Ömer Gündüz

Hedefler nerede, biz neredeyiz…

Ömer Gündüz

Ak Parti'nin Erdoğan sonrası Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, kongrede yaptığı konuşmada, 'manifestosu' olarak nitelenebilecek hedefler koydu. AK Parti öncesi dönem için "fetret devri" benzetmesi yapan Davutoğlu, AK Parti'nin altyapısının 9 unsura dayandığını söyledi. Bu dokuz unsurdan öne çıkan başlıklar ise şunlar:

- Özgüven darbe girişimlerine karşı duruş.

- Sosyo-kültürel birlik ve bütünlük, çözüm sürecine devam.

- Siyasi alan-özgürlüklere yeni ahlaki formasyon.

       - Devletin ve bürokrasinin restorasyonu, paralel yapı ile mücadele.

       - Ahlak restorasyonu, siyasi ahlak.      

       - Adelet ve yargı alanı, yargıdaki paralel yapının temizlenmesi.        

       - Kültürel ve medeniyet restorasyonu.          

       - Ekonomik restorasyon.

       - Türkiye’nin uluslar arası alandaki yeri, gibi önemli birkaç başlık.

Evet Ak Parti’nin önemli meseleleri diye adlandırdığımız, sayın Davutoğlu’nunda ısrarla üzerinde durduğu bu başlıkların bazıları şunlar. Ancak Türkiye’nin ve mevcut hükümetin meşgul olması ve rahatlığa kavuşturması gereken çok daha önemli konular gündem meselesi dahi edilmemiş, ortaya içi boş kof meseleler, en önemli konuymuş gibi ortaya konmuştur. Yanlış bir yerden yanlış bir zamanlamayla yeniden yola çıkılmıştır. Fakat bunları söylerken hepten tüm maddelerin üzerini çizmiyor, önemle üzerinde durulması gereken; özellikle içi gerçekten de doldurulması gereken konularda yok değildir. Bunlardan birincisi “Ahlak restorasyonu ve siyasi ahlak, yani üslup.” Bu madde ne yazık ki yıllardan beridir ihlal edilmekte, hatta tersi bir takım uygulamalar yapılmaktadır. Örnek mi istiyorsunuz. Televizyon yayınları, yerli dizilerimiz tam manasıyla ahlaksızlık üzerine inşa edilmiştir. Reklamlar dahi cinsel içerikli argümanlarla süslenmiştir. Özellikle halkımız ve tüm dünya kamuoyu önünde siyasilerimizin çirkin ve ağza alınmayan karşılıklı söylemleri, üslup hataları v.s.

İkincisi “kültürel ve medeniyet restorasyonu”. Halkın % 99’u  Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Bizlerin yeniden farklı bir medeniyete veya kültüre olan ihtiyacı yoktur. Bizler “İslam Medeniyetini” benimsemiş  ve o medeniyetin kültürüyle yoğrulmuş bir milletiz. O sebeple var olan, en değerli ve insanlığın tek kurtuluş reçetesi “İslam medeniyetine” kesinlikle sırt çevirme yeniden yorumlama ve eklemeler yapma yetkisine sahip değiliz. Çünkü bizlere gönderilen hayat rehberi, yaşam kılavuzumuz Kur’an-ı Kerim iyi seçilmiş ve bakılmış bir meyve ağacına benzer. O’nun yaprakları bir mevsim için değil; her mevsim için yemyeşildir. Rabbimiz ayeti kerimesinde: “Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı beğendim. (Maide/3) buyurmaktadır. Bu sebeple kültürümüzü ve medeniyetimizi restorasyon yerine benimsememiz gerekir. İslam medeniyetini, Avrupa medeniyetine eş değer değil tek kurtuluş reçetesi olan bir medeniyet olarak görmemiz, mevcut topluma ve gelecek nesillerimize de bu mükemmel medeniyeti tanıtmak ve benimsetmek tek gayemiz olmalıdır. Yoksa yine yukarıda da bahsi geçen “Türkiye’nin uluslar arası alandaki yeri” ne ilişkin Sayın Davutoğlu konuşmasında: “2002 yılında Türkiye'de "dış politikanın" anlaşılanın "dış ilişkiler" olduğunu, tüm dış politikanın ise "Kıbrıs, Ermeni meselesi ve birkaç defansif konu" olduğunu söyledi. Çok boyutlu dış politikanın da süreceğine dikkat çeken Davutoğlu, "Kimse Türkiye'yi Avrupa ile Asya kıskacına almaya çalışmasın dedi. AB üyelik hedefinin "stratejik" olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, "Türkiye'nin AB hedefi stratejik bir hedeftir ve kararlılıkla devam ettirilecektir".

Ne yazık ki tırnak içersindeki sözler, Osmanlı gibi yedi kıtaya adaletle hükmetmiş bir ecdadın torunları olarak bizleri bir kez daha hayal kırıklığına uğratmıştır. Tekrar söylemeliyiz ki bizler İslam Medeniyetinin mensuplarıyız yada olmak zorundayız. Avrupa medeniyeti dediğimiz kokmuş, çürümüş ve insanlığı felakete sonunda da Cehenneme sürükleyen batıl bir medeniyetin, haçlı bir zihniyetin peşinden koşturma lüksüne sahip değiliz. Çünkü Avrupa Medeniyeti dünyada sömürü düzenini kurma, insanlığı ifsada götürme ve sonunda da İslam’ı yok etme misyonunu yüklenmiştir. Böyle zararlı bir medeniyetin arkasından yürümek bizleri helake sürükler. Ve halen ısrarla Türkiye Avrupa Birliği’ne girme kararlılığını sürdürecek demek ise resmen harakiri yapmak, yani intihar etmektir. Ancak bu söylemi “İslam Birliğini, kurmak, tek stratejimiz ve en büyük hedefimizdir” sözleriyle dillendirmemiz en doğrusu olacaktı. Fakat ufukta bu söylemi duymak Türkiye için henüz hayalden öte bir şey değildir. Umarım bir gün bu hayali gerçekleştirecek bir nesil yetişir.

Yeni kurulacak hükümetin ülkemize ve tüm ümmete hayırlı olması temennisiyle, önemli hususlarla ilgili yapmış olduğumuz bu uyarıları, yeni hükümetimiz ve baş icracısı Sayın Davutoğlu ka’le alır ve bu yönde bir çalışma sergiler temennisiyle,

 

Selam ve dua…

Yazarın Diğer Yazıları