İkram Kali

Toplumsal Duyarlılığa Evet, Linç Girişimine Hayır

İkram Kali

Hafta sonu Van, endişelendiren toplumsal şiddete tanık oldu.   Bir kadına yapılan silahlı şiddete gösterilen toplumsal tepki hoşgörüsüzlüğe, hukuksuzluğa linç girişimine dönüştü.

Önce olayı anımsayalım.

Cumhuriyet Caddesi üzerinde boşanma davası açıp ayrı yaşamaya başladığı için kocası tarafından bir kadın cadde ortasında vuruldu. İddialara göre şiddet gördüğü için boşanma davası açarak ayrı yaşamaya başlayan Necla Al isimli kadın, eşi Nazım Al’ın barışma teklifini kabul etmeyince Nazım Al, tabancayla eşini iki ayağına ve iki omzuna isabet eden kurşunlarla yaraladı.  Ağır yaralanan Nazmiye Al vatandaşlar tarafından hastaneye kaldırıldı.

Olay sonrası toplanan kalabalık 'Onu bize verin' diye bağırarak Nazım Al’ı linç etmek isterken, başka bir kalabalık ise şahsı çevredeki bir iş yerine alarak linç edilmekten kurtardı. Olay yerine giden  polis ekipleri, şahsı linç edilmekten kurtarmak isteyince, bir grup kalabalık, şahsı polisten istiyor! Olay yeri daha kalabalıklaşınca bölgeye çok sayıda çevik kuvvet ekipleri sevk ediliyor. Polis, taş atan kalabalığa gaz bombası atarak kalabalığı dağıtıp olayları sakinleştiriyor. Müdahale sırasında 3 polis memuru ile 2 vatandaş hafif şekilde yaralanıyor. Cumhuriyet savcısı tarafından alınan ifadesi sonrası nöbetçi mahkemeye sevk edilen Al, "Adam öldürmeye teşebbüs" suçundan tutuklandı.

Ülkemizde kadınlara yönelik cinayetler, şiddet, saldırı, taciz vahşi boyutlarda. Hayvan keser gibi kadınlar acımasızca kesiliyor. Kadın cinayetleri, sokak ortasında taciz ve şiddet toplumda nefrete varan tepkiye neden oldu. Van’da yaşanan olay toplumda oluşan bu duyarlılık, tepkinin sonucudur. Ancak linç provokasyonuna dikkat etmek gerekir. Gerekçesi ne olursa olsun linç etme, intikam alma yanlıştır, tehlikelidir. Suç olan bu davranışlar geri kalmış toplumların karakteristik özelliklerindendir. Kimsenin başkasını cezalandırma, öldürme hakkı ve yetkisi yoktur olmaz.

Linç kültürü cahil toplumların bilinçaltına döşenen mayındır. Bilinçaltına yerleştirilen mayınının nerede kimin canını alacağını, kimin malına zarar vereceğini hiç kimse kestiremez. İlimizde yaşanan linç girişimi o nedenle tehlike sinyalidir.  Hiç kimse olayı normal karşılayamaz. İlgililerin, yetkililerin, sorumluların,  toplum önderlerinin olayı ciddiye almaları gerekir.

Toplumsal tepki,  aşırı duyarlılık kontrol edilemediği zaman maalesef büyük üzücü vahim olaylarla sonuçlanıyor. Ülkemizde bunun yüzlerce acı örneği vardır. En vahim linç girişimi 6 - 7 Eylül 1955'te İstanbul'da yaşayan bu ülkenin vatandaşı olan başta Rumlara olmak üzere azınlıklara yönelik tahrip ve yağma hareketidir. Sonrasında Kahramanmaraş, Sivas Madımak ve yakın zamanda 6-7 Ekim 2014 tarihlerinde bölgemizde yaşanan can ve mal kayıplarına yol açan üzücü olaylardır. Birkaç yıl önce Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında bir yanlış anlama sebebiyle İstanbul'da insanların bir kaç kişiyi linç etmek istemeleri hala hafızalarda.  Bunların dışında spor sahalarında, meydanlarda ve farklı yerlerde, farklı kesimlere, kişilere ve kurumlara yönelik linç, yağma girişimleri olmuştur. Van’da yaşanan linç girişimi biraz faydalıdır diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.  

Diyorum ki;

Toplumsal bir hastalık olan linç girişimine sempatiyle bakmak,  haklı görmek tehlikeye katkı sunmaktır.  Ceza, öldürme yok etme olgusu olan linç kültürünün bu kadim topraklarda yeşermesine, güçlenmesine ve derin yaralar açmasına izin vermemeliyiz. Sanal ortamlarda her gün yaşanan toplu linç girişiminin kentimizde sokaklara inmesi tehlikelidir.

Yargısız infazın en güzel örneği olan, suçlusu belli olmayan linç girişiminin yalnızca hukuk ve insan hakları bilinci gelişmemiş sürü mantığı taşıyan bir toplumda normal karşılandığı unutulmamalıdır.

Kadına karşı şiddete karşı çıkarken farkında olmadan linç gibi nefret suçları teşvik edilmemelidir. Başta basın, sivil toplum kuruluşları daha özenli, dikkatli üslup kullanmalıdır. Bireylerin, toplumun hakimliğe soyunmasına, kendi hükmünü verip ceza kesmesine sağduyulu toplum kararlılıkla cesaretle karşı çıkmalıdır. Linç mantığıyla hareket edenler Hukuk devletine inanmayan,  kendilerini yargıç yerine koyanlardır. Linç girişimi ile hukukun devre dışı bırakılması yerine demokratik ve medeni tepkilere yer verilmedir.

Van’da yaşanan linç girişimine karşılık olay yerinde duyarlı, cesaretli esnafımızın ve vatandaşlarımızın şahsı kurtararak linç girişimine engel olmaları takdire değer medenice Van’a yakışan akılarda kalan örnek bir girişimdir. Kendilerini kutluyorum.  Bu da yaşanan olayın yüreklere su serpen, sevindirici aydınlık yönüdür. Zira insanın canının sadece yaratan Allah alır.  Geleceğimiz adına meslek odaları STK’lar, aydınlar, milletvekili aday adaylarnın linç girişimine karşı çıkarak topluma mesaj vermeleri çağrısında bulunuyorum. 

Toplumsal duyarlılığa, demokratik ve medeni tepkilere evet,   bahanesi ne, hedefi kim olursa olsun linç girişimine ve hukuksuzluğa hayır.

  Siyasi nezaket

Kadın- erkek fark etmez. Kim yaparsa yapsın. Toplum güzel ve örnek davranışları anında sahipleniyor,  destekliyor ve bundan da mutlu oluyor.  Çünkü topluma nezaketsizlikten, saygısızlıktan, şiddetten gına geldi.  O nedenlerdi ki HDP’li Pervin Buldan’ın şık hareketi toplumda anında karşılık bularak yankı yarattı.

Pervin Buldan’ın yaptığı asılında normal bir davranış. Ama toplum bu tür görüntülere o denli hasret kalmış ki en küçük yaklaşımdan bile mutluluk duyuyor.

Okumuşsunuzdur.

TBMM Genel Kurulu'nda son kez Başkanvekili olarak oturum yöneten MHP'li Meclis Başkanvekili Meral Akşener son kez yönettiği Genel Kurul’da milletvekillerine, “Siyasi partilerin grup başkanvekillerine ve bütün milletvekillerine teşekkür ediyorum. Gidiş var dönmemek var, dönüp bulmamak var. Varsa hakkım helal ediyorum, sizden de hakkınızı helal etmenizi istiyorum" sözleriyle veda etti.

HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan da, “Tarafsız ve bağımsız duruşunuzdan büyük güç aldığımızı, bu tutumunuzla örnek başkanvekili olduğunuzu gösterdiniz” ifadesini kullanarak teşekkür etti.

TBMM’de iki uç siyasi partide kadın nezaketi yaşandı.

Barış, normalleşme sadece demeçlerle,  olmuyor. Kimi zaman içten etkili bir söz, kimi zaman da samimi sıcak bir davranış barışa giden yolu açıyor. 

 

Eğitim-Öğretim de sancı var

İstanbul Kartal’dan 2 bin km öteden birilerinin gelip gördüğü, Van’da sorumluların görmezden geldiği eğitim-öğretimde tuvalet sorununu ile ilgili  “CHP Ak Parti’ye Van’da gol attı”  başlıklı bir yazı yazdık. Yazı sonrası okurlarımızdan telefonlar geldi. Anlatılanları yazmaya kalkarsak destan olur. Bunlar arasında iki öğretmenimiz üzücü şeyler aktardı.Aktarmamız lazım.

Öğretmenimizin bir dedi ki  “Okullarda tuvalet sorunu ilimizdeki eğitim- öğretimde kalitenin, disiplin ve denetim yetersizliğinin dışa yansıyan küçük bir boyutudur. Eskiden öğrenciler yaşama hazırlanırken giyimi, konuşması, nezaketleriyle öğretmenlerini rol model alırdı. Öğretmenler de bahane üretmeden o yoksul koşullarda her yönüyle çocuklara, gençlere örnek olurlardı. Toplumda öğretmenlere her yerde özenle saygı ve sevgi gösterirdi. Şimdi bunlar pek yaşanmıyor. Çünkü okullar da, öğretmenler de eskisi gibi değil. Öyle öğretmenler var ki öğretmen demeye bin şahit lazım. Okula geç gelir, dersin ortasında çıkar, saçı sakalı birbirine karışmış, pejmürde, bakımsız, rapor alır kimseyi takmaz yani disiplinsizdir. O tür öğretmenler çekinmiyor, korkmuyor, umur etmiyor. Neden böyle oluyor? Çünkü eğitim- öğretimde artık disiplin, liyakat ehliyet yerine siyasilere hoş görünme kriteri ön planda. İdareci de yetersiz olunca gücü o tür öğretmene yetmiyor.  Anlayacağınız eğitim öğretimin temel esası olan disiplin müessesesi okullarda yıkılmıştır. “ 

Diğer öğretmen okurumuzda eğitim-öğretimde süregelen disiplinsizlikten söz ederek şunları anlattı: “  Başkale’de yaşanan tuvalet sorununu basın yazmamış olsaydı kimse duymayacak sorun olmayacaktı.  Eğitim-öğretim ciddi sorunlar yaşıyor. Disiplinsizlik, denetimsizlik,  adam kayırma, ehliyetsiz, liyakatsiz sadece benim adamımdır denilen boş insanları kollama- koruma en büyük sorundur.  Ben öğretmenlere yönelik düzenlenen bir kursa gidiyorum. Kursa düzenli katılan 20-25 kişi var, ama ilginçtir sınava 60 yakın öğretmen girdi. Bu durum çoğu  kurslarda da aşağı yukarı böyledir. Eskiden kimse buna cesaret edemezdi.  İnanıyorum ki yarın MEM görevlendirme yaptığında kursa katılmayan yetersiz, fakat sadece belge alan birlerini adamları oldukları için ödüllendirilecekler, onlarda işi bilenlerden hak edenlerden daha önünde olacaklar. O nedenle Başkale’de bir okulda yaşanan tuvalet sorunu özünde eğitimde disiplin, denetim hak, adalet vicdan ve yönetim sorunudur.” 

Yazarın Diğer Yazıları