Nedim İlikçi

2 Nisan 2018'in bir Vanlı olarak bana hatırlattıkları

Nedim İlikçi

İkram Bey kardeşim 2 Nisan 2018 tarihinde çıkacak gazetemizde bir Vanlı olarak 2 Nisanın sana neleri hatırlattığını yazar mısın?' Deyince yazmaya çalışacağımı söyledim.2 Nisan 2018 tarihinin bana çok şey hatırlattığını ancak hatırladığım bilgi ve hisleri kelimelerle ifade etmemin çok zor olduğunu hatta mümkün olmadığını yazmaya başlayınca anladım. Ancak buna rağmen Van'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100.yıl dönümünün ilk anda bana hatırlattıklarını kısaca şöylece sıralayabildim…

2 Nisan 2018 tarihi, emperyalist güçlerin kurdurdukları terör örgütleri ve çeteler aracılığı ile 1000 yıl beraber yaşamış halkları birbirlerine nasıl da düşman edebildiklerini hatırlatıyor. Oyuncuları değişse bile aynı senaryonun günümüzde, ilimiz, bölgemiz ve coğrafyamızda oynanmaya çalışıldığını hatırlatıyor… Yakılmış yerleşim merkezleri, yıkılmış evler, parçalanmış aileler ve sefalet içinde çıkılan göçü yani bizim seferberlik dediğimiz korku ve belirsizliğin hakim olduğu duyguyu hatırlatıyor…

Van'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100.yıl dönümü, Van'ın yeniden var oluşa, mutluluğa, sevince, yeni ufuklara ve umutlara yelken açışını hatırlatıyor…

Tamamen yakılmış ve yıkılmış olan Van'ın, küllerinden doğması için toprağa yeniden tohum olarak ekildiği 2 Nisan 1918 gününü hatırlatıyor.

Van'ı işgalden kurtaran Ali İhsan Sabis Paşa ve askerlerini rahmet ve minnetle yâd etmem gerektiğini hatırlatıyor.

1915 Mayıs'ında Van'dan ayrılmak zorunda kalmış nice mazlum Vanlının 1918'de özlemle ve umutla Van'a dönüşlerinin heyecanını hatırlatıyor..

Seferberlik sırasında yaşadıkları hastalık, açlık ve kıtlığın uğradıkları taciz ve tecavüzün, hakaretin, soygunun ve güvensizliğin kısacası devletsizliğin son bulduğu ümidin yeşerdiği günü hatırlatıyor.

Eşini ve kızını daha çocuk yaştaki kayınbiraderine emanet eden ve ''Siz gidin ben gelip size ulaşırım'' diyen, evini ve ilini korumaya çalışan, ancak seferberlik göçü süresince gidip kızına, eşine ve akrabalarına ulaşamayan, kaderin bir mezarı bile çok gördüğü büyük dedemi hatırlatıyor…

Seferberlikteki zorunlu göç süresince babasının gelip kendisine ulaşacağı günü beklemiş bir kız çocuğunun (babaannemin) seferberlikten döndükten sonra babamdan bir ize rastlayabilir miyim ümidi ile yakılmış ve yıkılmış bir ilin harabelerinde dolaştığını hatırlatıyor...

Ömrü boyunca babasından bir haber alamayan ve bir ize rastlamayan babaannemin zaman zaman duygulandığında akan gözyaşlarını hatırlatıyor.

Eşimden bir haber alabilecek miyim umuduyla Van'a dönen her ulaşabildiğine eşinin akıbetinden bir haber soran genç kadınların çaresiz feryatları ile beraber büyük babaannemi hatırlatıyor…

1915 öncesi eş, dost, akraba, ahbap ve komşularından bir haber alabilecek miyim diyen insanların beklentilerini ve özlemlerini hatırlatıyor…

Sahipsiz bir çok çocukla karşılaşan ve kendine çare olamamışken ona bakamamanın verdiği vicdani rahatsızlığı yaşayan Vanlıları hatırlatıyor..

Van'a döndükten sonra babaannemin deyimiyle ''cam bulsak çerçeve, çerçeve bulsak cam bulamazdık'' dediği'' iki öküzü olanın çok zengin sayıldığı'',''tarlada çalışacak genç erkek nüfusun çok az olduğu'' '' karnını doyurmanın ve ekmek bulmanın güç olduğu'' hayatta kalma mücadelesinin başlıyor olduğunu hatırlatıyor..

Çocukluğunda seferberliğe çıkmış, babasından bir daha haber alamamış,o zaman bize ait olan bu günkü Irak topraklarında üç yıl boyunca hiçbir yere aidiyet hissedemeden yaşamış, seferberlik dönüşü annesi başka biri ile evlenmek zorunda kalmış ve kendisi de on beşinde yine kendisi gibi sahipsiz kalmış bir çocuk ile evlendirilmiş babaannemi hatırlatıyor..

Babaannemin ''ne kuzu olup süt içebildik, ne koyun olup ot yiyebildik ''sözü ile hayatını ve aslında ''Seferberlik Çocukları''nın hayatını özetlediği, dizlerinde büyüme şansına eriştiğim büyüklerimizi hatırlıyor ve hepsini rahmetle ve minnetle anıyorum…

2 Nisan 1918'de tohum olarak toprağa atılan, yeni Van'ın bu gününe şükretmem gerektiğini hatırlatıyor.

Allah bir daha bu millete seferberlik yaşatmasın duaları dökülüyor dudaklarımdan ve feraset sahibi büyüklerimin ve özellikle babaannemin deyimi ile'' Allah devlete ve millete zeval vermesin'' diyorum…

Yazarın Diğer Yazıları