İkram Kali

Şimdi güçlenme zamanı

İkram Kali

15 Temmuz darbe girişimini püskürten Türkiye büyük bir badire atlattı.

Türkiye  “şok”  yaşadı.

Türkiye kötü bir rüyadan uyandı.

Yüzlerce polis, asker, sivil vatandaşımız hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı, onlarcası sakat kaldı.

Türkiye'nin demokratik yapısı ve prestijisi zarar gördü.

79 milyon yurttaşımız travma geçirdi.  

Bilişim çağında büyüyen nesil darbe utancıyla karşılaştı. Kayıplar yaşayan ekonomimiz durağanlığa geçti.  Güven ortamı kayboldu. Dolar ve altın yükseldi. Dış yatırımcı ürktü, iş dünyasında güven sorunu oluştu.

Ülkemizin ulusal güvenliğini korumakla görevli olan, her fırsatta gururlandığımız Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiyerarşik yapısı, kurumsal disiplini erozyona uğradı.  Askere, polise, sivillere yönelik yüreğimizi sızlatan insanlık dışı saldılar yaşandı.

Darbeciler kazara başarıya ulaşmış olsaydı bugün ülkemizde kan gövdeyi götürecek, emperyalist güçlerin arzu ettiği iç savaşın fitili ateşlenmiş olacaktı. Bu öngörüyü nereden çıkarıyorum? Bunu darbeci askerlerin silahlı, bombalı kanlı çılgınlıklarından çıkarıyorum Bunu üstlerini esir alıp öldürmekten çekinmeyen, TBMM'ni bombalayan  cuntacılardan çıkarıyorum.

Darbe amacına ulaşmış olsaydı, Türkiye 100 yıl geriye gidecek, pusuda bekleyen leş kargaları üstümüze üşüşecek, ülkemizin ulusal çıkarları, siyasi ve askeri  stratejisi alt üst olacaktı.

Türkiye üzülecek, kahrolacak, emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileri, liberal satılmış solcular, göbekten bir yerlere bağlı olan güruh, karanlıklardan geçinen fırsatçı rantiyeciler sevinç çığlıkları atacaktı.

Utanç verici kanlı darbe girişimi geride kaldı.

Şimdi Türkiye için yeni bir süreç başlıyor.

Onarılmayı bekleyen hasarlarımız, tedavi edilmesi gereken yaralarımız, atılması gereken demokratik adımlarımız var.

Türkiye hepimizin vatanıdır.

Yarın pişman olacağımız, keşke diyebileceğimiz duygusal  ve erken değerlendirmeleri bir kenara bırakarak kenetlenmek zorundayız..

Darbe girişimi sonrası piyasalar hakkında açıklamalarda bulunan Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, “Başarısız darbe girişiminden önceki noktadan daha iyi bir noktaya geliriz. Değişen bir şey olmadı. Öldürmeyen şey sizi güçlendirir” dedi. Şimşek’in nefes aldıran sağduyulu yorumu umut vericidir.

 O zaman gelin hep birlikte güçlenelim.

-Türkiye’nin tahrip edilen demokratik imajı düzeltilsin.

- İç ve dış yatırımcıları teşvik edecek düzenlemeler ve güven ortamı yeniden tesis edilsin.

-Türk, Kürt, Alevi, Laz, Çerkez ve toplumun bütün farklı kesimlerini mutlu kılacak çalışmalar başlatılsın.

-Doğu da yanan ateş söndürülsün, kardeşlik, barış çabaları hayata geçirilsin.

-Doğu ve Güneydoğu illerinde başta Van olmak üzere ciddi kalkınama seferberliği gündeme alınsın.

-Darbe girişiminde bulunan tutuklularının yargılanması hukukun üstünlüğüne inanan ülkeye yakışır biçimde gerçekleştirilsin.

-  Cadı avına, mahalle baskısına girişilmesine izin verilmesin.

- Paralelciler üzerinden farklı düşünceye sahip yurttaşlarımıza zarar verilmesin.

-Sokak gösterileri, meydan buluşmaları tadında bırakılarak son bulsun.

- Devlet kurumlarında, kentlerde, sokaklarda, caddelerde, hayatın her anında yasalar hâkim kılınsın.

Güvenlik güçlerinin birilerince yıpratılmasına, ele geçirilmesine yasal düzenlemelerle izin verilmesin.


Silaha ihtiyacımız yok

Darbe girişimi sonrası konuşan Cumhurbaşkanı Danışmanı eski Refah Partili Şeref Malkoç “Halkın meşru müdafaa hakkı için ruhsatlı silah alımının önünü açacağız” dedi.

Tehlikeli bir girişim.

Hukuk mezunu, yıllarca milletvekilliği, siyaset yapan Malkoç resmen duvara tosladı. Gaf yaptı. İnanıyorum ki açıklamasından pişmanlık duymuştur. Yok, söylediklerimin arkasında duruyorum diyorsa o zaman bu zihniyetin danışman olması gerekir.

Silahı devletin güvenlik güçleri taşır. Vatandaşları silahlandırırsan iç savaşın, kaosun zeminini yaratarak yasal düzeni bozarsın. Türkiye’de sivillerin silaha ihtiyacı yoktur. Türkiye’de vatandaşların daha çok demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, özgürlüklere, kalkınmaya,  güven içinde mutlu ve huzurlu yaşamaya ihtiyacı var.

 

Niye bu hale gelsin bu memleket?

 

Ülkem darbe girişimi atlattı..
Kendi askerim kendi polisimi vurdu..
Kendi vatandaşım kendi askeri tarafından vuruldu..
Kendi vatandaşım kendi askerini boğazladı..
Bizim uçaklarımız bizim meclisimizi bombaladı..
Hepimizin aklına soru işaretleri kazındı…

***

Darbe girişimini yukarıdaki bu sözlerle özetleyen değerli kardeşim, dostum Kinyas Kartal, yaşananları bir cerrahın hastasına gösterdiği titizlikle analiz edip  romancı yüreğiyle yorumladı.

Kinyas Kartal 16 Temmuz gecesi şunları not düştü:

“Kan kokusunu bilirim ben.. Bazen üstüme başıma siner ameliyatlarda.. Eve gelip atletimi çıkartırken alır, tanırım o kokuyu.. Ama dün gece acil serviste bir hastayı ararken, kan kokusundan genzimin yandığını hissettim.. Ciğerimin buram buram kanla dolduğunu hissettim.. Tüm sedyelerden yere kan damlarken, yaralı insanlar inlerken, kana boğulmanın nasıl bir his olduğunu öğrendim..

Tekbir çekeni de gördüm, şehadet getireni de.. Kan kokan nefesi de gördüm, gözünü kan bürüyeni de.. Sağa sola koşuştururken, yerdeki kanı paspasla silen yaşlı hademeyle kesişti bakışlarım: Bir şey olmaz hocam! Buna da alışırız! dedi bana..

Ah be benim canım kardeşim, niye alışalım? Niye reva görelim her şeyi kendimize? Niye bu hale gelsin bu memleket? Azalıyoruz dostlarım.. Hayattan, işten, güçten, emekten azalıyoruz.. Huzurdan, ferahtan, gönül rahatlığından, en kötüsü birbirimizden azalıyoruz..

Belindeki kemeri çıkartıp askeri kırbaçlayan mı, teslim olmuş erin boğazını kesen mi, bindiği uçakla meclisi bombalayan mı, tuttuğu tetiği halka doğru gelişi güzel sıkan mı? Hangisi bu vatanın evladı? Benim genzimi yakan bu koku hangisinin vatan aşkının sonucu?

Azalıyoruz dostlarım.. İnsanlıktan, vatan sevgisinden, akıldan, imandan, doğruluktan, dirlikten, birlikten, sevmekten azalıyoruz.. Azalıyoruz dostlarım.. Nefret denizinde, kan kokuyoruz..

Şairin dediği gibi:

Şimdi gülemiyoruz ya;
Gülmek bir halk gülüyorsa gülmektir..

Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar? Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar? Mendilimde kan sesleri..

Şehitlerimize rahmet, yaralılarımıza şifa, huzur ve refaha hasret.. Başın sağ olsun ülkem.. Gönlümüzde kan sesleri... Gönlümüzde kan sesleri...”

 

Devletimiz ve milletimiz ebedidir

Sevgili dostum Avukat Önder Gülbahar’da darbe girişimi sonrası ilke edindiği adalet terzisinde yaptığı değerlendirmede bazı gerçeklere dikkat çekti.

Umarım atalarımızın; “Bir musibet bin nasihatten iyidir” sözü tecelli etsin diyen Gülbahar, “Ankara 7,5 saat havadan bombalandı. Sokaklarda hain kurşunlarla ölen yüzlerce şehidimizin huzurunda saygıyla eğiliyorum. Cemaatin bu hain suratı ve canavarlığı, Balyoz ve Ergenekon mağdurlarının uğradıkları haksızlığı bize göstermiştir. O gün, bunun zulüm olduğunu söyleyenleri iftira ve yalanlarla karalayıp, facebook arkadaşlığından dahi silen ve bu canavarın büyümesine destek olan liberal ve muhafazakarların bir özür borcu var.

 Hiçbir yana kendimizi atmayalım. Siyasette, bürokraside ve piyasada yükselmenin, TV kanallarında ahkam kesmenin yolu Pensilvanya’dan geçti bir dönem. Maalesef soldan sağa herkesimden insanlar ve bilhassa iktidar bu canavarın büyümesine destek oldu. Çok şükür bir iç savaşa sürüklenmeden, bu dalalet ve hıyanetten büyük bedel ödeyerek kurtulduk. Birlik içinde hareket eden tüm siyasal partiler, medya kuruluşları milletimizi mutlu ettiler, kendilerine teşekkür ederiz. Şimdi Hukuk’a saygı, hukuk önünde herkesin eşitliği, insan hakları ve demokrasi, Türk Devlet ve Milleti’nin bağımsızlığı ve refahı, medeniyet inşası yolunda vazgeçilmez ideallerimiz olsun. Kişiler geçici, devletimiz ve milletimiz ebedidir...” diyerek birlik beraberlik çağrısında bulundu.

 

Endişe dolu anlar yaşattılar

Darbe girişiminin insanlarımız üzerinde travmalar yarattığını yukarıda vurguladım. Ankara’da yaşayan değerli Vanlı hemşehrimiz Sabahat Özgür hanımefendi darbe travmasına maruz kalanlardan biridir.

 Mustafa Kemal Atatürk’ün  "Askere düşmanlık, düşmana askerliktir! "  veciz ifadesini paylaşarak bazı askerlere yapılan çirkin, aşağılayıcı hareketleri içine sindiremeyerek kınayan Sabahat hanım, yaşadığı o anları şu ifadelerle tarih not düştü:

“ Dün gece (15 Temmuz 2016) Yenimahalle’de ki evimizde saat 21.30 dan sabah 06.30’a (16 Temmuz 2016)   kadar ailece korku dolu anlar yaşadık. Hasta yatağında olan annem çok etkilendi. Helikopterler apartmanımızın tepesinden komşumuzu tarayıp bombalar atıyordu. Bize korku ve endişe dolu anlar yaşattılar. F-16’lar tepemizde cirit atıyorlardı. 10. katta olan evimizin balkonunun dibinden uçan helikopterler heran pencereden bizi de tarayacağı izlenimini veriyordu. Beyinleri esir alınmış bu serseri takımı benim askerim olamaz. Halkını tarayan bu zibidiler benim askerim olamaz. Namluyu bana çeviren emperyalist uşağı embesil askerler benim askerim olamaz. 1970 yılından bu güne kadar, bu FETÖ terör örgütüne kucak açan palazlanmasına göz yumanların Allah belasını versin. Onlar da bu şerefsizler kadar suçludur.”

Yazarın Diğer Yazıları