İkram Kali

Sevr'i çöplükten çıkarmaya çalışıyorlar

İkram Kali

Yıkım, ölüm ve acılar yaşanan 1915 Van’ın kara günleri, miladıdır. Bu nedenle Vanlı Müslümanlar yaşadıkları tarihi gerçeklere sırt çeviremez, kulak tıkayamaz. Vanlıların acı dolu kendi tarihlerini ve bu bağlamdaki gelişmeleri iyi bilmeleri gerekir.  

ABD Başkanı Wilson’un 22 Kasım 1920'de verdiği kararla Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerimizin Ermenistan'a verildiği maddenin de yer aldığı, Türkiye’nin ölüm fermanı Sevr Antlaşması’nın 100'üncü yıldönümüydü 10 Ağustos.   

Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri tarafından Osmanlı Devleti'ne imzalatılan Sevr Antlaşması neredeyse devleti haritadan silmiş ve egemenliğini ciddi biçimde sınırlayan hükümlere yer vermişti.    

Türkiye’nin idam fermanına karşı koyan Mustafa Kemal önderliğinde Milli Mücadele'ye başlayan Türk ulusu Kurtuluş Savaşı meydanında büyük bir zafer kazanarak emperyalistlere unutamayacakları ağır darbe vurmuş, bu zaferi Lozan'la siyasi ve hukuki alanda tescillemişti. Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923'te İsviçre'nin Lozan kentindeki Beau-Rivage Sarayı'nda imzalanmıştı. Antlaşma 1920 tarihli Sevr Antlaşması'nı geçersiz kılarak yerini almıştı.    

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihin çöplüğüne gönderdiği işgal ve imha planlarının hayasızca ortaya konulduğu ibret vesikası Sevr Antlaşması‘nın 100’üncü yıldönümü bahanesiyle ekonomik sorunlarla boğuşan Ermenistan makamları, devlet adamları, siyasi partiler, akademisyenler akla ziyan, haddini aşan Ermeni halkının duygularıyla oynayan açıklamalar yaptılar. 

Küçük komşumuz Ermenistan’ın irili ufaklı 10 siyasi partisi “Sevr anlaşması Türkiye-Ermenistan sınırını belirlediğini” ileri sürdüler.  ‘Sevr’in geçerli olduğunu’ iddia eden Ermenistan çevreleri “Sevr Antlaşması’nın, Ermenistan’ı da konu alan maddelerinin yerine getirilmesi” gibi saçma isteklerde bulundular.  Ermeniler Türkiye bölünüp parçalansın, işgal edilsin bize de pay verilsin deme cüretini göstererek “ Eşeğinin ayağında nalın yok Hasan Dağı’na oduna gidiyor” sözündeki gibi boylarından büyük işe kalkıştılar.    

Sabahtan akşama, yılın 365 günü her yerde kin, nefret politikası güden Ermenistan çevreleri boş hayallerle uğraşmaktadır. Ermenistan, sözde soykırım iddiaları ve Türkiye düşmanlığı ile kindar nesiller yetiştireceğine tarihten husumet yerine ders çıkarmalıdır.  

Türkiye ile yakın komşuluk, dostluk ilişkilerini geliştirip geçmişte yaşanan ortak acılara ortak yas tutarak (sebebi Ermenilerdir), yaraları birlikte sararak güvenilir, iyi komşuluk ilişkilerini seçmesi Ermenistan'ın geleceği için daha hayırlı olur.  

Akıl hocaları Ermenistan’ı yanlış yönlendiriyor.    

Kaldırım böyle yapılır  

Vanlılar, huzurlu, çağdaş kültür ve sanatın olduğu kentte yaşamak istiyorlar. Hizmet yapanların siyasi rozetine kimliğine, konumuna takılmıyorlar. Kim olursa olsun, taş üstüne taş koyanı takdirle anıyorlar.   

Bizde belediyelerin, kurumların, kuruluşların hizmet ve çalışmalarını izleyerek haber yapıyoruz; yeri geldiğinde eleştirerek yanlışları ve olmasını gerekenleri söylüyoruz.    

Van Büyükşehir Belediyesi Kâzım Karabekir/Maraş Caddesi’nde asfalt yenileme, kaldırım ve ışıklandırma çalışması başlattı. ‘ Her şeye karşı’ mantığıyla çalışmaya anlamsız şekilde karşı çıkanlar oldu. İlla ki bir şey söyleyecekseniz bari savunduğunuz mantığa, gerçeğe uygun olsun.    

Yapımına 1950’li yıllarda başlanan Kâzım Karabekir/Maraş Caddesi 1960’ da açıldı.   

Van’ın en hareketli caddelerinden olan caddenin kaldırımı yıllar içinde yapıldı yıkıldı. 2000’li yılların başında coğrafi koşullara ve kaldırım tekniğine uygun olmayan şekilde çökebilen gevşek zemin üzerine kaygan karolar döşendi.   

Karo döşeli kaldırımlarda buzlu havalarda yürüyenler yıllarca ayakta durmakta zorluluk çekti. Bu nedenle her yıl kış aylarında yüzlerce insan kayıp düştü. Kiminin eli, kiminin kolu ve ayağı kırılarak hastanelik oldu.  Kaldırım sorununu köşemde sürekli gündeme getirdim.   

Şimdi Soydan Kavşağı ile Kurtuluş Kavşağı arasında yol ve kaldırım çalışması başlatıldı.  

Çalışmaları başından izliyoruz. Olası çökmeleri önlemek üzere kaldırıma önce hasır demir döşendi, üstüne beton döküldü. Bu ilk defa yapılıyor. Betonun üzerine ince kum, üzerine kaymayı önleyen özelliği olan uzun ömürlü beyaz ve siyah kalın andezit taşı döşeniyor. Doğrusu işi beğendim.  

Ancak kaldırım yapımındaki işçiliğin her aşamada kaliteli olması için sürekli denetlenmesi yararlı olur.   

Birde endişemi paylaşmak istiyorum.    

Yenilenen kaldırımlarda caddeye güzellik, yeşil görünüm kazandıracak kentimizin iklimine uygun ağaç dikmek için 10 metre arayla ağaç yerleri bırakılmamış. Sanırım ağaç dikilmesi düşünülmemiş. Bu eksikliği görünce üzüldüm.  Kaldırımların ağaçsız düşünülmesi çok yanlış olur, hizmeti de gölgeler. Mutlaka ağaç dikilmelidir.     

Cadde ve kaldırım düzenlemesi talimatını veren Vali ve Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Emin Bilmez başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.    

Ayrımcılık devleti kemiriyor  

 Eşini üniversitedeki enstitüde sekreter yapmasıyla gündeme gelen Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ hızını almayarak Personel Daire Başkanlığı kadrosunda eşinin kriterlerine uygun adeta adrese teslim ilan açınca duvara tosladı. Kriterleri karşılayan ve başvuran tek kişi olan eşi Derya Bağ göreve atandı. Adaletsizlik ve kayırmacılığın kamuoyunda tepki çekmesi üzerine YÖK daha fazla seyirci kalamayarak Rektör Bağ’ı görevden aldı.    

Pamukkale Üniversitesinde yaşanan bu durum ne ilk ne de sondur. Yıllardır devam ediyor. Rektör ile ayyuka çıkan sorunun boyutu aslında çok büyüktür. Sorun adaletle ilgilidir.   

Akraba, yakın kayırmacılığı, keyfilik, tarafgirlik üniversitelerde, belediyelerde, kurum ve kuruluşlarda dün de bugünde yaşanmaya devam ediyor.     

Profesör kadrosundan, öğretim görevlisi kadrosuna, hizmetliden sözleşmeli memura her kademede adaletsizlik yaşanıyor.   

Lise öğretmeni olamayacak adamlar rektör,  ortaokul müdürü olamayacak adamlar dekan,  memur olamayacak adamlar daire başkanı yapılıyor.   

Bazı kurum ve kuruluşlarda aynı işi yapanlar arasında adamına göre ücret ayarlaması ve adaletsizlik ise kanayan başka bir yaradır.   

Kayırmacılık, ayrımcılık, adaletsizlik bir taraftan mağduriyetler yaratırken diğer taraftan devlet kurumlarının idari ve insan kaynakları yapısına ciddi hasarlar vererek hizmet kalitesini, kurumsal yapıyı olumsuz etkiliyor.    

Bir ailenin nerdeyse tüm fertleri siyaset ve nepotizm sayesinde çeşitli kurum ve kuruluşlara yerleşirken liyakat ve ihtiyaç sahibi nitelikli bir genç işe giremiyor veya kadro alamıyor.    

Bunları kim yapıyor?    

Yetki, etki sahibi karar vericiler, siyasete bulaşan idareciler yapıyor tabi ki.    

Üniversitelerde, kamu kurum kuruluşlarında, belediyelerde, bankalarda, özerk kuruluşlarda soy isim ve akrabalık bağı üzerinden geriye dönük bir araştırma yapıldığında adaletsizliğin, kayırmacılığın ülkeyi nasıl da sarıp sarmaladığı ortaya çıkacaktır.   

Dil bilen, birikim, vizyon sahibi gençler sınavlarda başarılı olmalarına rağmen boş geziyorlar. Çaresiz kalınca isyan ederek çalışma koşulları Türkiye’den çok daha iyi olmayan ülkelere çekip gidiyorlar. Onların görev alması gereken yerleri de liyakatsiz, vasat kişiler işgal ediyor.     

Bu durum devam edecekse daha kolayı var. Üniversite, kurum kuruluş ve belediye kadrolarını ailelere, aşiretlere göre belirleyin olsun bitsin.   

Adaletsizlik yapmayın.   

Unutmayın.  Eşitliği sağlayan adalet kurumunu yıkanlar devleti de toplumumuzu da yıkarlar.     

Vanspor’u istismar ettiniz 

Yıllardır Vanspor kongrelerini izlerim. Borcuyla alacağıyla başkanlığa talipli olan başkan adayı ekibiyle salona gelir, listesini genel kurula sunar seçilerek göreve başlar.   

Günlerdir Vanspor üzerinden reklam yap, şov yap, seçim günü geldiğinde çeşitli bahaneler üreterek görevden kaç. Çöpsüz üzüm istiyorsunuz. Kusura bakmayın onu da kimse kimseye vermez. Böyle bir adaylık görmedim. 

Vanlıların aklıyla alay edip Vanspor’a gönül verenlerin duygularıyla oynadınız. Yakışık almadı. Van halkından kırmızı kart gördünüz. Yanlışınız tarihe not düşüldü haberiniz olsun.  

Yazarın Diğer Yazıları