İkram Kali

Van kışın bir başka bir güzeldir

İkram Kali

Kış yaklaşınca yüzümüzü Erek Dağı'na döner, "Yedi dağa bir bağa"  söylencesinin gerçekleşmesini, karın şehri merkezine yağmasını bekleriz.  Her Vanlının kışa dair dünden kalan anısı, yarına dönük beklentisi vardır.  Kışın beyaza bürünür, aklanır, temizlenir aziz Van.
 Hayallerimizin, hikayelerimizin, manilerimizin, türkülerimizin, çocuk oyunlarımızın bir çoğu kış-kar üzerindir. Geçmişte Salman Usta'nın kahvesinde kış günü toplanan Vanlılardan biri manisinde şöyle der;Şubat geldi kar geldi/Kapıya peçe geldi/Buğday bitti un bitti/ Tekneye hava geldi.  Kerkük hoyratları hece ölçüsünde dile gelen Van manisinde ise gönül insanı bir Vanlı ise şöyle seslenir; Gece kal/Bugün çile/Gece kal /  Binme gafil atına/ Kürkünü giy gece kal.
Vanlı için kış mevsimi sadece kar, soğuk tipi, yokluk değil. Kış; yardımlaşmadır, gelenektir, dayanışmadır, hesap-kitaptır, üç mevsime mola vermektir, helalleşmedir, ötekini düşünmektir, paylaşabilmektir, zaman ayırmaktır,  öze dönmektir. Kış; sıkı sıkıya sarılabilmektir, sıcak çayın etrafında çokluk, bir tas çorbada tokluktur. Kış çiledir, zemheridir, kar-boran-ayaz-tipidir. Kış; örtünmektir, arınmaktır, sabırdır, dayanabilmektir, gülmektir nihayet umuttur. 
Kış; geleneklere, göreneklere saygı, toprağa sevdadır.
Dedelerimiz hava tahminlerini, mevsimsel değişiklileri bugünkü gibi meteoroloji haberlerinden değil asırlar boyu kullanılan halk takviminden öğreniyorlardı. Halk takvimi, uzun yılların deneyimi sonucu oluşturulmuş, tarım ve hayvancılığa dayalı bir zaman bölümlemesini içermiştir. 
Gelin, günlük yaşamımızda süregelen keşmekeşi bir an kenara bırakarak kışa özgü değerlerimize göz atalım.    
HALK TAKVİMİ
Halk takviminde, soğuk-yarı ve sıcak-yarı olmak üzere ikiye ayrılır.
Yılın soğuk yarısı, 8 Kasımda başlar ve 179 gün boyunca devam eder.
8 Kasımda başlayıp 22 Aralıkta biten 45 günlük süreye Kasım,
22 Aralıkta başlayıp 5 Şubat'ta biten 45 günlük süreye Zemheri,
21 Şubat Van'da Hıdırnebi'dir.  Bu gün boyunca kavut,  çöçe, ve kapı pusma gibi eğlentiler yapılır,  
5 Şubat'ta başlayıp 21 Mart'ta biten 45 günlük süreye de Hamsin adı verilir. (Deli hamsin)
10-20 Kasım arası Koç Katımı'dır.
21 Aralık kışın başlangıcıdır.23 Aralık günü günler uzamaya başlar. 
21 Aralıkta başlayıp 30 Ocak'ta sona eren 40 günlük süre Büyük Çile (Erbain) dir. 
30 Ocak'ta başlayıp 20 Şubat'ta sona eren 20 günlük süre Küçük Çile adıyla anılır.
6-9 Ocak arasında Zemheri Fırtınası olur. 
Küçük Çile günleriyle birlikte Hızır erkânı başlar: 
17-18-19 Şubat günleri Hızır'ın dünyayı ziyaret günleri olarak algılanır.
20 Şubat'ta havaya, 27 Şubat'ta suya, 6 Mart'ta toprağa düşer. 
13 Mart'ta ise sıcaklık yürüyen hava, su ve toprak ısınır ateş olur. 
21 Mart'ta, yani Nevruz'da, daha önce ateşle buluşup bahar olur. 
ERBAİN- HAMSİN 
Eskiden büyüklerimizin sayılı doksan dedikleri deyim şu anlama gelmektedir: Sayılı Doksan; Erbain (kırk gün) ve Hamsin (elli gün) kelimelerinin ikisinin toplamı anlamında bir kelime olup, bu doksan gün boyunca kış olacaktır anlaşılmalıdır.


ZEMHERİ
Çok şiddetli soğukların yaşandığı dönem olarak tanımlanmıştır. Diğer tanımıyla karakıştır.

ÇİLE
20 Aralık'ta soğukların başlayıp, ayının inine girerek kış uykusuna yatıp üç ay sonra, Sultan Nevruz da (21 Mart) uyanmasıdır. Ayı, ilk elli gün bir yanına, ardından kırk günde diğer yanına yatıp Sultan Nevruz da dışarı çıkar. Yiyecek bir şey bulabilirse ine geri dönmez. Eğer bulamazsa ine geri dönüp on beş gün daha yatar.
 
CEMRE
Arapça kökenli bir kelime olan "Cemre", "Kor Ateş" manasına geldiğinden bir kor ateşin sıcaklığının (yani baharın gelişiyle birlikte dünyaya daha kuvvetli gelen güneş ışınlarının) hava, su ve toprağa etki etmesiyle ısınmanın gerçekleşmesi kastedilir. Bu etki için "düşmek" fiili kullanılagelmiştir. Dolayısıyla "Cemre düştü mü?","Cemre düştü!" gibi benzetmeler halkımız arasında yaygındır.ilkbaharın gelişi ile birlikte önce havada, sonra suda, en son olarak da toprakta yaşanması beklenen sıcaklık artışlarını belirtmek için kullanılan bir tabirdir.
 
HAÇ ÇIKARMA
Ortodoks Hıristiyan olan Ermeniler bölgede yaşadığı dönemlerde  (20 Ocak) Haçı sudan çıkarma törenleri yaparlarmış. Van Gölü'ne soğukları ölçmek üzere "Haç" atılır, eğer haç gölden çıkarıldığında buz tutummuşsa o yılın bereketli geçeceğine inanılırmış.                                                             ***
                                 Sorun Van-Erciş, VATSO-ETSO çekişmesi değil!

Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) seçimleriyle ilgili farklı yazılar yazdım.  En son "Erciş'e de Milletvekili Fatih Çiftçiye de Helal Olsun" başlıklı yazıda K belgesi ve oda seçimleri ile ilgili güncel gelişmeleri siz okurlarmızla paylaşmaya çalıştım.  Bir gün sonra VATSO Başkanı Mirza Nadiroğlu, Ak Parti Milletvekili Fatih Çiftçi'yi eleştiren, sitem dolu bir açıklama yaptı.  Erciş Ticaret ve Sanayi Odası (ETSO) Başkanı Abdulkadir Arslan da Çiftçi'te sahip çıkarak Nadiroğlu'nun açıklamasına sert bir yanıt verdi.  VATSO Nakliye Grubu Temsilcisi Ramazan Yorulmaz'da Nadiroğlu'na destek veren açıklamasıyla tartışmaya müdahil oldu. 
Öte taraftan VATSO başkan adayları yaşananlara sesiz ve seyirci. Oysa kamuoyu onlarında görüşünü, duruşunu öğrenmek istiyor. Bizi ilgilendirmiyor diyemezler. K belgesinde yaşanan olumsuzluk herkesi ilgilendirir. Bu cenazeyi gerekirse hep birlikte kaldırmak zorundasınız. 
VATSO ile ETSO arasındaki K belgesi tartışmasında usul açısından Mirza Nadiroğlu haklı olabilir ama bu aşırı sertleşmesine izin vermez.  Zira milletvekili Fatih Çiftçi neticede siyasetçidir. K Yetki Belgesi Ofisi'ni Erciş ilçesine kurulmasına yönelik çabaları seçmenleri ve kendi açısından normal bir harekettir. Bence kutlamak gerekir.  
Denilebilir ki Fatih Çiftçi Van Milletvekili değil mi?  Van'ın genel meselelerinde elbette Van'ın vekilidir.  Fakat bu ve benzere özel meselelerde Erciş seçmeninin vekilidir. Kabul edersiniz veya etmeseniz gerçek böyledir. Kimse kimseyi kandırmasın.  Zaten doğrusu da budur. Tartışmalarda saflaşma da bunu göstermiyor mu? 
Van Erciş arasında K belgesi üzerinden başlayan seviyeli çekişme-yarış, tartışma iyi yönetilebilir, istismar edilmez, kullanılan dil amacını sınırlarını aşmaz ise yararlı, hayırlı sonuçlar doğuracağına inanıyorum. Kızmak, kıskanmak, sinirlenmek, suçlamak, konuyu farklı boyutlara taşımak kimseye yarar sağlamaz. Bunun yerine sebep-sonuç ilişkisi sorgulanmalıdır.  Sorun, Van Erciş, VATSO-ETSO arasında büro çekişmesi değil. Sorunun özünde Van'ın siyasi yapılanmasında, dağılımında ve temsilinde yaşanan sıkıntının dışa yansımasıdır.
Bu olaydan yola çıkan bazı Vanlılar, seçmen sayısına göre, siyası yapılanmada Van merkezinin dışlandığına, buna bağlı olarak da milletvekilinin olmadığına inanıyor, en azından algı böyle. İsterseniz sizde bu algıyı araştırın sorun. Van'da toplum diyor ki; Özelde Gülşen Orhan Bahçesaray, Burhan Kayatürk Muradiye, Mustafa Bilici Muradiye-Çaldıran, Fatih Çiftçi Erciş milletvekilidir. Genel anlamda ise elbette hepsi Van'ın vekilleridir, Van için çalışıyorlar.  Ama seçmen-vekil iletişiminde, sorunların çözümünde, pratikte Van şehir merkezini temsil eden milletvekiline ihtiyaç vardır. Unutmayalım, ilimizin milletvekili şekillenmesinde merkez her zaman esas alınmıştır. Teşkilatlanmada da böyle olmuştur. Çünkü merkez omurgadır. Omurga bedeni ayakta tutar. Omurga kırılırsa… Özetle.  Van'ın siyasi bünyesinde dengesizlik var.  Çekilen sancıların, yaşanan sorunların bir nedeni de bu olmasın?

Yazarın Diğer Yazıları