Prof. Dr. Ahmet Özer

21. YY Adına Utanç Verici Bir Tablo

Prof. Dr. Ahmet Özer

Bilindiği gibi 2 Temmuz 1993 yılında Sivasta insanı dehşete düşüren bir katliam yaşandı. O günden bugüne 13 yıl geçti, ancak çok şey değişmedi. Hala insanlar inanaçlarından dolayıyargılanıyor, hala Alevi meselesi çözülmüş değil ve IŞİD barbarlığı müslümanlık adına kelle kesiyor, kan aktıyor. İnsanlık adına, ugarlık adına utanç verici bir tablodur yaşanan. 21. Yüzyılda hala din ve mezhepeler siyasete alet ediliyor, insanlar düşünce ve inanaçlarından ötürü iktidarlar tarafından ayırımcı muamelelere tabi tutuluyor.
Anakronizma Yaşanıyor
Oysa bütün bunların çok geride kalması gerekirdi. Din ve mezhep savaşları tarım ve din imparatorlukları döneminde yaşandı.İmparatorlar, krallar, derebeyler toprak kaznmak için tebalarını din ve mezhep adına savaşmak kandırmacasıyla savaş alanlarına sürdüler. Eğer onlara, “gelin benim toprağımı ve egemenlik alanımı genişletmek için savaşın” deselerdi savaşacak kimse bulamazlardı. Ama bir kutsalı ileri sürdüklerinde savaşacak çok insan buldular. Onlara eğer ölürseniz şehit kalırsanız gazisi olacaksınız dediler ve iki dünya için de ganimet sözü verdiler. Dinleri, mezhepleri kendi egemenlikleri için kullandılar, insanları birbirine kırdırdılar. Böylece gaza ve çapulla büyüdüler güç elde ettiler. Öyle ki tarih modern zamanlara kadar adeta din ve mezhep savaşları tarihi oldu.
20. YY Vahşeti
Modern zamanda ise durum değişmedi, sadece uğruna savaşılan kavramalar değişti. Çünkü artık toprak önemini kaybetmiş üretmek ve kar için hammade ve pazar önemli hale gelmişti. Bu dönemde, yani sanayi döneminde, egemenler bu kez hammade ve pazar için savaşcaktı. Onun için insanları ırk ve milliyet üzerinden (ama aslında pazar ve hammade için) savaşa soktular. Devlet otoriteleri, diktatörler, faşitler ve kapatilast egemenler bu kez ırkları ve milliyetleri ayrıştırıp çatıştırdılar. Birinin diğerine üstün olduğunu, diğerlerinin ya yok olması ya da köle olmayı kabul etmekleri gerektiğini ileri sürdüler. Bunu kabul etmezlerse yok olmaları gerektiğini söyleyip katliamlara, pogromlra, savaşlara giriştiler. Ama asıl amaç Pazar ve hammade egemenliği ile güç devşirmekti.
Milyonlarca insan bu uğurda heba olup gitti. Sadece 20 yüzyılın iki dünya savaşında et kafalı diktatörler yüzünden 70 milyon insan hayatını kaybetti, bir o kadarı da sakat kaldı. Şimdi coğulcu demokrasiden bahsediyoruz, bilişim çağında olduğumuzu söylüyoruz ama hala asırlar öncesinde kalması gereken din ve mezhep savaşlarını sürdüren bir zihniyetle karşıkarşıyayız. İnsan haklarının egemen olduğu bir dünyaya adım atmışız güya, ama birileri hala “herkes eşit ama ben biraz daha eşitim”kurnazlığına yatıyor. Farklılıkları teke indirgeme çabası hala sürüyor. Başka masum adlar altında başta ırkçılık olmak üzere “tekçilik” sürdürülüyor. Üstelik de bunu önlmesi gereken devletlerin bizatihi desteğiyle yapılyor bütün bunlar.
Din ve Mezhep Savaşları Devam Ediyor
Bu zihniyetin sonucunda Ortadoğu ırk ve mezhep savaşlarıyla kangölüne dönmüş durumda. Türkiyede birileri buna dahil olmak içi içini yiyor. Çok kolay savaşnarası atıp güç ve egemenliği ileri sürüyor, kardeşlik iklimini bununla zehirliyorlar. Çünkü bu hesapları yapanların, insanları güç, egemenlik, ırk ve mezhep namı hesabına savaş alanlarına sürenlerin hiç birininin çocuklarısavaşmıyor ve hiçbirinin çocuğu ölmüyor.
İşte Madımak katliamını yazmaya oturunca ne yazık ki bir anda bütün bunlar hücüm etti beynimize. Madımak bütün bunları düşündürttü bize. Peki ne oldu Madımakta ve nasıl bitti süreç? Madımakların tekarar yaşanmaması için unutmamak lazım, toplumsal belleği taze tutmak lazım, tarihsel ve kültürel bilinci tazleyerek zinde tutarak bu tür vahşetlere karşı durmak lazım.
Madımak Katliamı
Madımak katliamı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'taPir Sultan Abdal Kültür Derneğitarafından organize edilmiş olan Pir Sultan Abdal Şenliklerisırasında Madımak Oteli'nin Sünni İslamcılartarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi33 yazar,ozan,düşünürile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmesi ile sonuçlanan olaylardır. Ayrıca dışarda toplanan göstericilerden de iki kişi hayatını kaybetmiştir
Türkiye Bu Olayda Değerli Aydınlarını Yitirdi
Aziz Nesin'in de bulunduğu pek çok sanatçı ve fikir insanı dönemin Sivas valisi Ahmet Karabilgin'in özel davetlisi olarak bu kente gelmişti. Binlerce kişiden oluşan karşıt grup, önce Madımak Oteli önündeki araçları ateşe verdi ve oteli taşladı. Ardından Otel tutuşturulan perdeler ve alt katta bulunan eşyalarla birlikte yakıldı. Otele sığınmış olan kişilerden, aralarında Asım Bezirci, Nesimi Çimen, Muhlis Akarsu, Metin Altıok ve Hasret Gültekin'in de bulunduğu 35 kişi yanarak veya dumandan boğularak yaşamını yitirdi. Aziz Nesin'in de aralarında bulunduğu 51 kişi de olaylardan kendi olanaklarıyla, ağır yaralarla ve çoğu linç girişimlerinden zar zor kurtuldu.
Yargılamanın Sonuçları
Olaydan ötürü gözaltına alınan 190 kişiden 124'ü hakkında "laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma" suçlamasıyla dava açıldı, geri kalanlar serbest bırakıldı. Kamuoyunda Sivas Davası olarak bilinen yargılama Ankara Devlet güvenlik Mahkemesinde sürdü , dava 26 Aralık 1994'te karara bağlandı, dava sonucunda 22 sanık hakkında 15'er yıl, 3 sanık hakkında 10'ar yıl, 54 sanık hakkında 3'er yıl, 6 sanık hakkında 2'şer yıl hapis cezası, 37 sanık hakkında da beraat kararıverildi.
Müdahil avukatları temyize gittiler.Yargıtay 9. Ceza Dairesi Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin kararını esastan bozdu. Ankara 1 No'lu DGM, Yargıtay'ın bozma kararına uyarak yargılamayı yeniden başlattı.
28 Kasım 1997'de açıklanan kararda, 33 sanık idama ve 14 sanık 15 yıla kadar değişen hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24 Aralık 1998'de hapis cezalarını onadı, 33 idam cezasını ise usul noksanlıkları nedeniyle bozdu. 2002 yılında idam cezasının yürürlükten kaldırılmasıyla idam cezası hükümlülerinin cezalarımüebbet ağır hapis cezasına çevrildi.
Sanıkların avukatlığını üstlenenler arasında olan Refahyol iktidarının Adalet Bakanı Şevket Kazan, bakanlığısırasında onları hapishanede ziyaret etti. Geniş avukat listesinde çok sayıda Refah Parti üyesi ve yöneticisi olması eleştiri konusu oldu. Bu avukatlar ilerleyen yıllarda AKP ve Saadet Partisi'ne katıldılar ve içlerinden üst yönetim görevlerine yükselenler oldu..
Geçen zaman zarfı içerisinde sanık sayısı tahliyelerle 33'e düştü. Olayın kilit ismi olarak nitelendirilen, dönemin Sivas Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak ve Yargıtay'ın 1997'deki bozma kararından sonra firar eden 8 sanık ise halen yakalanmadı. Davanın firari olan 5 sanık ile ilgili kısmı, 13 Mart 2012 tarihinde zaman aşımından düştü.
Sonuç
İnsanlığın bu anakronizmadan kurtulmasının tek yolu var: O da gerçek bir demokrasidir, radikal demokrasi. Radikal demokrasi nasıl olacak? Katılımcı ve çoğulcu olacak, gerçek bir özgürlük, hakkaniyetli bir adalet anlayışı ve insan haklarına saygılı bir eşitliğe dayanacak. Farklılıkları zenginlik olarak gören bir anlayış ancak bunları yapabilir. Bütün bunlar da bir zihniyet değişimini gerektirir tabii. Zaten demokrasi bir zihniyet değişimi meslesidir.
Demek ki mevcut durumdan memnun değiliz, değişim istiyoruz, bu bizim en doğal hakkımız. Değişimi sadece istemek yetmez, değiştirmek için birşeyler de yapmak gerekir. Zaten demokratik siyaset de bunun için gereklidir.

Yazarın Diğer Yazıları