Mehmet Bedri Gültekin

Savaşı kazandıracak hamle

Mehmet Bedri Gültekin

Savaşta kritik hamleler vardır; kazandırır ya da kaybettirir. Atatürk'ün, Çanakkale'de mermisi bittiği için geriye doğru kaçan askerin önüne çıkıp, "Düşmandan kaçılmaz" diyerek, süngü taktırarak yere yatırması gibi. Türk askerlerinin mevziye yattığını gören düşman askeri de mevziye yatmış ve bu sayede kazanılan zaman içinde yedek kuvvetlerin gelmesi mümkün olmuştu. Atatürk daha sonra bu hamleyi, "Savaşı kazandığımız an o andı" diyerek özetlemişti.

Benzer bir durum Sakarya Savaşı için de söylenebilir: Sakarya Savaşı üzerine ciddi inceleme yapmış tarihçiler ve askeri uzmanlar, 22 günlük savaşın ardından iki ordunun da güçlerinin son noktasına geldiği tespitini yaparlar. Atatürk'ün komutan olarak dehası, bu durumu tespit edip aslında, gücünün sonuna gelmiş olan ordusunu hücuma kaldırmasındadır. Savaşın kazanılmasını sağlayan hamle bu hücum olmuştur.

Kritik hesaplaşma

Türkiye bugün de 24 Temmuz 2015 tarihinde başlayan kritik bir savaşın içindedir. Karşı tarafının merkezinde ABD duruyor. Güneydoğu'da, Irak'ın kuzeyinde, Suriye'de, Libya'da ve Kafkasya'da sürmekte olan bu savaşın esas cereyan ettiği yer Doğu Akdeniz'dir. Doğu Akdeniz cephesinde karşı tarafta ABD, İsrail, Fransa, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi var. Mısır'da bu saflaşmada çıkarı olmadığı halde AKP Hükümeti'nin ihvancı yaklaşımı dolaysıyla bu cepheye itilmiş vaziyette.

Türkiye'nin yanında şimdilik Libya'nın meşru hükümeti duruyor. Rusya ve İran'ın bu cepheleşmede Türkiye'nin yanında durdukları söylenebilir. Ama bazı nedenlerden dolayı(Kırım, Ukrayna, Suriye ve Mısır politikalarındaki yanlışlıklar) bu duruş yeterince açık ve net değildir.

Açıktır ki böyle bir saflaşma, Türkiye açısından büyük sıkıntılar ve büyük bedeller ödeme anlamına gelecektir.

Ama Türkiye bu tabloyu, çok hızlı bir şekilde kendi lehine değiştirme olanağına sahiptir. Savaşın kazanılmasını sağlayacak o "kritik hamle", Türkiye'nin önünde durmaktadır.

Şam ile el sıkışma

Gazeteler Aralık ayının ikinci yarısında üst düzey bir Türk heyetinin Suriye başkenti Şam'da görüşmeler yaptığını duyurdu. Aynı günlerde ve ondan sonra hem İdlip'te, hem de Fırat'ın doğusundaki Ayn İsa'da Türkiye, Rusya ve Suriye'nin koordinasyonu sonucu bazı olumlu adımların atıldığı haberleri geldi.

Bu haberler güzel ama Türkiye'nin yüzyüze kaldığı büyük hesaplaşmadan zaferle çıkması için yeterli değil.

Türkiye'nin acilen atması gereken birinci adım Şam'a derhal büyükelçi göndermektir. İkinci adım ise Şam ile koordinasyon halinde İdlip'ten Türk Silahlı Kuvvetlerini geri çekilmesidir.

Bu hamleler Şam Hükümetine, bütün dikkatini ve kuvvetlerini Fırat'ın doğusuna yöneltme olanağını verecektir.

Şam'daki meşru hükümetin kontrol ettiği yerlerden Türkiye'ye bir tehdit gelmeyeceği tecrübeyle sabittir.

Hatay'ın güneyine düşen bölge (Kesab sınır kapısı ve çevresi, Lazkiye vilayeti) en başından beri Şam Hükümeti'nin kontrolünde oldu. Ve bu bölgeden Türkiye'ye yönelik tek bir saldırı olayı gerçekleşmedi.

Aynı şekilde Halep'te Suriye Hükümeti'nin kontrolünün sağlanması ile birlikte burada PYD dahil hiçbir terör örgütünün kalmadığı da bir başka gerçektir.

Türkiye'nin yardımıyla Suriye'nin kendi ülkesinin tümünde kontrolü sağlamasının, Türkiye açısından buradan gelen terör tehdidinin önlenmesinin çok ötesinde sonuçları olacaktır.

Hamlenin sonuçları

Türkiye, Doğu Akdeniz'de ilk elde, Suriye ve Lübnan gibi iki müttefik

kazanacaktır.

Şam ile ilişki Türkiye'nin Müslüman Kardeşler hatasından dönmesi anlamına

gelecektir. Ve bu da Mısır, Tunus, Cezayir gibi ülkelerle ilişkilerin düzelmesi ve daha sağlam bir zemine oturması anlamına gelecektir.

 Şam ile ilişkilerin düzelmesi Türkiye'nin Rusya ve İran ile ilişkilerinin daha da

güçlenmesi anlamına gelecektir. Özellikle Rusya ile ilişkiler Doğu Akdeniz'de önünde sonunda önümüze gelecek olan büyük hesaplaşmada Türkiye açısından hayati önemdedir.

 Bu gelişmeler olurken, Türkiye'nin bu hamle ile tam kırk yıldır uğraştığı bölücü

terör sorununu nihai olarak ve kesin bir şekilde sona erdirme olanağına kavuşacağını özellikle belirtmek gerekir. Fırat'ın doğusundaki PKK varlığının bitirilmesi, en geç bir yıl içinde PKK'nın silahlarını temelli olarak atmasıyla sonuçlanacaktır.

 Normalleşen ilişkilerin, Suriye başta olmak üzere Irak, İran ve diğer Batı

Asya ülkeleriyle gelişecek ekonomik olanakların içinde bulunduğumuz ekonomik krizin çözümüne olumlu katkısını unutmamak gerekir.

Türkiye için giderek daha da ağır bir yük haline gelen Suriyeli sığınmacı

sorununun nihai çözümü de, Şam'ın ülke genelinde barış ve birliği sağlamasına bağlıdır. Nitekim bugüne kadar Şam, kontrol ettiği alanları genişlettikçe, sığınmacıların da ülkelerine dönmüş olması (bugüne kadar 500 bin kişi) bu gerçeği kanıtlıyor.

İşte bütün bunlardan dolayı içinde bulunduğumuz tarihi anda, Suriye'ye uzatılacak dostluk eli, yüzyüze olduğumuz sorunların lehimize çözülmesinin sağlayacak kritik hamle olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları