Mehmet Bedri Gültekin

Devlet Bahçeli'nin son eylemi

Mehmet Bedri Gültekin

31 Mart seçimlerinden sonra Devlet Bahçeli, “İstanbul seçimlerinin yenilenmesinin Türkiye açısından beka sorunu” olduğunu söyleyip durdu.

Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerden sonra yaptığı çeşitli açıklamalarda kaybettiklerini kabul etmişti. Hatırlardadır, Sayın Erdoğan “Büyükşehir’i kaybettik ama ilçe belediyelerinde biz kazandık” diyerek durumu özetlemişti.

Benzer bir durum “Türkiye İttifakı” konusunda da yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerden sonra “Kızgın demiri soğutmak gerekir” sözleriyle, seçim kampanyası dolaysıyla toplumda gerilen ilişkileri normale döndürme ihtiyacından bahsediyordu. Aynı şekilde gene, “81 milyonu birleştirecek Türkiye İttifakı gerekli” sözleri de, Türkiye’nin karşı karşıya olduğu ağır sorunların altından kalkabilmenin biricik yoluna işaret etmişti.

Devlet Bahçeli ise “Türkiye İttifakı”ına da karşı çıktı. “Cumhur İttifakı var, başka ittifaka gerek yok” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan iki konuda da sonuç olarak Devlet Bahçeli’nin söylediği yere geldi. Nisan sonlarına doğru, İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi gerektiğini söyledi. Ve gene ondan sonraki konuşmalarında “Cumhur İttifakı”nın önemine vurgu yapmaya özel özen gösterdi.       

Bahçeli’nin sicili

Devlet Bahçeli’nin 2002 yılından bu yana çeşitli gelişmeler karşısında aldığı tavrı hatırlamak, 23 Haziran seçim politikasını da anlamamıza yardımcı olacaktır.

1. 2002 yılında erken seçim kararı: ABD, 2002 yılı başında Irak’a savaş açma kararı aldı, Türkiye’den de destek istedi. Başbakan Bülent Ecevit, Irak’a savaş açılmasına karşı olduğunu söyledi. Bunun üzerine ABD, Irak Savaşı başlamadan Türkiye’de Hükümetin değiştirilmesi operasyonunu başlattı. Kemal Derviş harekete geçirildi. İsmail Cem başkanlığında Yeni Türkiye Partisi kuruldu. DSP’den istifalar örgütlendi. İstifalar bütün gayretlere rağmen 58’de kaldı. Hükümet çoğunluğu kaybetmemişti. Haziran ayı sonlarına doğru Koalisyon ortakları (Ecevit, Yılmaz ve Bahçeli) toplandılar ve seçime kadar Koalisyonun sürdürülmesi kararını açıkladılar. Seçime daha iki yıla yakın zaman vardı.

Ama bir hafta sonra Bahçeli Bursa’da, Partisi’nin yetkili organlarının herhangi bir kararı olmadan, seçimlerin 1 Kasım tarihinde yenileneceğini açıkladı. Türkiye ağır bir ekonomik krizden yeni çıkmıştı. Belli ki Koalisyon Partilerinin hepsi – MHP de dahil – ağır bir yenilgi alacaklardı. Ama Bahçeli buna rağmen seçim kararının alınmasını sağladı.

Pentagon’a giren ilk Türk gazeteci olmakla övünen Cengiz Çandar, Mayıs 2002’de “Yıl bitmeden ABD Irak’a girecek ve o zaman Türkiye’de şimdiki Hükümet işbaşında olmayacak” demişti; öyle oldu.

2. 2007, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi: Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis toplantısının ancak 367 yeter sayısı ile olabileceğini ve Cumhurbaşkanı seçilmek için de 367 oyun gerekli olduğu yönünde karar almıştı. Bu durumda Abdullah Gül’ün seçilmesi mümkün değildi. İmdada Devlet Bahçeli yetişti. Abdullah Gül MHP oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildi.

3. 2010, Anayasa referandumu; Yüksek Yargının Fethullahçı Çete tarafından ele geçirilmesini sağlayan 2010 Anayasa değişikliği, referandum yoluyla ve Bahçeli’nin desteği ile gerçekleştirildi. Fethullah Gülen bu referandum için, “Gerekirse ölüler mezarlarından kalkmalı, oy vermeli” demişti.

Ölülerin kalkmasına gerek kalmadı, o işi Bahçeli yaptı.

4. 2014, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı:

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, hiç kimsenin aklında olmayan bir isim Erdoğan’ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıktı. Aday CHP’dendi. Fakat olayın perde arkası çok geçmeden aydınlandı. Ekmeleddin önce MHP’den aday yapılmak isteniyor; fakat Bahçeli, “MHP’den aday olursa CHP tabanı desteklemez. Siz Kemal Bey’e gidin, CHP, İhsanoğlu’nu aday göstersin, biz de destekleriz” demiş.

Ve öyle yapıldı. Ekmeleddin, Kılıçdaroğlu tarafından Parti yöneticilerinden hiç kimsenin haberi olmadan aday olarak ilan edildi. MHP destekledi. CHP yönetimi başka aday çıkmasını disiplin tehditleriyle engelledi. Sonuç: Recep Tayyip Erdoğan birinci turda Cumhurbaşkanı seçildi. Selahattin Demirtaş ise bu sayede yüzde 9.5’a ulaşan oy oranıyla bir sonraki seçimde HDP’nin barajı geçebilmesi açısından çok büyük bir avantaj elde etti.

Yani HDP’yi Meclis’e taşıyan kritik adım, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı sayesinde 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde atıldı.

5. Cumhurbaşkanlığı Sistemi oylaması: AKP, arkada kalan yıllarda Cumhurbaşkanlığı sistemi için zemin yoklamış ve gerekli desteğin olmadığını görünce bu konudaki teklifini rafa kaldırmıştı. 2016 yılının sonlarına doğru Bahçeli, AKP’nin gündeminde hiç yokken, “Sizin şu Başkanlık Sistemi teklifinizi Meclise getirin görüşelim” dedi. Sonra da Parti olarak bütün gücüyle destekledi. Başkanlık Sistemi önerisinin gerçek sahibi ABD’dir. ABD’nin, 1980’den bu yana çeşitli vesilelerle gündeme getirdiği ve olmasını istediği “Başkanlık Sistemi” referandumla kabul edilmiş oldu.

Böylece Türk Milletinin 150 yıllık Demokrasi mücadelesi içinde yarattığı kurumlar, gelenekler hiçe sayıldı. Meclis göstermelik hale getirildi. Bakanların Meclis ile ilişiği kesildi. Sonuç olarak tek adam yönetiminin yolu açıldı.

Ama daha önemlisi, Milletin, Başkanlık Sisteminden yana olanlar ve karşı olanlar şeklinde bölünmesi oldu. Toplumsal kutuplaşmanın önü açıldı, sorunların Meclis’te tartışılarak çözüleceği inancına büyük darbe vuruldu.

Kısacası ABD’nin istediği oldu.

23 Haziran’da seçim kararı

6. İstanbul seçiminin yenilenmesi kararı Sayın Bahçeli’nin 2002 yılından bu yana her kritik karar anında ABD’nin çıkarlarına uygun olarak hareket etmesine uygundur. Bahçeli seçim sonuçlarını kabul eden AKP’yi bu tutumundan vazgeçirmiş ve kaybedilmesi kesin olan bir seçime sürüklemiştir.

Böylece, milletin en az yarısının büyük tepkisine yol açan bir karar alınmış, toplumsal kutuplaşma daha fazla derinleştirilmiş, “kızgın demir” daha da kızdırılmıştır.

 “Türkiye İttifakı” gibi Türkiye açısından yakıcı olan bir ihtiyacın üstü örtülmüş, tam tersine milletin değişik kesimleri arasında düşmanlık tohumları ekilmiştir.

Hiç şüphe yok ki bütün Türkiye düşmanları (ABD ve İsrail başta olmak üzere bütün dış düşmanlar ve PKK ve FETÖ gibi içerdeki işbirlikçiler) şimdi ellerini ovuşturmaktadırlar.

Türkiye, 23 Haziran seçim sürecinde, ekonomik kriz başta olmak üzere varlığına yönelen tehditlerin altından kalkmak için “Milli Birlik Hükümeti”ni ve “Türkiye İttifakı”nı konuşacağı yerde, İstanbul seçimi ekseninde “nasıl daha fazla bölünürüz”ü konuştu.

AKP, seçimi açık ara kaybetti. Bugün 31 Mart sonrasına göre çok daha güçsüz. Önümüzdeki günlerde “Erken Seçim”in daha fazla dillendirildiğini göreceğiz. Bütün bu olup bitenlerin, ABD açısından Avrasya’ya yönelerek “elden kaymakta” olan Türkiye’yi, bir iktidar değişikliği ile elde tutma stratejisi içinde bir anlamı vardır.

Türkiye, Sayın Erdoğan’ın 31 Mart seçimlerinden sonra ifade ettiği “Türkiye İttifakı” politikasına dönerek bunun doğal sonucu olan “Milli Birlik Hükümeti”ni hayata geçirerek ABD’nin bu planına direnebilir.

Ulusal ve Uluslararası koşullar buna uygundur. “Türkiye İttifakı” içinde elbette MHP de olacaktır. Bahçeli, son olarak S-400’lerin alınması ve Doğu Akdeniz’deki kriz konularında doğru bir tavır aldı. Türkiye nihai bir yol ayrımında. Ve geçmişteki tavrı ne olursa olsun, herkes, bu nihai yol ayrımında yeniden bir karar verecek.

Bahçeli’nin ise bu sefer, “Türkiye İttifakı”ndan yana mı, yoksa son 17 yıldaki her kritik dönemeçte yaptığı gibi ABD politikasından yana mı tavır alacağını yaşayarak göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları