İkram Kali

Van'da yaşanan salgın hastalıklar

İkram Kali

Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan dünya çapında 177 ülkede görülen, 221. 900'den fazla insana bulaşan en az 8.983 kişinin hayatını (rakamlar saat başı değişiyor) kaybettiği yeni tip koronavirüs (Covid-19)  salgını yayılarak can alamaya devam ediyor. Eski Askeri Hastanenin karantina hastanesine dönüştürüldüğü Van'da resmi açıklamalara göre şu ana kadar görülen bir vaka yok.

Tarih boyunca pandemi (dünya çapında salgın hastalık) hastalıklar insanlığın en büyük korkularından biri olmuştur. Dünyada 1580'de yaşanan ilk salgın gribinin ardından milyonlarca kişinin öldüğü 7 salgın daha yaşanmıştır. Salgın hastalıklar sonucu ölen insanların sayısı savaşlarda ölenlerden fazla olmuş.

Osmanlı Devletinin geçirdiği 1. Dünya Savaşı ve ardından Kurtuluş Savaşı nedeniyle genç Cumhuriyetin kuruluşundan hemen önce yurdumuzun içinde bulunduğu sosyoekonomik durum, salgın hastalıkların artışına sebep olmuştur. Tüm yurtta olduğu gibi Van'da da pek çok insan; çiçek, tifüs, kolera, difteri, sıtma, trahom, cüzzam gibi salgın hastalıklardan etkilenmiş, birçok insan hayatını kaybetmiştir. 

Van'da görülen salgın hastalıklar şöyle:

1890'lı yıllarda, Osmanlı topraklarında salgın hastalıklar ve özellikle de savaş alanı olması nedeni ile Van'da, kıtlık meydana geliyor.  Bu dönemde, Van'da birçok kişide akciğer hastalığı görülüyor.

1892 yılında, Van'da kolera salgını baş gösteriyor.  Koleradan dolayı okullar kapatılıyor. Vanlı yaşlıların aktardıklarına göre koleradan hayatını kaybedenler oluyor.

22 Nisan 1893 Ocak ayında Van'da bu kez çiçek virüsü görülüyor. Yaklaşık on gün içinde her tarafa yayılan hastalık, 15 Ocak'tan itibaren şiddetli bir çiçek salgınına dönüşüyor. Salgın üzerine Van Valiliği, beş gün sonra İstanbul'dan yeterli miktarda aşı kalemi ve aşı uygulayacak hekim talep ediyor. Lakin İstanbul'dan onay gelmesi on yedi gün sürüyor. Bu sürede yayılmaya ve can almaya devam eden çiçek hastalığının bir an evvel önüne geçilmesi için Van Valiliği tarafından şubat ayında İstanbul'a bir telgraf daha çekiliyor. Telgrafta salgının şiddetli şekilde devam ettiği, eğer talep edilen aşı kalemi hâlâ yola çıkmadıysa bir an evvel gönderilmesi gerektiği bildiriliyor. Son telgrafın üzerinden üç gün geçmesine rağmen cevap alamayan Valilik, İstanbul'a bir tezkire yazarak salgının ağırlıklı olarak çocukları kurban seçtiği ve hatta bazı günler 7-8 çocuğun çiçekten vefat ettiği bildiriyor.

Van'da 20 Şubat 1909’da ortaya çıkan difteri (kuşpalazı) hastalığı sonucu ölümler yaşanıyor.

Valilik hastalıkla mücadele için İstanbul'dan serum istiyor. İlk aşamada 30 adet serum gönderiliyor. Daha sonra 230, 101 ve 50 adetler halinde serum gönderiliyor ve mümkün olduğunca serumların dengeli bir şekilde kullanılması isteniyor.

Gelen serumlardan 129 adedi ile hastalık önlenince vilayet yöneticileri tarafından Bakteriyolojihane'ye (Osmanlı'nın ilk mikrobiyoloji laboratuarı) iade ediliyor.

19. yüzyılın sonlarında trahom hastalığına en çok rastlanan vilayetler içinde Harput ve Van bulunuyordu. Amerikan tıbbi misyonerlik faaliyetleri dâhilinde 1890 senesinde Harput'ta görev yapan Dr. Ussher, trahom ve göz iltihabından dolayı bölgede körlük vakalarına çok sık rastlandığını belirtiyordu.

Birinci Dünya Savaşı yıllarında gerek Anadolu'da gerekse çevre coğrafyada veba, tifüs, verem, kolera, humma-i racia, dizanteri gibi salgın hastalıklar 1914'te Doğu Anadolu'daki Rus sınırında askeri hareketliliğin başladığı günlerde, yaygın olan bu hastalıklar Van 'da da görülüyor. Cephedeki askerlerin yanı sıra sivil halk da salgın hastalıklardan çok etkileniyor. Sivil halk arasında artış gösteren bu salgın hastalıktan ölümler büyük artış gösteriyor. Müslümanların yanı sıra Ermeniler de salgın hastalıklardan dolayı muzdarip oluyor.

1915'de Rus işgali, Ermeni isyanında katliamlara maruz kalan,  yakılıp yıkılan Van şehrinde yaşayan çok sayıda Müslüman ahali tifo, tifüs, dizanteri ve kolera gibi salgın hastalıklara yakalanıyor. Van'dan yaya olarak yollara çıkıp göç etmek zorunda kalan Vanlı muhacirlerin bir kısmı açlık ve hastalık sonucu yollarda hayatını kaybediyor.  Bitlis üzerinden Diyarbakır'a ve oradan diğer illere gitmeye çalışan bazı Vanlı muhacir aileler hastalıktan dolayı Diyarbakır'da vefat ederken, bazı aileler de hastalık sonucu gittikleri yerlerde hayatlarını kaybediyor.

 1920'li yıllarda Anadolu'da üç milyon insanda trahom, nüfusun yarısında ise sıtma hastalığı görülüyor.  Genç Türkiye Cumhuriyeti dönemine gelindiğinde doktor kadrosunun yetersizliği ve salgın hastalıklar, halkın sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşıyor. Cumhuriyet döneminde sağlık meselesi milli bir dava olarak ele alınıyor, doktorsuz kalan memleketlere doktor göndermek amacıyla Zorunlu Hizmet Kanunu çıkarılıyor ve salgın hastalıklarla etkili bir şekilde mücadele edilmeye başlanıyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında salgın hastalıkların etkili olduğu ve sağlık alanında önemli gelişmelerin yaşandığı merkezlerden biri de 1918'den düşman işgalinden kurtulan, yoklukların kol gezdiği Van'dır.

Yeni Van şehri kurulduğu yıllarda (1920-40'lı yıllar)  yoğun olarak salgın hastalıklardan sıtma, çiçek, trahom, frengi,  cüzzam halkın sağlığını tehdit edecek boyutlara ulaşıyor. Nitekim TBMM'de 1924 bütçesi görüşmelerinde Van Mebusu Hakkı (Ungan) Bey, Van'ı kast ederek; "Düşman işgalinden bu yana, memleketin bazı yerlerine hiçbir doktor gitmemiştir. Oralarda ya bir sıhhiye müdürü vardır veyahut o da gitmemiştir. Böyle yerlerde emrazı sâriye (salgın hastalıklar) daha da yayılmıştır" diyor. Hakkı Bey ayrıca buralarda, ilacın yetersiz olduğu, hastane ve dispanserin bulunmadığını belirterek; bu konuda Sıhhiye Vekili' (Sağlık Bakanı)'nden açıklama yapmasını istiyor. Sıhhiye Vekili Dr. Refik Bey de, şikâyetlerin doğru olduğunu belirttikten sonra, doktorların az bir maaşla uzak yerlere gitmek istemediklerini belirtmiş.

Hususi İdare (Özel İdare) Memleket Hastanesi hizmet veren Van'da 1933'te 20 yataklı bir Doğum ve Çocuk Bakım Hastanesi açılıyor. Etkili olan salgın hastalıklara karşı verilen mücadelede hastane ve sağlık personeli eczane ve ilaç sıkıntısı çekiyor. Sağlık Bakanlığı Van'da yardımların ve sağlık hizmetlerinin daha etkin yürütülmesi için 22 Kasım 1923 tarihinde Van Vilayeti Sıhhiye Müdürü görevlendirir.

SITMA

Van Gölü kıyısında kurulan ve etrafındaki bataklıklardan dolayı nüfusun büyük bir bölümü sıtmaya yakalanan Van'a hekimler gönderiliyor. Bataklıkların çokluğu ve sıtmanın yaygınlığı nedeniyle Van'da halka 15 kilo kinin dağıtılıyor. İdare-i Hususiye'ye (Özel İdare) bağlı olarak hizmet veren 15 yataklı hastane gözden geçiriliyor. Erciş'te sıtmaya yakalananlar nüfusun yüzde 25'ini oluşturması üzerine sıtma ile mücadele etmek amacıyla 5 yataklı bir dispanser açılıyor. Cumhuriyet sonrası Van ovasında yeniden şekillenmeye başlayan Van şehrinin Van Kalesi güneyindeki eski yerinde sıtma hastalığı nedeniyle kurulmadığı 1937 yılında hazırlanan resmi raporlarda yer alıyor.

TRAHOM

Tedavi edilmediğinde körlüğe yol açan trahom salgın hastalığı Anadolu'nun diğer illeri gibi Van'ı da etkiliyor. Bu nedenle Birinci Umumi Müfettiş İbrahim Tali Bey, Mart 1929'da Başvekâlet'e gönderdiği raporunda; "Doğu'da sıhhi sorunlardan elem duyan halkın hayatiyat ve zaruretleri için şimdilik 50 yataklı olmak üzere ve iki sene de bitirilmesi öngörülen Van Hastanesi'nin inşası için 30 bin lira yardım yapılmasını", istiyor.

Başbakan İsmet İnönü, Temmuz 1935'te Van'da yaptığı tetkiklerde gerek muhacirlerde ve gerekse halktan trahom hastalığına yakalananları görüyor. Bu çok tehlikeli hastalıkla ilgili olarak günlüğünde; "Trahom Şark'ı bitiriyor", şeklinde not ediyor. Trahom salgınına yakalanan öğrenciler için eski Vali Konağı yanında Trahom Okulu yerel ifadeyle  "Körler Mektebi" açılıyor. Gözlerinden rahatsız olan öğrenciler diğer öğrencilerden ayrılarak bu okulda eğitimlerine devam ediyor.

1945'te Van'da deprem meydana geliyor. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Van'a gelerek tetkiklerde bulunuyor. İskele Köyü'nde muhacirlerin sorunlarını dinleyen İnönü, halkın buradaki trahom salgınından muzdarip olması nedeniyle yetkililerden trahom salgınıyla ilgilenmesi talimatı veriyor. Bunun üzerine trahom ekibi Ağustos 1946'da Van ve çevresinde tetkikler yaparak bölgeyi sağlık taramasından geçiriyor.

CÜZZAM-LEPRA

Cüzzam, Hansen Hastalığı ya da Lepra olarak da bilinmektedir. Cüzzamla mücadele, Türkiye'de Prof. Dr. Türkan Saylan'ın arkadaşlarıyla 1976'da Cüzzamla Savaş Derneği'ni kurmasıyla büyük ivme kazanıyor. İstanbul Lepra Hastanesi'nin kurulmasına öncülük eden Prof. Saylan ve ekibi Van kırsalında uzun yıllar cüzamla mücadele çalışması yapıyor.

TİFÜS

Bu dönemde tifüs Anadolu'nun birçok merkezinde etkili olan hastalık Van Vilâyeti'nde de etkili olmaya başlamış. Van'da yapılan ilk sağlık taramasında hastalığa yakalananların sayısı 42 olarak tespit edilmiş.

ÇİÇEK

İkinci Dünya Savaşı'nın devam ettiği 1942'de Suriye'de salgın halini alan çiçek hastalığı, ilk önce Suriye'ye komşu olan vilayetlere sıçrıyor. Temmuz 1941'den 25 Kasım 1942'ye kadar ihbar edilen çiçek hastalığına Van da 1'i asker 3 kişi çiçek hastalığına yakalanıyor.

Kuş Gribi

2018 yılında ülke genelinde görülen Kuş Gribi Van'da da hissediliyor. Pozitif vaka sayısının 20 olduğu Van'da hastalık nedeniyle Van'da 259 bin 261 kanatlı hayvan itlaf ediliyor.

Bugün koronavirüs salgınından dolayı insanların evlerine kapandığı, birçok işyerinin kapalı olduğu Van'da yokluk ve imkânsızlıklar sonucu geçmişten günümüze görülen salgın hastalıkların hikâyesi özetle böyle. Yurttaşlarımıza ve tüm insanlığa sağlıklı, huzurlu yaşam diliyorum.

 

Yazarın Diğer Yazıları