Nuran Demirhan

İncivan'da Kış

Nuran Demirhan

Gecelerin en uzun, gündüzlerin en kısa olduğu 22 Aralık ile başlayıp 30 Ocakta biten zemheri ayı veya Erbain kışın en soğuk geçen günleridir. Eskilerin deyimi ile çetin kış günleri.

31 Ocakta başlayan Hamsin günlerinin en şiddetli soğukları 20 Şubatta hafiflemeye başlarken 21 Mart baharın müjdecisi olur.

Eski kışlar nerede dediğimiz bu günlerde, her kesin dilinde memlekette eski kışlar da kalmadı.

Dün gece Van'ın Çaldıran İlçesi -40 dereceyi yaşarken nerede o eski kışlar dememek gerekir.

Büyüklerimizden dinlediğimiz, akıllarda kalan 21 Aralık'ta başlayan büyük çille 40 gün sürerken, evlerde sular dolar, çamaşırlar dışarıda tahta olur. Sokaklar kayak pistine dönerdi.

Sobalar gece, gündüz yanar fakat camların buzları çözülmezdi.

 Kara kış, koca karı soğukları, yüzünü çetin gösterir, kuru ayaz kar yağıncaya kadar havanın yumuşamasını beklerdik.

Çatılardan sarkan buzlar salkım salkım tehlike saçar. Yollarda buzdan düşen insanlar hayatlarını kaybedecek kadar zor günler yaşardı.

Ardından 31 Ocakta küçük çille girer, gelinlerin elini kapıya yapıştırır. Bebekleri beşikte dondurur derlerdi.

Memleketimizin kış günlerini, eskiden yaşanan çetin kış zorluklarını, küresel ısınma dediğimiz mevsimlerin değiştiğini konuşmamak ne mümkün.

Çetin geçen kış şartlarında evinde odunu, kömürü olmayanların, soğuklar ile mücadelesini sürdürerek yaşamaya devam edenleri, dışarıda aç kalan sokak hayvanlarını düşünmek her ferdin insanlık görevi değil mi?

Efendimizin dediği gibi komşusu aç iken tok yatanlar biz değiller.

Düşküne, yoksula yardım etmek kış mevsiminin hayrına neden olacağı ayları unutmamak gerekir.

Uzun kış gecelerinde, yanan sobanın sıcaklığını yaşanılan hayatları, ninelerimizin, dedelerimizin anlattığı hikâyeleri dinlerken bir gün de bizlerin anlatacaklarını unutmamak gerekir.

Kuru kayısının tadını, Kavurganın çedenesini,  sokaklarda kızaklarla kaydığımız günleri, kardan adam yapmak için evden çaldığımız havucu, ellerimiz buz keserken oynadığımız kartopunu, okuldan eve gelince yanan sobanın yanında mayışıp kaldığımız o tatlı uykuyu, dam boyu yağan karın üstüne atladığımız zamanları unutamadığımız anıları hala yaşıyorsak ne mutlu bizlere.

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Develer tellal, pireler berber iken ben ninemin beşiğini tıngır, mıngır sallar iken başlayan masalları anılarımızdan silmek ne mümkün.

Hayal dünyamızın çok derinliklerinde yer alır, uyurken bilinçaltımıza yer eden zamanlar, hayal eder, canlandırma yapardık.

Şimdi nerede o eski kışlar derken, kış eskimedi eskiyen unutulan insanlar oldu.

Çağımızın gittikçe ilerleyen teknolojisi oldu.

Değişime uğrayan insan oldu. Mevsim değişiklikleri tabiat ananın kucağında, oysaki unutulan yine insanlık değerleri değilmidir.

Hayatımızın yaşanmışlıkları bizleri zorluyor acımasız olmamıza, acımasız dünya değil bizler acımasız olduk.

Kapılmışız hayat mücadelesine, çevremizdeki yaşanılanları görmezden gelmeye, duymadım haberim yok gibi veya işimize geldiği gibi yaşamları sürdürmeye.

Biz doğu kültürü ile yetiştik, bizi biz yapan yine bizler olmalıyız.

Unutulan değerlerimizi  nafile mesajlar ile değil yaşayarak uygulamalıyız.

Memleketimizin değerlerini anlatırken sahip çıkarak yaşamalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları