Nuran Demirhan

Van'da yaşayan Trabzonlular

Nuran Demirhan

Yüz yıllar boyu süregelen göç olayları bitmek tükenmek bilmeden devam eder.

 

GÖÇ: Ekonomi, siyasi, hastalık ve toplumsal doğal nedenlerden insanların köy, kasaba gibi kendi memleketlerini bırakıp başka yerlere yerleşmesidir.

 

Daha iyi yaşam olanaklarını bulmak amacıyla, kendi yaşadıkları yerleri terk etmek, yaşamaya devam etmek için göç ederler.

 

Doğu Karadeniz'in en önemli şehirlerinden Trabzon'a bağlı Çaykara ilçesinin 1960 yılında yaşadığı doğal afetlerden heyelan sonrası Van'a göç etmek zorunda kalan Yaylanönü, Baltacılı Yeşil alan ve Uzungöl köyleri. Yaşadıkları heyelendan dolayı köylerini bırakarak Van'ın Özalp ilçesine bağlı Emek ve Dönerdere köyüne yerleştiler.

Yaklaşık 50 yılı aşkın Trabzonlu Lazlar ile Vanlılar bir arada yaşamaktadır.

 

Yarım asır süregelen bu birlik ve beraberlik yaşantıları birlikte yaşamın en güzel örneğini gösterir.

 

Zordur göç, gittiğin iklim, hayat şartları tamamen değişikliğe uğrar. Alışmak zor gelir, çünkü yöre insanı alışkanlıklarını edindiği çevre insanını yadırgar, gelenek ve görenekler ayrı olur. Yaşam tarzı büyük bir değişiklik içindedir. Gurbet dediğimiz yaşantılar gibi.

 

Yöreni, taşını, toprağını, suyunu, ekmeğini özlersin.

 

İnsanını özlersin, şiveni özlersin, düğün dernek, bayramını özlersin

 

Hasretlik başlar, geride bırakıp yaşanmışlıklarını unutamazsın.

 

Van'a göç gelen insanları, Vanlılar bağrılarına basar tıpkı yıllar öncesi Emek ile Dönerdere köyü gibi, Heyelan basmış evlerini yurtlarını, hayvanlarını, topraklarını bırakıp gelmek zorunda kalan Lazlar sığınmıştır, Emek Köyüne Dönerdereye yarım asırlık yaşantıları sürüp gitmiştir.

Karalâhana sarmasını yediler, otlu peyniri birlikte yapıp toprağa gömdüler.

 

Turşu yapıp mıhlama yediler. Tandırda taptapa ile yağlı çöreği birlikte pişirdiler.

 

Hamsi balığını, Van balığını ayırt etmediler. Hısım oldular, kız alıp verdiler. Dede, nine, gelin kız birlikte yaşadılar.

 

Bırakıp gitmek çok kolay olmasa da alışıla biliniyor mu acaba çevreye, insana.

 

Hayat demek işte bu yaşam mücadelesi, hayatın içinde dönen çark.

 

Göçlerin verdiği insanlıklar özellikle doğal afetlerin getirdiği yıkım kaybolunmuşlar gibi.

 

Uygarlığın gerçek ölçüsü, ne nüfus çokluğu ne kentlerin büyüklüğü nede üretim bolluğudur. Gerçek ölçü insanın yetiştiği  nitelikleridir.

 

Acı su da, tatlı su da berraktır. Sakın görünüşe aldanma… Görünüşte herkes insandır ama gerçek insan hal ehli olandır.

Yazarın Diğer Yazıları