İkram Kali

Size kim inanır?

İkram Kali

Yeri geldiğinde makamınıza güvenerek açık veya kapalı ortamlarda veya mesaj yoluyla sesinizi yükseltiyorsunuz.

Gücünüzü üyelerinizden, halktan ve memleketten aldığınızı belirterek esip gürlüyorsunuz.

Cumhurbaşkanını eleştiriyorsunuz.

Başbakanı eleştiriyorsunuz.

Bakanları eleştiriyorsunuz.

Valiyi eleştiriyorsunuz

Belediye başkanını eleştiriyorsunuz.

Liderleri eleştiriyorsunuz.

Bürokratları eleştiriyorsunuz.

Önünüze gelen memuru, amiri, parti başkanını, zabıtayı yerden yere vuruyorsunuz. Ankara'da fırtınalar estiriyorsunuz. Gaz geldiniz mi kasırga kesiliyorsunuz.

Barış kardeşlik, birlik beraberlik konularında mangalda kül bırakmıyorsunuz. 

Barış, kardeşlik, birlik beraberlik, dayanışma yürüyüşlerinde, toplantılarında en ön safta yer alıyorsunuz.

Sevgi muhabbet sözcüklerini eksik etmiyorsunuz, satır arlarına serpiştiriyorsunuz.

Tebessüm ederek sarmaş dolaş gülücüklerle süslenmiş  aile fotoğrafı veriyorsunuz.

Sosyal medyada  şahsı nevine münhasır veciz ifadeler paylaşarak memlekete ayar vermeye çalışıyorsunuz.

Sizi  olur ya  pas geçen biri  olursa en  sert şekilde tepki göstererek anında kendisine ve çevresine ambargo koyuyor, tecrit edip dışlıyorsunuz.

Her toplantıda mikrofon elde  ahaliye seslenme hakkını  kullanıyorsunuz.

Kendi çevrenizi allayıp pullayıp güçlendiriyorsunuz.

Televizyonlara, radyolara gazetelere çıkıyorsunuz.

En yüksek makamlardan yerel makamlara kadar istediğiniz adresten anında randevu alarak görüşüyor iş ve işlemlerinizi  anında hallediyorsunuz.

En güzel otellerde kalıyorsunuz,   ali menfaatler ve iş gezilerine çıkıyorsunuz, en güzel yerlerde ağırlanıyorsunuz dönüp “ kendim için bir şey istiyorsam” namerdim diyorsunuz.

Bir işin nasıl olacağını da nasıl olmayacağını da, Ali Cengiz oyunlarını da en iyi siz biliyorsunuz.

Memleketin geleceği hakkında en çok siz konuşuyor, en çok siz dinleniyor ve en çok siz karar alıcılara etki ediyorsunuz.

Hava durumuna göre kraldan çok kralcı olabiliyorsunuz.

Krizi fırsata dönüştürüp cümbür cemaat palazlanıp, “ eti içeri kanı dışarı ” yapabiliyorsunuz. 

Kimlerle takım kurulacağının ince   hesaplarını biliyor oyun kuruyorsunuz.

Daha fazlasını alıyorsunuz ama  nedense doymuyor, yetinmiyorsunuz.

Ağam, paşam sizin derdiniz nedir?

Nedir bu haliniz?

Nedir bu iç  savaş?

Devletten, hükumetten barış, kardeşlik çözüm istiyorsunuz kendi aranızda çatışıyorsunuz.

Şehrimize huzur gelsin diyorsunuz, kendiniz huzursuzluk yaratıyorsunuz.

Birilerine makamınızın esiri olmayın tavsiyesinde bulunuyorsunuz, kendiniz oturduğunuz makamla yetinmeyip gücünüzü, etkinizi  genişletme hırsına kapılarak canhıraş mücadele veriyorsunuz.

Barış, huzur, birlik beraberlik için her şeyden vazgeçebileceğinizi dillendiriyorsunuz, dönüp gözün üstünde kaşın var diyen birini düşman ilan ediyor, elini dahi sıkmıyorsunuz.

Başkasından tarafsızlık bekliyorsunuz, kendi işinizi, görevinizi yapacağınıza başkalarının seçimlerine, işlerine  çomak sokuyor taraf oluyorsunuz.

Kimse kimseyi kandırmasın.

Hele kimse kalkıp toplumun aklıyla alay etmeye kalkmasın.

Gerçek şudur:

Van’da barış havarisi kesilen meslek odaları, bazı oluşumlar kendi içlerinde kanlı bıçaklı savaşmaktadırlar.  Yani barış marış hikaye.

Demokratik hukuk anlayışı insan hakları, nezaket zarafet, tahammül buralarda hak getire.

Ellerinden gelse birbirbirlerini boğazlayacaklar.

Sebep ne biliyor musunuz?

Kimse makamına,  yerine hakkına razı değil. Herkes daha fazlasını istiyor. Kimse burnundan kıl aldırmıyor. Kimse benlik egosunu yenemiyor. Kimse kendi işine gücüne görevine bakmıyor. Kimse ahkam kestiklerini kendi hayatında uygulamıyor. Kimse önce iğneyi kendine batırıyor. Kimse samimi ve dürüst olmaya çalışmıyor. Kimse haddini, sınırını bilmiyor. Kimse nereden buralara geldiğini hatırlamıyor. Kimse boyunun ölçüsüne,  kilosuna bakmıyor. Kimse başkalarını eleştirirken öz eleştirisini yapmıyor. Kimse başkalarına ders vermek yerine başkalarından ders almayı akıl etmiyor. Kimse hukukun üstünlüğüne, demokrasiye gerçekten inanmıyor. Kimse grupçuluktan, aşiretçilikten vazgeçmiyor. Kimse kimseyi istemiyor. Kimse kendi gözündeki merteği görmüyor. Kimse şişmiş egolarından, kibirden vazgeçmiyor, burnundan kıl aldırmıyor. Kimse kurduğu dünyasında başkasını istemiyor, yaşatmıyor.

Topluma yalan söylemenin şirin görünmenin alemi yoktur.

Meslek odalarında üstü örtülü, ama toplum kesimlerini içine alan ve olumsuz etkileyen, insanlar, arasına nifak sokan tehlikeli  “ben” merkezli bir kavga var.

Kenti toplumu  düşünerek  “ben”  yerine önce “ biz”,  önce “Van” anlayışıyla özveride bulunulmuyor.

Biraz dürüst, biraz kendiniz olun yeter.

Bulunduğunuz yerin, elinizdeki gücün,  kullandığınız saltanatın kıymetini bilin yeter.

Mütevazı ve samimi olmadığınız sürece, kavgalarınız sürüdüğü müddetçe sizin barış, kardeşlik, birlik beraberlik sözlerinize kimse inanmaz, güvenmez. Önce kendinizle barışmanız gerekiyor.

Memleketimizde üzülmek, kaygılanmak için terör saldırılarının, ölümlerin, acıların yaşanmasına gerek yok.  Gerekirse biz kendi kendimize arıza çıkarırız.

"Vermedi mabut neylesin Sultan Mahmut"   

Yazarın Diğer Yazıları