İkram Kali

Van, “özyönetim“, “ özerklik“ ile ilgili ne düşünüyor?

İkram Kali

İlk olarak aralarında Van'dan İpekyolu, Edremit,  Erciş ilçelerinin de olduğu Demokratik Bölgeler Partili  (DBP) bazı belediyeler "öz yönetim" ilan ederek, devletin hiçbir atanmışını kabul edilmeyeceklerini, HDP, BDP ve Demokratik Halk Meclisi  yöneticilerinin katılımıyla açıkladılar. Geçen hafta da Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından 14 maddeden oluşan " özerklik" bildirgesi Diyarbakır'da  açıklandı. DTK Eş Başkanı Hatip Dicle tarafından Türkçe okunan DTK'nın 14 maddelik "özerklik", "özyönetm"  deklarasyonu tartışmaları, analizleri devam ediyor. "Özerklik"  çıkışını destekleyen HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş da dün Van'da düzenlediği 'özerklik mitingde' özerklik önerdiklerini ve müzakere edilmesini istedi.

Söz konusu  "Özerklik" talebi deklarasyonunda özetle özerk bölgelerin ve kentlerin yönetilmesini, her türlü vesayetinin son bulmasını, farklı kesimlerin denetleme süreçlerine doğrudan katılımının sağlanmasını,  kadın her alanda özgür ve özerk örgütlenmesinin tanınmasını.  Gençliğin  her alanda özgün örgütlenmesini ve karar mekanizmalarına katılmasını, Türkçenin yanında yerel dillerin de resmi dil olarak kabul edilmesini. ibadet hizmetleri sunan kurumların özerk kurumlar olarak örgütlendirilmesini, sağlık, eğitim hizmetlerinin özerk yönetimce verilmesini, üretimden pay alma yetkisinin Özerk Bölge Yönetimine verilmesini, kent içinde, her türlü ulaşım hizmetlerinin yönetilmesini, vergilerin özyönetim birimleri tarafından toplanmasını, yereldeki asayişin tümünü sağlayacak resmi yerel güvenlik birimlerinin kurulmasını içeriyor.

Sancılı bir dönemde gündeme getirilen "Öz yönetim", "Kanton", "Özerklik"  modelleri ile ilgili çevremizdeki insanların ne düşündüğünü köşe yazısı sınırları içinde aktarmaya çalışacağım.

Ondan önce  "öz yönetim" tartışmasının ekonomik boyutunu gazeteci Şenol Çarık'a değerlendiren Birleşmiş Milletler (BM) Kalkınma Programı eski Müdürü, ekonomist Bartu Soral'ın basında yer alan çarpıcı açıklamalarına bakalım.  Soral'ın analizi şöyle:

 Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine özerklik verilip, yeraltı kaynaklarından doğan gelirin tamamı bırakılsa ama merkezi bütçe ile ilişkisi kesilse, bölge halkı 6 ay içinde açlık sınırının altında bir yaşama mahkum olur. Hiçbir yatırım harcaması yapılamaz, maaş ödenemez, sağlık ve eğitim hizmeti verilemez. Özerklik ilan eden PKK ve HDP bölge halkını açlığa ve göç felaketlerine sürüklüyor. 2012 yılında görece kalkınmış Gaziantep-Kilis hariç Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizi oluşturan 21 ilden tahsil edilen vergi gelirleri, toplam vergi gelirlerinin yüzde 1,8 olmuş. Yani bu 21 ilimizin Türkiye bütçe gelirlerine katkısı sadece yüzde 1,8'le sınırlı kalmış. Buna karşılık aynı yıl içinde bu 21 ilimize bütçeden yapılan doğrudan harcamalar 27,4 milyar TL ile yüzde 11 olmuş. Yani bu iki bölge Türkiye bütçesine 1 koyup 8 alıyor.

Hakkari, bütçeden yapılan her 100 TL'lik harcamaya karşın 2,3 TL'lik katkıda bulunurken, Tunceli 10,4 TL, Şırnak 11,8 TL, Bingöl 14,2 TL ve Van 13,2 TL'lik katkıda bulunuyorlar. Karşılaştırma açısından bakılınca İstanbul bütçeden yapılan her 100 TL harcamaya karşın 780 TL katkıda bulunurken, İzmir 400 TL, Ankara 130 TL, Bolu-Düzce-Kocaeli-Sakarya-Yalova alt grubu ise 670 TL katkıda bulunuyor. Rakamlardan açıkça görülüyor ki özerklik ilan eden PKK ve HDP bölge halkını açlığa ve göç felaketlerine sürüklüyor" diyor. Coğrafyamızın yüzde 30'unu, nüfusun yüzde 20'sini oluşturan Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin milli gelire katkısı sadece yüzde 9,5'dir.

Şimdi ekonomi bu derece perişan, yoksulluk, işsizlik bu derece hakimken mali özerklik olursa ne olacaktır? Özerk olduğu için bütçeye katkı koymayan ve tabii bütçeden de hiç bir katkı alamayacak olan özerklik isteklileri, vergi oranlarını 8 katına mı çıkaracaktır? HDP ve PKK bölgede yaşayan vatandaşlarımıza ne vaat ediyor? Açlık veya göç! Kamu en nitelikli personelini burada görevlendirecek, ona göre bir teşvik uygulaması yapılacak. Aksi durumda bir PKK biter başka PKK başlar.

***

 Mardin, Midyat doğumlu Kürt asıllı  siyasetçi, gazeteci ve yazar, HADEP, DEHAP ve Demokratik Toplum Partisi Genel Başkan Yardımcılığı grevlerinde bulunan Orhan Miroğlu'da Star Gazetesi'ndeki köşesinde hendek siyasetini eleştirdiği "Kürt halkı gerçeği gördü" yazısında " özerklik" konusunda özetle şöyle diyor: "Belediye başkanlarına zorla dayatılan özerklik ilanlarının peşine takılmak ve kazılan hendekleri desteklemek yerine, aldı başını göçün yollarına koyuldu. Otuz yıl sonra bir daha kitlesel göç, üstelik aynı yerlere, Türk kardeşlerinin yaşadığı şehirlere, güvenli limanlara sığınmak, tıpkı bir cehennemden kaçış gibi yaşanıyor!... Kürtler'in umudunu kırmak, Türkiye'ye duyduğu aidiyet duygusunu tahrip etmek için ellerinden geleni yapıyorlar ama başaramıyorlar! … Elinde silah, elinde roketatar bir bölgeye hükmetmek isteyen bir örgüte, bin bir belalardan, kıyamet gibi yaşanan asırlardan çıkıp gelmiş bir halkın boyun eğeceğini düşünüyorlar!... Kürtler ve Türkler için gidecek başka yer yok, başka vatan yok, her iki halk için de dünyanın başladığı ve bittiği yerdir Anadolu toprakları! Kürt halkı işte bu gerçeği gördü! "

***

DTK Eş Genel Başkanı Hatip Dicle'nin , "özyönetimi" kararının tartışmaya, önerilere ve eleştirilere açık olduğu ifadesinden hareketle düşünce özgürlüğü çerçevesinde, Van'da insanların düşüncelerini, öğrenmeye çalıştım.  Van da yurttaşlarımız;

İnsanların öldüğü, göçün yaşandığı, dış aktörlerin Türkiye'nin önünü kesmeye çalıştığı bir süreçte "öz yönetim" veya 'öz yönetim', 'özerklik'  talebinin akılcı ve gerçekçi olmadığını söylüyor. 1915'te yakınlarını yitirmiş, bu topraklarda tarifi imkânsız acılar, sıkıntılar yaşamış bir neslin devamı olduğunu vurgulayan Vanlılar  'öz yönetim', 'özerklik' gibi yapıların kalkınma huzur getirmeyeceğini düşünüyorlar.

Van'da 1915'te Ermeni Taşnak çeteleri eliyle Ermenilerin, Türklerin, Kürtlerin ortak geleceğini mahveden  emperyalist tuzağın 100 yıl sonra yeniden hayata geçirilmeye  çalışıldığını 'öz yönetim', 'özerklik' ile buna zemin oluşturacağı düşünülüyor.

Kürtlerin, Türklerin ve bu bölgede yaşayan tüm yurttaşların geleceğinin birliktelikte yaşama ruhunun 'öz yönetim', 'özerklik' ile bozulacağına inanılıyor. Bölgemizde kan, gözyaşı ve ölümlerin 'öz yönetim', 'özerklik' ile artarak onlarca yıl daha devam etmesinden endişe ediliyor.  İnsanlarda ülkemizin, bölgemizin 'öz yönetim', 'özerklik' ile ileride Suriye, Irak'a gibi mezhep ve etnik kökenli iç savaş bataklığına dönüşeceği kaygısı var. Şehirlerin 'öz yönetim', 'özerklik' ile daha modern, yaşanılabilir olacağına,  toplumun daha kaliteli hizmet alacağına ve huzurlu yaşayacağına inanılmıyor.

Başta İstanbul, Adana, Bursa, İzmir, Antalya olmak üzere yurdumuzun dört bir yanında yaşayan Kürtler, Diyarbakır, Van, Ağrı, Batman gibi illerde yaşayan Türk ve diğer etnik kökene sahip yurttaşlar arasında  'öz yönetim', 'özerklik' ile birlikte kardeşçe yaşama koşullarının temellerinin sarsılacağı   dile getiriliyor. Akrabalık bağları kuşaklar boyu sürmüş Türk, Kürt, Laz, Arap, Çekez, Yörük ve diğer insanlar arasına gerçekleşen evliliklerinden  doğan nesiller arasında  'öz yönetim', 'özerklik'  ile  çatışma  ve ayrılık yeşereceği kaydediliyor. 

Emperyalizmin, her türlü ırkçılığın, post modern ağalığın, bölünmenin   ''öz yönetim', 'özerklik' ile cesaret ve zemin kazanacağı kaydediliyor. İnsanlar 'öz yönetim', 'özerklik' gibi yapılara değil, bölgenin daha çok demokrasiye, daha çok insan haklarına, daha çok refaha, daha  güçlü  adalete, daha çok hoşgörüye ihtiyacının olduğunu söylüyorlar.  Bölgenin 'öz yönetim', 'özerklik' gibi ayrıştırıcı ötekileştirici yapılara değil,  dürüst, çalışkan,  ehliyet liyakat sahibi, bölgede yaşayan bütün halkların haklarını gözeten ve geleceğini düşünen, kan ve gözyaşı üzerinden nemalanmayan, herkesi kucaklayan yönetim anlayışına ve yöneticilere ihtiyaç olduğu belirtiliyor.

 'Kendi kendimizi yönetelim'  taahhüdüne karşın mesela Van'ı Vanlı olmayanların yönettiği ve temsil ettiği   örneğini  ile insanlar kendi memleketlerinde yabancı muamelesi gördükleri düşüncesiyle 'öz yönetim', 'özerklik'  gibi yapılara karşı çıkıyor. Kürt halkının'öz yönetim', 'özerklik'  ile İslam inancından, geleneksel değerlerinden uzaklaştırılacağına dikkat çekiliyor. Bölgeden sermaye ve insan göçünün ' öz yönetim', 'özerklik'  ile hızlanacağı,  daha fazla ölüm, acı, daha fazla baskı, daha fazla ötekileştirme, daha fazla gerginliklerin yaşanacağı ve bölgenin renkli çok kültürlü demografik, ekonomik ve sosyal yapısının tahrip edileceğinin altı çiziliyor. Özetlersek Van'da konuşabildiğimiz Kürt, Türk kökenli insanlar 'öz yönetim', 'kanton' , özerklik' gibi  yapılar istemediklerini dile getirdiler.

O zaman insanlar ne istiyor?

Din, dil, ırk farkı  gözetmeksizin bütün  sorunların hukuk  ve barış içinde çözülmesini, akan kardeş kanının durmasını, Kürt halkının saygınlık görmesini,  ayrıştırmaya yol açmayacak sosyal kültürel haklarının verilmesini,  barış ve kardeşliğin kalıcı olarak tesis edilmesini,  Kürdü de Türkü de hatta 80 milyon Türkiye insanını da memnun ve  mutlu edecek, dış güçlere fırsat vermeyecek,   demokratik, çağdaş güçlü saygın   'benim ülkem denilebilecek' bir Türkiye'de birlikte yaşamak istiyor.

Yazarın Diğer Yazıları