Ömer Gündüz

Çocuklarımıza sahip çıkalım

Ömer Gündüz

Hz. Ömer (r.a.) halifeliği döneminde yaşanan bir olay anlatılır: “Bir gün bir baba oğlunun elini tutarak, halife Hz. Ömer’in yanına gelir. Ey Emirel Mü’min’in, ben bu oğlumdan şikayetçiyim. Hiçbir konuda benim sözümü dinlemiyor. Sürekli etrafa zarar veriyor ve insanları rahatsız ediyor diyerek dert yanar. Evladımın cezası ne ise verin ben buna razıyım der. Tabi adalet timsali Hz. Ömer şikâyetçi olan babanın çocuğunu karşısına alır ve çocuğa birkaç soru sorar. Sorulardan bir tanesi adın ne evladım dediğinde, çocuğun isminin bir böcek ismi olduğunu öğrenir. Ardından diğer sorular, baban 7 yaşında sana namaz kılmayı öğretti mi? Hayır. Benzeri birkaç sorundan sonra çocuğun babasını içeri çağırır ve şöyle söyler: Evladınızın ilk doğduğu günden itibaren üzerinizde bir çok hakkı vardır. Ancak bakıyorum ki yapmanız gereken bir çok sorumluluğu yerine getirmemişsiniz. Bir babanın evladı üzerinde ki en büyük ve ilk hakkı ona güzel bir isim koymasıdır. Ancak oğlunuza bir böcek ismi koymuşsunuz der ve ardından eğer bir ceza verilecekse bu çocuğa değil, babasına verilmelidir.

Anlatılan bu menkıbeden anne-babaların çıkaracağı bir çok  ders vardır. Çocuklarımıza her alanda sahip çıkmalıyız. Çocuklarımızı ahir zaman denilen bu dönemde çevrenin, televizyonun ve okulun vermiş olduğu akla, ahlak ve maneviyata, zarar veren ahlaksız ve yozlaşmış eğitimden korumalıyız. “Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi (çoluk çocuğunuzu), yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim/6) ayeti celilesinin emrine kulak vermeliyiz.

Son haftalarda gündemimizi işgal eden ve bir toplumu hepten huzursuz eden bir mesele vardır. Çocuk kaçırmaları olayı. Siyasi bir partinin Anayasa, Hukuk ve Yargı Komisyonu tarafından hazırlanan raporuna göre; dağa götürülen çocukların yüzde 70’i zorla ve tehditle dağa çıkartılıyor. Örgütten kaçan çocukların yüzde 19’unun ise kandırılarak dağa çıkartıldıkları belirtilen raporda, 8 bin çocuğun örgüt tarafından dağa çıkartıldığı kaydediliyor. Örgütün ajitasyon faaliyetleri de ilkokullara kadar inmiş bulunmakta. Eyleme katılan çocukların örgütün elinden kurtarılmasına yönelik bir devlet stratejisi bulunmadığı için de bu çocukların maalesef zamanla birer fanatik militan haline geldiklerine vurgulayan bu komisyon,  örgüt ve gençlik yapılanması YÖGEH’in üniversitelerde faaliyet göstermesine karşın, lise, hatta ilköğretim okullarına dahi indiğine dikkat çekiliyor. Son zamanlarda bölgedeki bazı belediyelerin yaz kamplarının örgüte çocuk militan devşirme platformu haline dönüştüğü de raporda yer alan önemli detaylardan bir tanesi. Bu detayı sizlerle paylaşmamdaki sebep, genç neslimizin karşı karşıya kaldığını durumu görmek ve toplumumuzun içler acısı gidişatının farkına varmak amacıyladır.

Evet her zaman söylediğimiz gibi ne ekersek, onu biçeriz. Buradan en başta anne ve babalara sesleniyorum. Değerli ebeveynler çocuklarınıza sahip çıkın. Çünkü her çoban gütmüş olduğu sürüden sorumludur. Ülkemizin büyük bir çoğunluğunu Müslüman halklar oluşturmaktadır. O halde İslam dinimize göre bir çocuğun eğitimi doğar doğmaz başlar. Bizlerin görevi sadece çocukları dünyaya getirmek, yedirip, içirmek, giydirmek ve eğlendirmek değildir. Asıl görevimiz bunlarla birlikte evladımızı ahlak ve maneviyatına göre yetiştirmek, okutmak, terbiye etmek ve en önemlisi İslami bir hayat tarzını onlara benimsetmektir. Unutmayalım ki bizler hidayetten değil seferden yani gayretten sorumluyuz. Biz bize düşeni anne-babalar olarak öncelikle yapmalıyız. Bakın önümüz yaz ve çocuklarımızı uzun bir tatil bekliyor. Gelin çocuklarımızı kötü arkadaşların, sokağın ve televizyonun girdabında kurtarmak için bir program yapalım. Çocuklarımızı özellikle İslami STK’ların düzenlemiş olduğu ve içersinde sosyal ve sportif faaliyetlerinde bulunduğu yaz kamplarına kaydettirelim. Yeterli mi? Hayır. Tabiat hiçbir zaman boşluk kabul etmez. Çocuklarımızın elinde tutup; onlarla birlikte camilere cemaat namazlara gidelim. Onlara oyun oynama vakti ayırarak bizzat çocuklarımızla vakit geçirelim. Çocuklarımıza, yemek yeme, oturma, tuvalete girip çıkma, konuşma, gülme v.s. adap ve terbiyesini bizzat kendimiz öğretelim. Şayet bilmiyorsak önce öğrenip, sonrasında onlara da öğretelim. Peki bunlar yeterli mi? Elbette ki bu kadarı da yeterli değil. En önemlisi çocuklarımıza hayatın anlamını, dünyaya geliş amacımızı ve kulluk vazifemizi hatırlatacak bir eylem hareketini ortaya koyalım. Aksi takdirde ahir zamanın tehlikeleri ile boğuştuğumuz bir dönemde birde bakarız ki çocuklarımız avucumuzun içersinden kayıp gitmiştir, Ma’azallah. Ah-vah edeceğimiz, dizimizi döveceğimiz gün gelip çatmadan tedbirimizi alalım. Ne verirsen elinle, o gelir seninle misali, çocuklarımıza her alanda sahip çıkalım…

Vesselam. 

Yazarın Diğer Yazıları