKP koalisyonudur. Toplumu yeniden bir seçim atmosferine, üstelik bu ortamda sürüklemenin akılla, izanla açıklanır yanı yok. Üstelik farklı sonuçların çıkacağının garantisi de yok. Velakin birileri ben iktidar doğdum, iktdarda ölürüm diyorsa, bu sorunu nasıl halledeceğiz? Herkoşulda ben, ancak ben iktidar olurum diyorsa ne yapacak toplum? Bu sorunun cevabını diğer siyasi partilerin, STK'ların ve toplumun behemahal vermesi lazım.

Sonuç olarak, baktığımızda şunu görüyoruz. Toplum hergün cenaze haberleriyle sarsılıyor, yönetneler ise bunu engellemek yerine hamasete başvuruyor.Nereye kadar bu devam edebilir? Bıçağın kemiğe dayandığı noktalar vardır. Oraya gelinmeden bu iş çözülmeli. Büyük bir koalisyon çözümü kolaylaştırır. Bu yüzden AKP-CHP koalisyonu bir fırsattır. Belki iki zıt kutup, iki ayrı tarihsel damar, ama toplumun büyük kısmını kapsıyorlar. Bunlara HDP de eklenince taban nerdeyse %85'e ulaşıyor. Dolayısıyla bu koalisyon hem kutuplaşmayı yumuşatacak, hem çözüm sürecini başlatacak, hem de yeni bir anayasa yapacak bir iradeyi ortaya koyabilir. Yeterki kişilerin iradesinden ziyade halkın iradesi dikkate alınsın.

Yazarın Diğer Yazıları