İkram Kali

'Türkiye toplumu Türk'ü ile Kürt'ü ile bunu hak etmiyor'

İkram Kali

Hafta sonu tatilinin ilk günü olan cumartesi buluşmanın ruhsal, fiziksel, sosyal ihtiyaçların giderildiği, ufak tefek sorunların çözüldüğü koşuşturmaya mola verilen gün olarak bilinir.   Dostlarla, arkadaşlarla yakınlaşma, yakınlarla görüşme fırsatıdır cumartesi.

Lakin son yıllarda bir başkalaştı cumartesi günleri. Cumartesi günlerinin sokaklara yansıyan heyecanı, coşkusu kaçtı.

Van’da bir dönem cumartesi günleri sokakların savaş alanına döndüğü, esnafların korkudan kepenk indirdiği, ailelerin çoluk çocuk evlerine kapandığı güne dönüşmüştü.

 Daha gelmeden “acaba yine neler olacak” tedirginliğinin yaşandığı zaman dilimiydi cumartesi. Neyse ki ilimizde şimdilerde cumartesi günleri normalleşti.

Van’da durum böyleyken ülkemizde farklı şehirlerde cumartesi günlerini ölümlerin yaşandığı kanlı bir güne dönüştürdüler. 

Kanlı cumartesi günlerinden birkaç örnek:

Hatay Reyhanlı'da,  52 kişinin ölümü, 146 kişinin yaralanmasına yol açan iki ayrı bombalı saldırı 11 Mayıs 2013 Cumartesi günü gerçekleştirildi.

Ankara garı kavşağında düzenlenen 102 kişinin hayatını kaybettiği 65'i ağır 508 kişinin yaralandığı  Türkiye tarihinin en kanlı bombalı intihar saldırısı 10 Ekim 2015 Cumartesi günü meydana geldi. 

Diyarbakır 4 Ayaklı Minare'de bir grup avukatla basın açıklaması düzenleyen 49 yaşındaki Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’de 28 Kasım 2015 cumartesi günü  çatışma arasında  kalarak hayatını kaybetti.

Cumartesi günlerinin uç dosyası artıyor!

Bu köşeye sığmayacak kadar  cumartesi günleri meydana gelmiş birçok olay var.

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin kör kurşunla hayatını kaybettiği, iki polisin şehit edildiği alçakça saldırıyı şiddetle nefretle kınıyorum.  Olay son derece üzücüdür. Rusya ile gerilim yaşadığımız, hassas bir dönemde Elçi’nin katledilmesi karanlık amaca yönelik saldırıdır. Tahir Elçi’nin katil veya katillerinin en kısa sürede yakalanarak adalet önüne çıkarılması gerekir. Demagojiye kulak kabartarak  provokasyonlara gelmemek gerekir. Tersi kurşun sıkanlara ölümlerden nemalananlara yarar.

***

Hukukçu Tahir Elçi’yi anlamak, tanımak  için sözlerine bakmak lazım. Elçi geçen ay Aydınlık gazetesinden İlyas Gümrükçü'ye verdiği röportajda şöyle diyor:

· Biz bir bütün olarak PKK’nın “halk savaşı” diye ifade ettiği durumun halka zarar verdiğini, halkı mağdur ettiğini ve bir çözüm olmadığını, PKK’nın bu tür eylemlerinin halkların birlikte yaşama arzusuna da zarar verdiğini ve birlikte yaşama zeminini tahrip ettiğini söylüyoruz.

· Bazı semtlerde çocuklar kazılan hendekler, oluşturulan barikatlar, çatışmalar ve baskılar yüzünden okullarına gidemiyormuş. Biz de bunun eğitim hakkına bir sorun oluşturduğunu ve olmaması gerektiğini söyledik.

· PKK’nın “Bağımsız bir Kürdistan istiyorum” diye bir demecini duymadım. HDP projesi bir Türkiyelilik projesidir. Öcalan’ın ortaya koyduğu çerçeve Türkiyelilik çerçevesidir.

· Onun için böyle bir söylem doğru bir söylem değildir. Ama “Demokratik özerklik” ya da “öz yönetim” gibi özerklik talepleri var. Ama örneğin Rojova’daki gibi fiilen bağımsız bir yönetim, kantonlar ya da tamamen kendilerinin hükmettiği otoriter talep Türkiye koşullarına uymaz. Bu doğru bir talep değil. Buna ne Türkler rıza gösterir ne de Kürtler. “Nasıl bir özerklik” diye de tartışılabilir. Türkiye gerçeğine göre düşünmemiz gerekiyor. Türkiye Suriyelileşmemeli, Iraklılaşmamalı. Adana, Mersin ya da her hangi bir ilimiz Halepleşmemeli. Türkiye toplumu Türk’ü ile Kürt’ü ile bunu hak etmiyor.

·  Kürt halkının Türklerden ya da Türk toplumundan ayrı bir şekilde yaşama düşüncesi olduğunu düşünmüyorum. Türkiye uluslaşma sürecinde Kürtler mağdur edilmiştir. Dil bakımından, kültür bakımından mağdurdurlar ve baskı da görmüşlerdir. Buna bağlı olarak bir sürü travma da yaşanmıştır. Her ne olursa olsun iki halk birbirinden ayrılma noktasına gelmemiştir.

·  Bugün bile bir yığın olumsuzluklar yaşanıyor ama buna rağmen Kürt halkının yüzde 90’ının üzerinde bir kesimin ayrılmak istemediğini de çok iyi biliyorum. Bütün baskılara rağmen Cumhuriyet döneminde imkanlar da sunulmuştur. Bu imkanlar Kürtleri Türklerle önemli ölçüde birleştirmiştir ve bütünleştirmiştir. Bir de bunların yanında Kürt halkının yaşamında, davranışlarında, düşüncelerinde ayrılmaya yönelik bir iz göremezsiniz. Evet Kürtler’de bir öfke var. Ama bu bir etnik öfke değildir. Ayrılma öfkesi hiç değildir.

· Ayrıca Türk toplumunun da Kürtlere karşı bir çizgi çektiğini düşünmüyorum ve görmedim de. Türkler ve Kürtler birlikte yaşayacaklardır ve bu kaçınılmazdır. Yapılması gereken şey olumsuzlukları, ayrışma girişimlerini ortadan kaldırmak ve bir an önce silahları devreden çıkarmaktır.

 

Gazetecilik böyle bir şeydir

Haber uğruna enkazın altında kalabilirsin.

Bağımsız gazeteciysen hiçbir kimseye yaranamazsın.

Teşekkür yerine sitem alır, yetmez hakarete uğrayabilirisin.

İşsiz aşsız kalabilirsin.

Doğruları yazdığın için hapse düşebilirisin.

Kör kurşunla yaralanır, şansın yoksa  ölebilirsin.

 

İstifa getiren paylaşım

Tolga Yüksel Van Ticaret ve Sanayi Odası Ankara temsilcisi olarak atandı.  Aynı zamanda edebiyatla kitaplarla ilgilenen  Yüksel, geçenlerde kişisel facebook sayfasında Van ile ilgili düşüncesini paylaştı.

16 Kasım günü sayfasında şöyle dedi:

“HDP Van Milletvekili Figen Yüksekdağ Adanalı

HDP Van Milletvekili Nadir Yıldırım Ağrılı

HDP Van Milletvekili Adem Geveri Hakkarili

HDP'li Van Büyükşehir Eş Başkanı Bekir Kaya Ağrılı

HDP'li Van Büyükşehir Eş Başkanı Hatice Çoban Kahramanmaraşlı

Van Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Sedat Töre Hakkarili

İpekyolu Belediyesi Eş Başkanı Aygül Bidav Ağrılı

İpekyolu Belediyesi Eş Başkanı Veysel Keser Bitlisli

Edremit Belediyesi Eş Başkanı Sevil Rojbin Çetin Hakkarili

AKP Van Milletvekili Beşir Atalay Kırıkkaleli

Van YYÜ Rektörü Peyami Battal Bayburtlu

Van Karayolları 11. Bölge Müdürü Ahmet Turan Gülhaş Malatyalı

Van Çevre ve Şehircilik İl Müdür V. Mahsum Semerci Bingöllü

Van DSİ 17.Bölge Müdürü Mevlüt Pehlivan Ordulu

Van Aile Sosyal Politikalar İl Müdürü Z.Abidin Koç Elazığlı

Bir kaç Vanlı Müdür var oraları neden atlamışlar çok merak ediyorum

Tolga Yüksel bu paylaşımından 10 gün sonra,  25 Kasım 2015 günü kısa paylaşım daha yayınladı.

Paylaşımında,  “Yaklaşık 2 yıldır yürütmekte olduğum Van TSO Ankara Temsilciliği görevimden istifa etmiş bulunuyorum. Herkese çok teşekkür ederim...” dedi. Göreve atanırken bülten yayınlayan, toplumu bilgilendiren Van TSO istifa sonrası sessiz kaldı!

Anladığım kadarıyla kendine demokrat olanlar, kendine sınırsız demokrasi ve insan hakları isteyenler paylaşımdan rahatsız olmuş. Tabiki sonrasında ipler kopmuş.

Demokrat olmak öyle lafla olmuyor.

Doğruları yazmak, söylemek kadar hoşuna gitmese de doğruları hazmedebilmektir gerçek demokratlık.

Not:  Bu yazıdan sonra ‘ istifa gerekçesi belirttiğin gibi değil’ denilecektir.

Yazarın Diğer Yazıları