Yunus Türkoğlu

Eyüp Sultan

Yunus Türkoğlu

Değerli okurlar, emekli olduktan sonra ilk seyahatimi İstanbul'a yaptım. Bu vesileyle Eyüp Ensari Hazretlerinin türbesini ziyaret etme şansım oldu. İstanbul’a mührünü vuran bu büyük sahabe hakkında sizlere kısa bilgiler sunmak istiyorum. Asr-ı Saadet yıllarından  başlayalım isterseniz…

“Medineli Müslümanlar, peygamber efendimizin Mekke’den Medine’ye gelmek üzere yola çıktığını duyduklarından beri yolunu heyecan ve sabırsızlıkla bekliyorlardı.

   Peygamber Efendimiz (sav), Kuba’da on küsur gün kaldıktan sonra bir cuma günü Medine’ye doğru hareket ettiler. Ranuna mevkiine geldiklerinde Cuma namazı vakti girdi ve Cuma namazını kıldılar.

Peygamber efendimiz (sav)  devesi Kusva’nın üzerine binip, peşinde Ebubekir Sıddık (ra), sağ ve solunda ise kendini karşılamaya gelen anne tarafından dayıları olan Neccar Oğullarından silahlı 100 kişi ile birçok Medineli yer almıştı. Peygamberimiz, devesinin üzerinde Medine içlerine doğru ilerliyordu. Sevinç dalgaları şehrin her tarafını sarmıştı. Kadınlar ve çocuklar söyledikleri şiirlerle manzaraya bir başka boyut kazandırıyorlardı.

Medine halkı Allah Rasülü’nün mübarek yüzünü görmek için sokaklara dökülmüşlerdi. Çocuklar bayramlıklarını giymişler, neşe ve sevinç içinde oynuyorlardı. Evlerinin damlarında kadınlar, yolda erkekler, O’na “Hoş geldin, Ey Allahın Rasülü" Diyorlardı…     

Âlem, âlem olalı böyle muhteşem bir sahneye şahit olmamıştı…

Dillerinden düşmeyen mısralar şöyle başlıyordu:

“Veda yokuşundan doğdu dolunay bize…”

Peygamber efendimiz (sav) ilerlerken önünden geçtiği her evin sahibi kendisini evinde misafir etme şerefine nail olmak istiyordu ve devesinin yularını tutup “Ya Resülullah bize buyurun!” diyordu. Efendimiz (sav) ise mübarek yüzündeki tebessümle “Devemin yularını bırakınız o memurdur. Kimin evinin önünde çökerse ona misafir olurum.” diyordu. Mübarek hayvan da sağa ve sola bakarak kendiliğinden gidiyordu.

Kusva ilerleyerek boş bir araziye çöktü.  Peygamber efendimiz(sav) üzerinden hemen inmedi. Deve, az sonra ayağa kalktı, biraz ilerledikten sonra birden bire geriye döndü ve ilk çöktüğü yere geldi. Artık oraya çöktükten sonra kalkmadı, sakince böğürmeye, boynunu ve göğsünü yere uzatarak sağa ve sola deprenmeye başladı. Kusva ikinci defa çöküp yerinden kalkmayınca Peygamber Efendimiz (sav); “İnşallah menzilimiz burasıdır!” buyurarak indi.

Kâinatın Efendisi (sav), etrafını saranlara “Akrabalarımızdan hangisinin evi buraya daha yakındır?” diye sordu.

Neccar Oğullarından Ebu Eyüp Ensari (ra) , sevinç ve heyecanla ortaya atıldı;

“Ya Resülullah, benim evim daha yakındır!” İşte şu evim, şu da kapısı diyerek gösterdi. Sonrada “Müsaade buyurursanız devenizin üzerindekileri eve taşıyayım.” Kusva’nın yükünü indirip palanını soydu ve evine taşıdı.

Bunun üzerine peygamber efendimiz de “kişi bineğinin ve ağırlığının yanında bulunur” buyurdu ve Eyüp Ensari’ye, “Git, bizi kabul için yer hazırla!” diye emretti. Eyüp El Ensari, derhâl gidip evini hazırladı ve gelip Efendimize “Ya Resülallah! İkinizde yer hazırladım. Allah’ın bereketiyle ikinizde yerinize buyurunuz” dedi.

Sevgi tezahüratları arasında Peygamber Efendimiz (sav) ’de kalkıp Eyüp Ensari Hazretlerinin hanesine gitti. Böylece Kâinatın Efendisini ağırlama eşsiz şerefi bu aziz sahabeye nasip oluyordu. Medine ise sevinçten çalkalandı ve adeta bir bayram havasına büründü.

”Resülullah, evime şeref verdiği zaman alt kata inmişti. Ben ve zevcem Ümmü Eyüp ise, yukarı katta bulunuyorduk. ”Anam-babam size feda olsun ya Resülallah! Benim yukarda oturmama sizin de alt katta bulunmanıza gönlüm razı olmuyor, bu bana çok ağır geliyor. Ne olur Zat-ı alinizin yukarda bizimde alt katta oturmamıza müsaade buyurunuz’-“ dedim.

Bunun üzerine: “Ey Ebu Eyüp! Evin alt katında bulunmamız bizim için daha münasip ve elverişlidir” buyurdular. Gelen ziyaretçilerle daha rahat görüşme düşüncesiyle alt katta kalmayı uygun gördüler… Fahri Kâinat efendimiz (sav), Ebu Eyüp Ensari’nin(ra) mütevazı evinde tam 7 ay kaldı.  Bu süreçte Medineli Müslümanlar efendimizin ihtiyaçlarını yerine getirmede birbirleriyle adeta yarışırlardı…

Tarihte hiçbir ev böyle şerefli bir misafir karşılamamıştı!

Ebu Eyyüp Ensari (Halit Bin Zeyd), Eshab-ı Kiramın büyüklerindendir. Bütün gazalara iştirak etti. Yüzelli hadis-i şerif bildirmiştir. İstanbul’a gelen asker arasında 33 sahabi bulunuyordu. Bunlardan Eyyüp El Ensari(ra) hastalanarak burada vefat etti. Asırlar sonra Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsettin kabrini keşfetti, üzerine türbe ve yanına cami inşa ettirildi. Sanduka üzerindeki yazılar İkinci Mahmut’un el yazmasıdır. Türbede asılı levhada iki beyti Üçüncü Selim söylemiştir. Sandukanın etrafındaki nakışlar Birinci Mahmut Hanın emriyle saraydan türbeye getirilmiştir.

Hoşça kalınız.

Yorumlar 3
Vanlı öğretmen 15 Ocak 2021 15:59

Allah razı olsun

İlknur doğru 06 Ocak 2021 17:16

Elline yüreğine sağlık yunus bey bizlere böyle muhteşem bir tarih abidesini hatırlatma bet bir şekilde anlattığım için çok teşekkür ederiz

Sedat Torun 06 Ocak 2021 16:58

Allah razı olsun hocam Bizi o güzel günleri hayal etmeye teşvik ettin z, inşallah biz de İstanbul a gidince o mübareğe selam vermeyi murat ederim Allah razı olsun

Yazarın Diğer Yazıları