Mehmet Bedri Gültekin

Etme bulma dünyası

Mehmet Bedri Gültekin

Beklenen gerçekleşti. Trump’ın çağrısı üzerine Vashington’da toplanan göstericiler, seçim sonuçlarını onaylamak üzere toplanan Temsilciler Meclisi ve Senato’nun bulunduğu Kongre binasını bastı. Güvenlik görevlilerinin yetersiz kalması üzerine ulusal muhafızlar göreve çağrıldı. Silahlı çatışma yaşandı ve son olarak bildirilen ölü sayısı dört. Vashington’un ardından komşu Virjinya eyaletinde de sokağa çıkma yasağı ilan edildi.

Eski ABD başkanlarından Bush yaşananların bir “kalkışma” olduğunu söylüyor. Çok sayıda Demokrat yetkili ise olayları bir “darbe” olarak niteledi.

“Kalkışma”, “darbe”, “sokağa çıkma yasağı”, “silahlı çatışmalarda ölenler” vb; ABD’yi bu tanımlarla birlikte düşünmek bile artık yeni bir dünyada, yeni bir çağda yaşadığımızı gösteriyor.

Değişen dünya

Bu tür manzaralara bugüne kadar; Latin Amerika, Afrika, Asya ve Avrupa’nın doğusundaki ülkelerde sık sık şahit olduk. Ve bilindiği üzere bu tür karışıklıkların ardında çoğunlukla bir yabancı elinin olduğu ya en başından beri belliydi ya da çok geçmeden ortaya çıkıyordu.

“Turuncu Devrimler”de, “Arap Baharı”nda olduğu gibi…

Son 70 yıl içinde bu “yabancı el”, genellikle ABD’nin eli oldu.

Ama ABD’deki olayların arkasında bir “yabancı el” yok. Etme bulma dünyası! ABD ektiğini biçiyor.

Bugüne kadar başka milletlerin emeğini sömürerek yarattıkları “refah” dünyasında yaşayanların “sahte Cennetleri” yok oluyor. Bu Sahte Cennet’de bugüne kadar barış içinde yaşamış olanlar, dışardan akan zenginliklerin musluğu kısılınca, başkalarının emeğine göz koymanın alışkanlığıyla şimdi de hemen yanı başında bulunan kendi yurttaşlarının emeğine göz dikiyor.

Kongre binasını basanların bile yağmalamayı düşünmesi ibret vericidir.

Arka plan

Elbette Vashington’daki Kongre binasını basma olayının bir arka planı vardır:

ABD artık dünyanın en büyük ekonomik gücü değil. Büyük bir hızla dünyanın her

tarafından dışlanıyor. Dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesi (RCEP), Doğu Asya’da ABD’nin baltalama gayretlerine rağmen gerçekleşti.

Çin ve Avrupa Birliği, gene ABD’ye rağmen kapsamlı bir yatırım anlaşmasına vardılar. Rusya ile AB arasında da doğal gaz başta olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği daha ileri boyutlara varıyor.

Afrika’da yatırım ve işbirliği alanlarında Çin, ABD başta olmak üzere bütün Batılı ülkelerin nicedir önünde bulunuyor. Kara kıta yüzünü Asya’ya çevirmiş durumda.

“Arka bahçe” Latin Amerika’da da artık ABD’nin borusu ötmüyor. Venezuela ve Bolivya’nın sergilediği direniş ve kazandıkları başarılar, artık devranın değiştiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Son 20 yıl, ABD’nin askeri yenilgiler dönemi oldu. Dünyanın sıcak çatışma

bölgesi olan Batı Asya ve Kuzey Afrika’da yaşananlar ABD açısından gerçek anlamda bir yenilgidir. Suriye başta olmak üzere, Türkiye, Kafkasya ve Libya’da yaşanan bütün sıcak çatışmalarda kaybeden, gerçekte ABD’dir.

Ama bütün bu gelişmeler içinde en önemlisi ABD’nin Türkiye gibi bir “müttefiki” kaybetmesidir. Soğuk Savaş dünyasının dengeleri alt üst olmuştur. ABD çağı, artık askeri anlamda da geride kalmıştır.

Ekonomik, siyasi ve askeri alanlarda yaşanan bu gelişmeler doların rezerv para

olma özelliğine ölümcül darbeler anlamına geliyor. Son on yıllarda Dolar’ın rezerv para özelliğinde zayıflamalar görüldü. Ama asıl gelişme önümüzdedir. Kurulmakta olan Yeni Dünya’da dolar rezerv para olmayacaktır.

Böyle bir gelişme, ABD’nin kâğıt maliyetine milyarlarca dolar basarak dünyanın zenginliklerini ABD’ye aktarma soygununun son bulması olacaktır. Elbette bu gelişme, ABD’nin “Sahte Cennet”inin sonu anlamına gelecektir.

Koronavirüs salgını bütün bu gelişmeler üzerine geldi. Ölü sayısı ABD’de 300 bini

geride bırakmış durumda. Serbest Piyasa’nın kalesi, bütün insanları ilgilendiren bir felaketle karşılaştığında çaresiz kaldığını gösterdi. Parası olan kendini kurtarabiliyor ama çoğunluğu zenciler ve Hispanikler olmak üzere ABD’nin emekçileri ve yoksulları ölüyor.

Bu gelişme, ABD yurttaşlarının ülkelerine, yöneticilerine ve hakim sisteme olan inançlarının ve güvenlerinin yok olması anlamına gelmektedir. Bir ülkede, yurttaşlarda güven duygusunun yok olması her türlü kargaşaya, iç çatışmalara kapıyı aralar.

ABD’de olan budur.

Son değil başlangıç

Başka etkenler de sayılabilir. Ama bütün bu gelişmeler ABD toplumunu bir arada tutan bağları dinamitliyor.

Vashington’da başlayan olaylar son değil başlangıçtır.

ABD’nin dünyanın geri kalanından elini eteğini çekip kendi ülkesinde üretime yönelmesi ve dünyanın geri kalanıyla eşitlik temelinde yeni ilişkilere yönelmesi biricik çıkış yoludur. Ama bunun gerçekleşmesi öyle kolay olmayacaktır. Sancılı, çatışmalı bir süreç başta ABD, bütün dünyayı bekliyor.

6 Ocak günü Vashington’da yaşananlar bundan sonra sık sık tanık olacağımız gelişmelerin habercisidir sadece. Tıpkı geçen sene siyahi George Floyd’un öldürülmesinin ardından yaşanan olaylar gibi...

Yazarın Diğer Yazıları