Mehmet Bedri Gültekin

Bad-el Harab-ül Basra

Mehmet Bedri Gültekin

869 -883 yılları arasında Güney Mezopotamya’da büyük çiftliklerde ağır koşullarda çalıştırılan zenci köleler ayaklandı. Bir kaynağa göre ayaklananların sayısı 500 bin kadardı. Tarihe “Zenci isyanı” olarak geçen olayda, Ali bin Muhammed liderliğindeki isyancılar, bütün bölgeyi kontrolleri altına aldılar. Basra şehrini ele geçirdiler, yakıp yıktılar. 10 bin Basralı öldürüldü.

Zamanında önlem almayıp iş işten geçtikten sonra alınan tedbirlerin anlamsızlığını anlatan “Bad-el harab-ül Basra” (Basra harap olduktan sonra) sözü, bu olayın ardından bir darb-ı mesel olarak o günden bu yana söylenegelir.

Dış politikada AKP’nin çeşitli konularda izlediği politikayı gördükten sonra aklımıza işte bu söz geliyor.

Mısır ile tahrip edilen ilişkiler

Bugün, Dışişleri Bakan Yardımcısı Sedat Önal başkanlığındaki bir heyet Mısır’a gitti. Kahire’de, iki ülkenin heyetleri arasında görüşmeler yapılacak. Hatırlanacağı üzere, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 8 yıllık aradan sonra Ramazan ayını kutlamak bahanesi ile Mısırlı mevkidaşını aramıştı. Geçen hafta da TBMM başkanlığına, bir “Türkiye Mısır Dostluk grubu” kurulması önergesi verilmişti.

Bütün bunlar, Müslüman Kardeşler Örgütü ile dayanışma uğruna, yıllarca Mısır Devlet Başkanını en yetkili ağızlardan “katil” ilan ettikten, Büyükelçimizi geri çağırıp diplomatik ilişkileri en alt düzeye indirdikten ve Müslüman Kardeşlere Türkiye’de barınma ve Mısır karşıtı faaliyet izni verdikten sonra yapılıyor.

Elbette arkada kalan dönemde Türkiye’nin attığı adımlara Mısır da tepkisiz kalmadı. Doğu Akdeniz’de ABD ve İsrail tarafından oluşturulan Türkiye karşıtı koalisyona katıldı. Yapılan askeri tatbikatlara gemilerini göndererek bir ileri adım daha attı.

Sisi yönetimi, Libya’da, Türkiye’nin Trablusgarp’taki meşru Hükümeti desteklemesine karşılık Bingazi’deki Hafter güçlerine destek verdi.

Ve daha önemlisi Yunanistan ile Doğu Akdeniz’de Deniz yetki anlaşması imzalayarak Türkiye’yi zor durumda bıraktı. Vb. vb.

Bütün bunlar Türkiye açısından, izlenen “ihvan sever” politikanın sürdürülemez olduğunu gösterdi.

Kaçınılmaz dönüş

AKP Hükümetinin izlediği politika, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki hayati çıkarlarına büyük zararlar verdi ve sürdürülemezdi.

Yanlış duruşun üzerinden 8 yıl geçtikten sonra Türkiye tarafından sıcak mesajlar verilmeye başlandı. Türkiye’de bulunan Müslüman Kardeşlerin Mısır karşıtı yayınlarına son verildi. Açılan telefonlar, istihbarat örgütleri arasında yapılan görüşmelerin ardında şimdi de Dışişleri Bakanlığı heyetinin resmi ziyareti yapılıyor.

Elbette son dönemde Mısır’la ilişkilerin düzeltilmesi yolunda atılan adımlar doğrudur ve Türkiye’nin çıkarınadır.

Ama işte bu noktada o, İslam dünyasında tam 1300 yıldan bu yana söylenegelen ünlü darb-ı mesel akla geliyor: Bad-el Harab-ül Basra.

Suriye

Aynı söz daha da gerçekçi olarak ve durumu gerçekten de tam ifade etmek üzere Suriye ile olan ilişkiler için de geçerlidir.

Mısır, Akdeniz’in öte yakasındadır. Sadece Doğu Akdeniz’deki yetki alanları dolaysıyla komşumuzdur.

Suriye ise burnumuzun dibindedir. Komşumuzdur. 911 kilometreyi bulan ortak sınırımız vardır. Meşhur tabirle Suriye’den başlayan “fay hatları” Türkiye’nin içinden geçmektedir. 6 milyon Suriyeli mülteci; halihazırda ekonomik, sosyal ve siyasal bir dizi soruna yol açmış olarak ve böyle devam ederse daha da büyük sorunların muhtemel kaynağı olarak Türkiye’dedir.

Ve AKP iktidarı 2011 yılında uygulamaya koyduğu hatalı Suriye politikasından hala vazgeçmiş değildir. Yani Basra harap olmuştur ama hala ortada bir adına “tedbir” denecek bir adım atılmamaktadır.

Suriye’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yapılıyor. Türkiye bu seçimlerin meşru olmadığını söyleyerek “Basra’daki yangının” devam etmesinden yana politikasını ısrarla sürdürüyor.

Umarız ki sekiz yılın ardından Mısır’la ilişkileri düzeltme yolunda atılan adımların aynısı Suriye konusunda da atılsın.

Zararın neresinden dönülse kârdır. Ve en önemlisi Türkiye buna mecburdur. Bu “mecburiyeti” hala göremeyenlerin ise, Türkiye’yi yönetmeye devam etmesi mümkün değildir.

Yazarın Diğer Yazıları