Prof. Dr. Ahmet Özer

Acil sorunlar ve koalisyona dair

Prof. Dr. Ahmet Özer

Savaş ve erken seçim değil; barış ve yeni hükümet olmalı

            Son söyleyeceğimi önce söyliyeyim: Türkiye toplumu savaş, erken seçim ve baskı ortamı itemiyor. Toplum barış, güçlü bir koalisyon hükümeti ve demokratik bir ortam istiyor. Hükümet kurma işini savsaklayarak kişisel hırs ve arzularla Türkiye’yi bir erken seçime sürüklemek, yeniden çatışmalı yıllara dönmek ülkeyi ateşe atmak olur. Bunlarla vakit kaybetmek yerine, siyasi partilerin fedakarlık yaparak asgari müştereklerde buluşup Türkiyeyi hükümetsiz bırakmaması gerekir.  Böyle ortamlarda boy veren sorunların gelecekte çözümü güç bunalımlara yolaçması kaçınılmazdır.

 

            Çözülmesi gereken dört temel sorun

            O nedenle kurulacak bir koalisyonu bekleyen en temel dört sorun; içerdeki çatışmalı ortamı sonlandırmak, dışardıkaki savaştan uzak durmak; ekonomide istikrarı oturtmak ve demokratik bir anayasa yapmak hedefleridir.

           

            Çözüm süreci

            Bir kere acilen çatışmaların sonlandığı, ellerin tetikten çekildiği bir ortama şiddetle ihtiyaç var. Silahın çözüm olmadığını herkes söylüyör. Öcalan bu sözlerle çözüm sürecini üç yıl önce başlatmıştı. İki yılı aşkın bir süredir var olan çatışmasızlık ortamının kalıcı bir barışla sonuçlanmasını beklerken birdenbire bir şiddet sarmalına girdik. Etki-tepki kuralı işledi, şiddet daha fazla şiddeti getirdi, onlarca can bir iki hafta içinde yitip gitti, yüzlerce insanımız sakat kaldı, bundan sonra da daha kaç kişinin öleceğini, kaç kişinin sakat kalacağını kimse kestiremiyor. Umut yerini umutsuzluğa, anaların barış beklentisi yeniden yerini gözyaşlarına bırakmaya başladı. Türkiye bunu hak etmiyor, ateş düştüğü yeri yakmaya devam ederken birileri hamaset nutuklarıyla kendilerinin canını yakmayan bu yangına ha bire benzin taşıyor.

            Eğer ölümler çare olsaydı geçmişte kaybettiğimiz 50 bin can olurdu. Artık bunca ölüm yetmez mi, bir elli bin daha mı ölsün isteniyor? Yazık günah değil mi bu ülkenin genç evlatlarına? Bu iş sonuçta bir masada siyasetle bitecekse bunca canın hesabını kim verecek o zaman? O halde bu çılgınca çatışmalı ortam derhal sonlanmalı: Hep birlikte bir ağızdan “Barış, hemen şimdi..” diye hakırmalıyız.

             Bilinmeli ki hiç bir seçim ya da hiçbir mevki candan değerli değildir. Hele hele birinin milletvekli, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı seçilmesi hiç değil. Oy hesaplarıyla kan siyaseti olamaz. Türkiyenin bir an önce özlediği huzura barışa kavuşması için, ülkenin çıkarlarını kendi şahsi siyasi çıkarları önünde tutacak siyasetçilere şiddetle ihtiyaç var. Yoksa toplum bu kısır döngünün bedelini ödemeye devam edecektir.

 

            Dış politika

            Öte yandan bu gelişmeler dışardaki gelişmelerden de azade değil. Hep yazageldik Türkiye Suriye ve Rojava politikasını mutlaka gözden geçirmeli ve değiştirmelidir. Suriyeninin iç işlerine müdahil olmamalı, Ortadoğu bataklığına sürüklenmemeli, Rojavadaki Kürtlerle dostluk, kardeşlik temelinde diyalog kurmalıdır. Onları düşman görüp itmek yerine dost görüp kendine çekmelidir. Bu politika içerdeki Kürt meselesinin pozitif yönde tesir edecektir. Tersi bir politkanın iç politikaya aksi yöndeki tesirlerini bilmek için kahin olmaya gerek yok.

 

            Koalisyon hükümeti bir an önce kurulmalı

            Son iki yılda bir kaç seçim yapıldı. Bu yıl daha bir seçim bitmeden bir diğerini konuşur olduk. Bu durum sadece siyasi istikrarı değil ekonomik istikararı da etkiliyor. Belki de birileri kafasındaki modeli haklı çıkarmak için bilerek böyle bir oyun oynuyor. Ancak bu oyun boşa çıkarılmalıdır. Sürekli seçim hali ekonomiyi olumsuz etkiliyor, bu etkinin en büyük yansıması da esnafa, işçiye, emekliye, dar gelirliye oluyor. Onun için Türkiyenin bu süreçte ihtiyacı olan şey yeni bir seçim değil, savaş hiç değil. Türkiyenin ihtiyacı olan şey barıştır, huzur ortamıdır  ve bu ortamı bir an önce tesis edecek, Türkiyenin önünü açacak, Türkiye’yi rahatlatacak bir güçlü koalisyondur. O yüzden AKP-CHP kolaisyonunun bu işlevi üstlenmesi tarihsel bir zorunluluktur. Bundan kaçanları zamanı geldiğinde tarih afetmeyecektir.

 

            Müzakere konuları

            Aslında bu hususta epeyce yolalındığını da biliyoruz. Ak Parti cephesinde, CHP’nin ileri sürdüğü  “emekliye ikramiye verilmesi, asgari ücret”, “yeni dış politika”, ve “kesin hesap komisyonu” gibi konuların müzakere edilebilecek konular olarak değerlendirilidiği bilgisi kamuoyuna yansıdı. “Çağdaş anayasa”, “hukukun üstünlüğü”, “darbe hukukunun değiştirilerek, seçim barajı ve YÖK’ün kaldırılması”, “siyasi ahlak yasası çıkarılması”, “gençlere meydanların yasaklanmaması”, “yasaksız Türkiye”, “TRT ve RTÜK’ün yeniden yapılandırılması”, “vergi denetimleri”, “yolsuzluklarla mücadele” konuları ise ilkesel olarak kabul edilebilecek ve uzlaşılabilecek konular olduğu değerlendiriliyor.

 

            Yeni anayasa

            Bu da en önemli konu olan yeni bir anayasanın yapılması konusuna getiryor bizi. Bu meclisin en önemli çalışması yeni ve demokratik bir anayasa yapmak olmalıdır. Bu hem toplumsal bir taleptir, hem de Türkiyenin en zaruri ihtiyaçlarındandır. Bu hususun Koalisyon görüşmelerinde ele alındığını biliyoruz. “Yeni anayasa” ile birlikte, “yargı reformu, “istihdam artırılması ve ekonomide reform”, “şeffaflık paketi” gibi konuların herkes için memnuniyet verici olduğunu söylemeye bile gerek yok.

            Ancak ana ilkelerde sıkıntı yaşanmayacağı düşünülse de bazı alt maddelerde anlaşmazlıkların olabilir, bunlar da aşılmayacak husular değildir. Bu anlaşmazlık noktalarında da liderler devreye girecektir. Geriye sarayın değil halkın beklentilerini öne alıp koalisyonu ilan etmek ve sorunları çözmeye başalmak kalıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları