İkram Kali

Sığınmacılar, göçmenler, mülteciler ve basın

İkram Kali

Umuda yolculuklarının çoğu ölüm, yakalanma sonunda hüsranla noktalanan sığınmacı ve göçmenlerle ilgili haberleri televizyon ekranlarında üzüntüyle izliyor, gazetelerde hüzünle okuyoruz.  Gün yok ki göçmen, sığınmacı, mülteci taşıyan tekneler batmasın, gün yok ki bu insanların başlarına yürek burkan acı olay gelmesin.

 

Çoğumuzun köşe başında dilenci, işsizlerin işini elinden alanlar, olay çıkaranlar,  ülkesinden kaçan kişiler olarak ötekileştirdiğimiz sığınmacı ve göçmenleri toplum ve gazeteciler olarak yeterli tanımadığımız gibi doğru anlamıyoruz.  Anlamak için empati de yapmıyoruz.

 Suriyeli sığınmacı ve göçmenleri bir yönüyle 1915'te Rus işgali ve Ermeni isyan ve katliamlarından canlarını kurtarmak üzere yaşlı, kadın, çocuk yokluk içinde Van'dan Anadolu'nun dört bir yanına hatta Kerkük, Halep gibi Osmanlı illerine göç eden, çoğu yollarda hayatını yitiren, bir kısmı hayvanlar ile eşkıyalara yem olan, bir kısmı kaybolan, hayatta kalanların bir kısmının ise izi dahi bulunamayan Vanlı muhacirlere benzetiyorum.  Çaresiz, utangaç bir sığınmacı, göçmen gördüğüm de Birinci Dünya Savaşı'nın acımasız günlerinde kaç-göç yaşayan dedelerimizi, ninelerimizi ile yaşlıların gözyaşıyla anlattıkları Vanlıların  hikayelerini hatırlıyorum. İnsanların yurtlarından yuvalarından koparılmasının, aç sefil yollara düşmesinin,  yakınlarını kaybetmelerinin ne demek olduğunu bu nedenle Vanlılar iyi bilir.

 

Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) ve Mülteci Destek Derneği (MUDEM) işbirliğiyle Ankara'da düzenlenen 'Medya ve Mülteciler Basın Buluşması'nı muhacirlik görmüş Vanlı ailenin bireyi olarak bu duygularla takip ettim. Dünyanın  insanlık sorunu olan sığınmacı, göçmen, mülteci  sorununa ilişkin konuşmaları, tartışmaları bu duygularla dinledim.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı himayelerinde,  ülkemizde resmi ve sivil kuruluşların yanı sıra sığınmacı, göçmen ve mülteciler ile ilgili faaliyet gösteren  Birleşmiş Milletler(BM), Avrupa Birliği (AB) ve uluslararası kuruşlarla işbirliği içinde olan iki derneğin öncülüğünde gerçekleştirilen 'Medya ve Mülteciler Basın Bulaşması' yararlı oldu ancak geç oldu. Neden geç oldu? Çünkü Türkiye 4,3 milyon sığınmacı ve göçmene 7 yıldır topraklarında ev sahipliği yaparak insani yardımlarda bulunurken, sığınmacı ve göçmenlerle ilgili gazeteci ve basın kuruluşlarında kavram kargaşasını zamanında önlemek için buluşma 7 yıl önce yapılması gerekirdi. Ülkemizde kime mülteci, kime sığınmacı, kime göçmen, kime düzensiz göçmen,  kime ekonomik göçmen, kime zorunlu denileceği hala bilinmiyor. Göçmenler ve sığınmacılar için toplantıyı düzenleyen dernekler bile yanlış ifadeyle "mülteci" tanımını kullanabiliyor.

 

1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesine göre dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zülüm göreceği konusunda korku yaşayan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri, dönemeyen veya dönmek istemeyen kişi mülteci olarak tanımlanıyor.  Türkiye bu sözleşmeyi coğrafi sınırlama koşuluna göre imzalamış. Bu nedenle Avrupa Konseyi'ne üye olmayan ülkelerden Türkiye'ye gelen sığınmacılar sınırlamadan dolayı "mülteci" statüsüne sahip olamıyorlar. Bunun yerine kendilerine uluslararası koruma sağlanıyor. Özetlersek Suriyeli, Irklı, Afganlı sığınmacılara biz mülteci diyemeyiz.

 Yaklaşık 15 ilden gelen yerel basın mensuplarının katıldığı " Medya ve Mülteciler Basın Bulaşması'nı düzenleyen dernekler sığınmacılar, göçmenler, mülteciler, insan ticareti mağdurları, uluslararası koruma talep edenler ve vatansız kişilerin sorunları için yurt içinde ve yurt dışında başarılı faaliyetler yürütüyorlar.

 

Toplantıdan yansımalara gelince

 

2. Dünya savaşından sonra Dünyanın en büyük insanı krizi yaşadığını kaydeden MUDEM Genel Koordinatörü Safa Karataş, konuşmasında mülteciler ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında bilgiler vererek basın mensuplarıyla işbirliğini önemsediklerini belirtti.

 

SGDD Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak da Dünyada, dakikada otuz kişinin ülkelerinden kopmak zorunda bırakıldığını, seksenbeş farklı ülkeden dört milyon sığınmacıyı ülke olarak barındırdığımızı, Suriye'den ayrılan sığınmacıların yüzde altmışbeşine ev sahipliği yaptığımızı anlattı.

Kavram kargaşasına dikkat çekerek bir haber yapacaksanız malzemeleri etraflıca bilmek zorundasınız diyen Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Akarca," Birleşmiş Milletlere üye 60 tane ülkenin nüfusu kadar Türkiye'de mülteci var. Aslında mesele, şu sınırınıza kadar gelen mültecileri içeriye alıp almamak. Siz kapıyı açmayacaksanız onu kaderi ile baş başa bırakacaksınız, kiminle peşinden koşan silahlı kişilerle. Türkiye bunu yapmadı, kapıyı açtı ve Türkiye dünyada bu nedenle övgü alan bir ülke oldu" dedi.

 

 AB'nin söz verdiği üç milyar Avro'nun 1.94 milyarlık bölümünün verildiğine işaret eden AB Türkiye Delegasyonu Emma Clua Vandelios,  basın doğru bilgi aktarmayınca, bu kişilere destek olmak, bunların değer görmeleri zorlaşıyor ifadelerini kullandı.

 

UNHCR Türkiye Dış İlişkiler Görevlisi ve sözcüsü Vanlı hemşehrimiz Selin Ünal'ın Medyada Mültecilerin Korunma Ve İhtiyaçlarına Dayalı Temsili hakkında yaptığı bilgilendirmeler ilgi çekiciydi.

 2011 Van depreminde göçük altında kalan Yunus Geray'ın fotoğrafıyla 2012 yılında Abdi İpekçi ödülü alan Reuters Haber Ajansı Foto Muhabiri Ümit Bektaş kamplarda çektiği fotoğraflardan oluşan görsel sunum yaptı. Bektaş, Aylan bebekte olduğu gibi fotoğrafın yanında politik bir duruş varsa fotoğraf daha kolay anlam buluyor. Yereldeki foto-muhabirlerine çok misyon yüklendiği kanısındayım. Çünkü yerel fotoların üzerine sonradan yazılanlar anlamı yönlendiriyor diye konuştu.

 

Medya ve Mülteciler Basın buluşmasında Haber Türk yazarı Muharrem Sarıkaya " Medya ve Etik", Kanal D Ankara Temsilcisi Ercan Gürses ve Global Haber Ajansı Ankara temsilcisi Faruk Demirel, "Türkiye Medyasında Göç Mültecilerin Yeri" konularını, Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden Dr. Ayşad Güdekli ve Unfpa Türkiye İletişim Uzmanı Çelik Özüduru  haber, röportaj ve yazılı medya konusunda geniş bilgiler aktardılar.

 

Suriyeli gazeteciler Subhi Dessuki, Elham Esmail Hakkı,  Ale Addin  Husso'nun 'Suriyeli Gazetecilerin Gözünden Mülteciler'  başlığıyla yaptıkları  konuşmalar hüzün dolu ve etkileyiciydi.  Subhi Dessuki günün birinde ülkelerine döndüklerinde Türk Milletinden gördükleri konukseverliği ve dostane tavırları asla unutmayacaklarını dile getirerek herkese teşekkür etti.

 

 Toplantıda basına haber yazarken " Suriyeli hırsız, Suriyeli dilenci"  gibi genelleyici, ayrıştırıcı ve kışkırtıcı kavramlar kullanmayın mesajı verildi.

 

6 milyar dolar harcama yaparak dünyaya örnek olacak insanı çalışmalar yürüten, Türkiye dünyanın en çok göçmen ağırlayan ülkeleri arasında zirvede yer almaktadır.

 

 Kendini medeni, insani sayan  AB ülkelerinin Türkiye'nin cömertliği, insanlığı karşısında söyleyecek sözleri yoktur.

Yazarın Diğer Yazıları