Özlem Tekin Alkan

Vanlı Kara Fatma

Özlem Tekin Alkan

Milli Mücadele de Vanlı Süreyya Hanım gibi birde Vanlı Fatma Seher Hanım var. Adına çok sayıda yazı yazılan kadın kahramanımızın adı  “Vanlı Kara Fatma” adıyla çizgi romana da dönüştürülmüştür.  Cesaret ve kahramanlığıyla tarihe geçen, Fatma Seher Hanım ile ilgili yazılı kaynaklarda yer alan  bilgileri siz değerli okurlarımla paylaşıyorum:  

Kuva-yı Milliye döneminde en çok adı işitilen kadın kahramanlardan biri de Vanlı Fatma Seher Hanım'dır. İsminin başındaki "Fatma" dan dolayı "Kara Fatma" diye bahseden kaynaklar da vardır. Fakat o, daha ziyâde "Fatma Seher" olarak tanınmıştır. 

 Fatma Seher Hanım'ın Kuva-yı Milliye devrindeki vatanî hizmetlerine dâir “Harp Tarihi Encümeni Arşivi”nde hayli vesika vardır. Hisarcık'ta Kaynarca mıntıkası kumandanı Naim imzalı ve 27 Ağustos 1920 tarihli Süvâri Livasına (Tugayı’na) yazılan raporda: 

 "… Fatma Seher Hanım'ın cepheden geri gelen efrat üzerindeki tesiri her türlü takdirin fevkindedir..." denilmektedir.  Bu yazıya karşı gönderilen cevapta ise; "Bugünkü harekâtta pek çok yararlığı görülmüş olan Fatma Seher Hanım'a çok teşekkür ederim" kaydı vardır. Ayrıca 26-27 Ağustos 1921 tarihli ve 193 sayılı Liva Ta'mimi ile de Fatma Seher Hanım bütün efrat ve zâbitana karşı alenen takdir edilmekte ve kahramanlıkları örnek gösterilmektedir.  

Bölük Komutanı Bir Kadın 

Kuva-yı Milliye'nin en meşhur kadın kahramanlarından biri olan Fatma Seher Hanım harp sonlarına doğru, Erzurum'a gitmek üzere yola çıkmıştı. Güzergahta bulunan Trabzon'da bir hayli kalmış ve burada yayınlanmakta bulunan "İstikbal" Gazetesi'ne sergüzeştlerini bizzat anlatmıştı. Onun şahsiyet ve mücadelelerinin aydınlanması mevzuunda son derece ehemmiyetli malûmatı ihtiva eden röportajın bir kısmını dikkatlerinize arz ediyoruz: 

 "Geçen hafta içinde, İnebolu'ya uğrayan Fransız vapuru, oradan, kendisini görenleri hayrette bırakan harikulâde bir şahsiyete sahip bir yolcu almış ve Trabzon'da bırakmıştır. Bu yolcu, bir zabittir. Başındaki turuncu kefiyesi, TBMM ordusunun serpuş numunesine uymayan bu zabitin yakasında nefti, bir üçgen içinde iki yıldız, elinde gümüş saplı bir kamçı, ayağında zarif botlar vardı. Bu zabit, ufak tefek yapılı, bir bölük kumandanıdır. Adı, Fatma Seher Hanım'dır. Bir ecnebi, bu satırları okuduğu zaman bilir ki, ne kadar hayret edecektir. Bir zabit... Kadın bir zabit... Bilmem dünyadaki bütün orduların içinde bir kadın zabit var mıdır? Bu kadın üç senedir, bir düzine Yunanla harp eden bir Kuvvacı ve bir senelik bir ordu zabitidir. Bu, ufak tefek kadının erkek elbisesi içinde taşıdığı çok kahraman, aynı zamanda çok mütevazı gönlünü, ah bir görüşüp anlasanız”... 

 Vatanın Bağrında Nâmahremeli 

Kocası, Vanlı Binbaşı Ezdeşin Bey idi. Büyük Sarıkamış kavgasında şehit düşmüştü. Edirne'de 5. fırkada iken karısı yanında idi. Kendi Kafkas'ta harbe giderken karısı Edirne'de çocukları ile kalmıştı. Mütârekeye kadar, Edirne'den çıkmadı, mütareke olunca İstanbul'a geldi. Oradan, Konya-Diyarbakır tarikiyle Van'a, babası Yusuf Abdal Ağa'nın yanına gitti. 

Vatan o günlerde derin, karanlık bir girdaba doğru, durmamacasına yuvarlanıyordu. Ne taze gelinlerde neşe, ne de, bir ayağı çukurda olan ihtiyarlarda ruh istirahati vardı. İngiliz zabitleri, üç taraftan sınırları aşmış heyet halinde Şark hududuna doğru ilerliyorlar, her şeyi de Türk Hükümeti'nin nüfuzunu alaya alarak idareye el koymuş bulunuyorlardı. Kimi yerde Rumlar, kimi yerde Ermeniler, kimi yerde her iki unsur birden binlerce seneden beri şerefine yan bakılamamış asil Müslüman Türk'e hakaret ediyorlardı. 

Şehid binbaşı hanımı, Van'da, daha epey uzakta idi. Lâkin, için için yanıp tutuşmaya başlamıştı. Asabi, hasta, sert olmuştu. Birgün geldi ki, kadınlık nezaket ve inceliğinden kendisinde eser kalmadı. O günlerde, evvela "Trabzon Kongresi" daha sonra "Erzurum Kongresi" akdediliyordu. Erzurumlu Âişe Hanım'ın kızı artık daha fazla duramadı ve kardeşi Mehmed Çavuş'la birlikte teşkilata adam toplamaya koyuldu. Az zamanda yüz-yüzelli kişi kadar kişi topladı. Fatma Seher Hanım bu sırada dokuz yaşındaki kızı Fâtıma ile İstanbul'a geçti. Oradaki kardeşi Süleyman'ı da yanına aldı. Ve bir gün, İstanbul'dan onsekiz tüfek de elde ederek Alemdağı yoluyla az evvel, tâ Van'dan yüzelli kişilik kuvvetiyle gelen kardeşi Mehmed Çavuş'la İzmit civarında Taşköprü'de iltihak etti. 

 Fatma Hanım üsteğmen rütbesiyle emekli edilip maaşa bağlanmış, fakat; 

“para için değil, Vatan için savaştığını” ifade ederek,  aylıklarını Kızılay’a bağışlamış, 

sefalet ve hastalıklarla geçen hayat mücadelesi 67 yaşında sona ermiş, 

2 Temmuz 1955 Cumartesi sabahı İstanbul Darülaceze’de vefat etmiş ve şimdilerde ortadan kaldırılıp yerine yol yapılmış bulunan, Kasımpaşa’daki Kulaksız Mezarlığı’na defnedilmiştir. 

“Kabri belirsiz garip”lerden olmuştur nihayet. Anadolu’nun asil ve garip “Kara Fatma”sının, 

Hazreti Fatma’lara komşu kılınmasını can-ı gönülden arzu ederiz... 

Fedâkârlık denen şey olmasaydı, ne vatandan ne de insanlıktan eser kalırdı. 

Vanlı diğer kahramanlar gibi ne acıdır ki Fatma Seher Hanım da memleketinde tanınmıyor, bilinmiyor, anılmıyor anlatılmıyor maalesef. 

 

Yazarın Diğer Yazıları