İkram Kali

Vicdanınız rahat mı?

İkram Kali

Savaş ortamlarında dahi özen gösterilecek, dokunulmayacak kutsal değerler, mekanlar var. İbadathaneler, okullar, çocuklar, kadınlar bunların başında gelir. Diktatörler, gözünü kan bürüyenler, zalim emperyalistler, katiller, alçaklar, vahşiler, işgalciler, taşeronlar dahi bu prensibe büyük ölçüde dikkat ederler. Lakin etmeyenler var.

Hendeklerden gereken dersi çıkarmayan bölücü terör örgütü Müslümanların inançlarının gereğini yerine getirdiği ramazan günü asker, polis, sivil, kadın çocuk ayrımı gözetmeden cana kıymaya, anneleri ağlatmaya, yuvaları yıkmaya, kan dökmeye ve  ısrarla kin ve düşmanlık yaratmaya devam ediyor.

 

 

Allahtan korkun, insanlıktan utanın.

Yeter artık…

Zalimler, Balıkesir Edremit Kültür ve Sanat Derneği'nde müzik eğitimi aldıktan sonra, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü'nü bitiren,  7 ay önce de Batman Kozluk Çok Programlı Anadolu Lisesi'nde müzik öğretmeni olarak göreve başlayan 22 yaşındaki daha gelinlik giymemiş gencecik bir bayan öğretmene acımadan kıydılar. 

Şenay Aybüke  Yalçın, Kozluk'ta  "canım" dediği çocukları müziğin evrensel tınısıyla kucaklayarak aydınlatan ve eğitim veren birlikte umut şarkıları söyleyen hayat dolu müzik öğretmeniydi. Yalçın'ı katletmek umut ve hayallerini yok etmek size ne kazanırdı. Yaptığınız hangi ideolojiye, hangi insanlığa sığar. Şimdi mutlumusunuz?

Karne sevinci ve tatil  hayali  yarım kalan Anadolu çocuğu  Şenay öğretmenin cansız bedeni memleketi Çorum'un Osmancık İlçesinde gözyaşlarıyla, ağıtlarla kara toprağa  verildi. Ama sizin bakacak yüzünüz,  yatacak yeriniz olmayacak.

Gözü dönmüşlük hız kesmiyor.

Hafta sonu nu kez Gevaş ilçemizde tepkilere, üzüntülere neden olan silahlı saldırı gerçekleştirildi.

Saldırının yeri de, zamanlaması da dikkat çekicidir

Muhafazakâr kadirşinas insanları ve doğal güzellikleriyle Van'ın huzur, güzellik beldesi olan Gevaş'ta  ramazan günü silahlı saldırı  yapılması  düşündürücüdür. 

Yüzlerce  insan kardeşlik, birlik beraberlik huzur için ellerini açıp dua ederek oruçlarını açmayı beklediği toplu iftar sofrasında bölücü terör örgütünün silah sesleriyle irkildi. Bir yudum su bir lokma ekmek bir kaşık yemek zehir oldu. Heyecanlar üzüntüye, dualar bedduaya, tepkiler isyana dönüştü. 

Tekrar sormak lazım;

İnsanların kutsalına dokunmak,  sofra basında insanları tedirgin etmek öldürmeye teşebbüs hangi insanlığa, hangi ideolojiye, hangi vicdana sığar.

Unutmayın, zulüm ile abad olanın sonu berbat olur.

 

 

Geride "Kurban" sözcüğü kaldı...

2009 yılıydı. Bitlis Valiliği, Bitlis Eren Üniversitesi Rektörlüğü, İstanbul Üniversitesi, Bitlis Belediyesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Anadolu Geleneksel Mutfak Kültürünü Koruma ve Yaşatma Derneği, TMMOB Mimarlar Odası Van Şubesi, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği, Yemek ve Kültür Dergisi ile ÇEKÜL Vakfı tarafından  Bitlis'te düzenlenen sempozyuma çeşitli üniversitelerden akademisyenler katılmışlardı. Ben de halk bilimci- gazeteci olarak sempozyuma hazırlamış olduğum " Van Mutfak Kültüründe Çay"  makalesiyle katılıyordum. Sempozyumun başlamasına kısa bir süre kala salonda  hayata farklı pencerelerden bakan, farklı siyasi görüşleri olan dostlarımızı görünce hem duygulandım hem de mutlu oldum. Değerli büyüğümüz, Van'ın kültür simgesi rahmetli Fevzi Levendoğlu, Nedim İlkçi, Sinan Başak, Abdulhalim Almalı destek olmak ve sempozyumu izlemek üzere Bitlis'e gelmişlerdi. Bildiriyi sunduktan sonra vedalaşarak salondan ayrılan dostlarımız afiyetle büryan yedikten sonra araçlarıyla Ahlat, Adilcevaz üzerinden Van'a yola koyulmuşlardı. Dostlar yolda sohbet ederek Süphan Dağının yanından geçerken, Nedim Hoca "Süphan Dağı uzaktan bakınca çok daha görkemli görünüyor'' diyince dünya görüşleri taban tabana zıt, ama sağlam dostlukları olan halasının oğlu Abdulhalim Almalı "Hayır, bu dağ Süphan Dağı değil ki " diyerek itiraz ediyor. Birkaç kilometre uzaklaştıktan sonra Nedim Hoca duruyor, yanından geçtiğimiz dağa bir de buradan bakalım diyor. Tabii Süphan Dağı tüm görkemi ile karşıda duruyor. Muhteşem görüntü üzerine söyleyecek bir şey bulamayan Abdulhalim Almalı''Bu dağ Süphan Dağı olsa bile sen Süphan Dağı dediğin için yinede Süphan dağı değil'' diyerek itiraz ediyor. Ve gülüşüyorlar.

 

 

2010 tarihinde ölümlerle sonuçlanan Mavi Marmara gemisinde gönüllü olarak yer almıştı. İsrail askerlerinin gemi baskınında kolundan yaralanarak ölümden kıl payı kurtulmuştu.  Van'a geldiğinde geçmiş olsun ziyaretine gitmiştik. Gemide yaşananları ve tanık olduğu canını sıkan şaşırtıcı bazı olumsuzlukları özel olarak anlatmıştı.

İsrail'in yaşamını yitirenlerin ailelerine ve yaralananlara ödeyeceği tazminat üzerine sürekli şakalaşıyorduk. Bir defasında " Alacağın tazminatla artık dayın oğlu Nedim'e güzel bir hediye alırsın, bizlere de ziyafet çekerisin" demiştim.

-Gülümseyerek, " Sizinkilerden (İsrail) alacağım tazminattan size zırnık koklatmam" dedi. Ancak daha sonra yaptığımız bir sohbet arasında "Tazminat alırsam size Türkiye turu yaptıracağım" sözü vermişti.  Ama ömrü ne tazminat almaya ne Türkiye turu attırmaya ne de bize yemek ısmarlamaya yetti.

Sevdiği, yaşadığı memleketine artı değerleri olan, haksızlıklara, yanlışlara karşı yüreklilikle sesini yükselten Van sevdalısı dostumuzdu.  Bulunduğu gazetede köşe yazmaya zorunlu  ara vermişti. Yazamadığı, sesini duyuramadığı için nefesinin kesildiğini anlatmıştı. Van'ın sorunlarının dert ederek dile getirilmesinde, şehrimizin daha iyi yöneltilmesinde, toplumun huzuru, birlik beraberliği geleceği ve kardeşliğiyle ilgili konularda benzer düşüncelere sahiptik.

Yazmayı, okumayı, eleştirmeyi seven dostumuz bezen telefon açar " Ben sizin gazetenin altındaki kahvenin önündeyim gel çay içelim/ ya da çay ısmarla" derdi. Büroya gelir sohbet eder güncel sorunları konuşurduk. Bazen de Van ile ilgili sorunlar üzerine benzer içerikte yazılar yazarak pişti olurduk. İnandığı davasına sadık, ancak bizim gibi kendisinden farklı düşüncelere sahip olan çevresine tahammülü olmanın ötesinde dostluk, arkadaşlık da kurabilen güzel bir insandı.

Marmara Gemisi'nde İsrail askerlerinin yağdırdığı kurşunlardan yaralı olarak kurtularak hayata kaldığı yerden devam ederken yakalandığı amansız hastalığa yenildi. Van'ın insan ve düşünce zenginlikleri bahçesinde bir yaprak daha yere düştü. Geride bize her sözcüğünün başında samimiyet, açık yüreklilik, sıcaklık içeren " Kurban" sözcüğü kaldı. Abdulhalim Almalı, mekânı cennet ruhu şad olsun.

Ne gariptir dostumuzun vefatından 4 gün sonra Maliye Bakanlığı  Mavi Marmara gemisine yönelik saldırıda şehit olanların ve yaralananların ailelerine İsrail'in ödediği  20 milyon dolar tutarındaki  tazminat  ödemelerine en kısa sürede başlanacağını açıkladı.  Neye yarar ki.

 

Can da gitti

Şehirlere anlam kazandıran binalar yollar değil, insanlarıdır. Kimi duruşuyla dürüstlüğüyle, kimileri de ürettikleriyle, kattıklarıyla, eserleriyle, sözleriyle ve özleriyle şehrin rengi olur hafızasında unutulmaz yer ederler. Yakın zamanda şehrimizin hayatında yeri doldurulamayacak birçok insanımızı kaybederek hüzünle uğurladık. Bunlardan biri de Musa Can'dı.

Suvar oğlu sokağının kadim sakinlerinden Van sevdalısı Musa Can, Van isminin geçtiği her olayda heyecan duyan güzel bir Vanlıydı. Şehrin olumlu olumsuz her meselesinden önce onun haberi olurdu!

Eski Kapalı Sebze Hali'nde yıllarca peynir satmış esnaflık yapmıştı. Baba dostumuzdu. Memleketin ses ve  renklerinden Musa Can'da ansızın göçüp gitti. Mekânı cennet ruhu şad olsun.

Yazarın Diğer Yazıları