Prof. Dr. Ahmet Özer

Ateş çemberindeki Türkiye

Prof. Dr. Ahmet Özer

                Vahim bir olay

            Dün Suruç’ta meydana gelen bombalı salırıda bir katliam gerçekleştirildi. Kobani'ye gitmek isteyen Sosyalist Gençlik Derneği üyesi 300'e yakın gencin toplandığı Amara Kültür Merkezindeki  patlamada, şu ana kadar gelen bilgilere göre 30 ölü, 40’ı ağır olmak üzere 100’ün üzerinde yaralı var. Patlama sonrası ceset parçaları kültür merkezinin bahçesine saçıldı, her taraf kan ve cesatlerle doldu.

            Ümit Kıvanc’ın belirttiği üzere; Suruç'ta can veren solcu gençler, tam da o yaşların icabı bir özgüvenle, ama elbette, bundan çok daha derinde, çok daha güçlü olarak, içlerindeki iyilik etrafa yansıdığı için, kendilerine bu kötülüğün yapılabileceğini varsaymamışlardı. İyiliğin coşkusu, haksızlığa, adaletsizliğe karşı harekete geçmiş olmanın şevki, etrafta kötülük aramaktan alıkoydu gençleri. Cesurdular, fedakârdılar. “Bize bir şey olur mu”yu düşünmediler bile. Aklından geçiren olduysa da ötekilere belli etmedi. Ezgi Başaranın belirttiği gibi, vahşi dünyanın panzehirini ceplerinde taşıyan gençler... Belki tam da o yüzden bir intihar saldırısına kurban gittiler.

            Bu hunharca saldırıyı nefretle kınıyoruz. Ölenlere rahmet, yararlılara şifa, halkımıza başsağlığı diliyoruz; bunu yapanların, yaptıranların bir gün mutlaka döktükleri bu kanda boğulacaklarına inanıyor, herkesi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyoruz.

             Saldırının akla getirdikleri

            Bu saldırının düşündürdükleri konusunda ilk etapta akla gelenler şunlar:

1)      Saldırı,  her nerden gelmiş olursa olsun müsebibleri, yapanlar, yaptıranlar  biran önce ortaya çıkaraılarak teşhir edilmeli ve hak ettikleri cezaya mutlaka çarptırılmalılar.  Aksi taktirde geçmişteki deneyimlerin de ışığında devlet ve iktidar bu konuda zan altında kalacaktır ki, bu da işi daha da içinden çıkılamaz hale getirecektir.

2)      Öyle bir yerde böyle bir katliam, devletin, en azından devlet içinden -bu işe gücü yetecek- birilerinin bilgisi, göz yumması, yol vermesi vs. olmaksızın gerçekleştirilemez. Suruç'ta herhangi bir kimsenin, elinde o güçte bombayla, polisin, MİT'in, daha bilmediğimiz bir sürü gizli devlet örgütünün dikkatini çekmeksizin dolaşması nasıl mümkün olabilir?.

3)      Bu manzara bizlere son yıllarda  Irak’ta, Suriye’de meydana gelen saldırıları hatırlatır nitelikte.  Irakın ve Suriyenin hali ortada. Türkiyeyi bu bataklığa sürüklemek isteyenler şapkalarını önlerine koyup bir kez daha düşünmemeliler. Ateş yanmaya bir kez başladı mı herkesi yakar. İş işten geçtikten sonra ah vah etmeninin kimseye bir yararı olmaz. Bu iş çocuk oyuncağı değil, oyalanacak, oynanancak bir meselede değil. Bunu düşünenler varsa bilmemiler ki bu bir bumerang gibi en başta onları vuracaktır, bu asla unutulmamalı.

4)      Buhunhar saldırı IŞİD’de yüklenreke kimse işin içinden sıyrılamaz. Hele hele iş başındaki iktidar böyle bir kolaycılığa kaçamaz. Eğerbu işin arkasında IŞİD varsa, neden önlem alınmamıştır, istihabarat birimleri gerekli yerleri neden zamanında uyarmamışlardır? Türkiyenin her yerinden gençlerin buraya geldiği an be an izlenebiliyor da bu dehşeti yaratacak güçte birbomba oaraya kadargeliyor, gelebiliyor, bu nasıl ve neden izlenemiyor? Bu soruların mutlaka inandırıcı biçimde yanıtlanması gerekir. Bunlar açıklığa kavuşturulmadığı taktirde akla ister istemez başka sorular gelecektir.

                        a.Yıllardır iktidarın IŞİD’e toleranslı davrandığı, lojistik destek sağladığı, yaralılarını tedavi ettirdiği, Türkiyeden geçen IŞİD mensuplarını engelemediği yolundaki duyumlar, düşünceler zanı daha da artıracaktır.

                        b. Gene iktidarın ve Cumhurbaşkanın Rojava konusundaki yakalaşımları biliniyor. Oraya Türkiyenin her yerinden giden gençler Rojava ile bir dayanışma örneği göstermek istiyorlardı. Bu hunharca saldırı sadece onları yok ederek engelemeye dönük değil aynı zamanda bundan sonra olabilecek dayanışma girişimlerini de yok etmeye, cayrdırmaya engellemeye yöneliktir. Bu da hükümetin bu konudaki politikasının yanlışlığını sergiliyor.

                        c.Hükümet’in Rojava ile dayanışma içine giremek yerine ona düşmanca yaklaşımasının sonuçlarından birdir bu. Eğer böyle giderse daha ağır bedellerin ödeneceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. Bu yaklaşım, istikrarsızlık demek, yönetenlerin yönetememesi demek, Türkiye için kaos ve kargaşa demek, iktidarın kendi eliyle kendi ayağına kurşun sıkması demek. Bütün bunlar doğruysa bu akıl karımı? Hani devlet aklı, nerde gelecek projeksiyonları yapan akılbendler? Akşama kadar masa başında güya strateji üretenler  bunu göremiyormu?

 Sonuç

Sonuç olarak,  bu aşamada şunları söylemek isteriz. Olay daha çok sıcak. Bu olay bugüne kadar Türkiyede olan eşi benzeri görülmemiş bir tabloyu sergiliyor ve bizi cidi biçimde düşündüruyor. Türkiye ateş çemberi altında. Bizi de ateşin içine çekmek istiyorlar.Yetkililerin bu olayı en hzılı biçimde aydınlatarak, sorumluları bulması bütün ülkenin beklentisidir. Artık boş hamaset bırakılmalı, bundan sonra bu tür olayların olmaması için gerekli ve yertereli önlemler derhal alınmalıdır. Ayrıca bu vesileyle söylemek isteriz ki; iktidar kanadı IŞİD’e bakışını gözden geçirmeli, bu konuda tavrını netleştirmeli,i bu kanlı çeteyi durdurmak için ne gerekiyorsa yapmalıdır. Öte yandan  Rojava’ya düşmanca davranmayı bırakmalı, dostluk ve kardeşlik elini uzatmalıdır. Bu da sadece Türkiye için değil bütün Ortadoğunun hayrına olacaktır. 

Yazarın Diğer Yazıları